Yıldık. Makyaj filozoflarının o çok bilmiş ve kendi biricik deneyiminden evrensel sonuçlar çıkaran videolarından, ataların erkinden, “Kadın dediğin” ile başlayan kavga sebebi sığlıklardan, erkeklerden daha çok ataerkil düzenin muhafızlığına soyunan kadınlardan… Kadına ne olduğunu, ne olması gerektiğini, ne olmaması gerektiğini, ne hissedeceğini, ne düşüneceğini buyuranlardan… Yıldık. Anasının karnında cinsiyeti belli olduğu andan itibaren başlayıp ölüp gidene kadar sürekli utandırılıyor kadınlar. Kendini evrenin merkezine koyan modern insanın her anını abartma aşırılıklarından ‘cinsiyet açıklama partileri’nde maviye sevinen, pembeye yüzü düşen baba adaylarını görürsünüz. Y’yi veremeyen sensin ama daha birkaç haftalık fetusu utandırıyorsun. Kız doğuracak kadını utandırıyorsun. Kadınlar sürekli utandırılıyorlar derken abartmıyorum. Kız doğuyor; utandırılıyor. Adet görüyor; utandırılıyor. Hijyenik ped alıyor; utandırılıyor. Evleniyor; utandırılıyor. Gerdeğe giriyor; utandırılıyor. Hamile kalıyor; utandırılıyor. Çocuk doğruyor; utandırılıyor. Emziriyor; utandırılıyor. Kilo alıyor; utandırılıyor. Kilo veriyor; utandırılıyor. Yaşlanıyor; utandırılıyor. İşini biliyor; utandırılıyor. İşini bilmiyor: utandırılıyor. Mutlu oluyor; utandırılıyor. Güzel oluyor: utandırılıyor. Gülüyor; utandırılıyor. Ağlıyor; utandırılıyor. Para kazanıyor; utandırılıyor. Zeki oluyor; utandırılıyor. Başarılı oluyor; utandırılıyor. Kadın dediğin ömrü hayatında sürekli utandırılıyor; çoğunlukla erkekler bazen de hemcinsleri tarafından.

ÖZÜR DİLEMEYE MECBURSUN

Hele de bizimki gibi ülkelerde utandırılmanın yanında bir de özür dilemeye mecbur bırakılıyorsun. Babandan akıllı mısın? Özür dilemelisin! Kocandan daha çok mu kazanıyorsun? Özür dilemelisin! Erkek kardeşinden önde misin? Özür dilemelisin. Terfi mi aldın? İş yerindeki erkekler başta herkesten özür dilemelisin! Başarılı mı oldun? Özür dilemelisin. Evrim Kuran’ın ‘Başarılı Bir Kadın Olduğum İçin Özür Dilerim’ isimli kitabını, bu utanç ve özür dileme duyguları arasında sıkışmış tüm kadınlar adına çok değerli buldum. “Her başarılı kadının arkasında düpedüz, yüzde yüz kendisi vardır” diyen Evrim Kuran, başarıları bir utanç gibi hissettirilen, asla kendisine ve yeteneklerine hak ettiği gibi güvenemeyen kadınları öyle güzel anlatmış ki… Impostor olgusunu anlatırken alıntıladığı Tomris Uyar, Penélope Cruz, Michelle Obama, Jodie Foster, Sherly Sandberg gibi isimlerin tüm dünya önlerinde eğilirken bir türlü kurtulamadıkları yetersizlik duygusu… Bir kadının kendi yeteneğine ikna olması hiç de öyle kolay bir şey değil.

ZEKİ KADININ YALNIZLIĞI

Türkiye’de araştırmalar yapan İngiliz bir antropolog yıllar önce bana şöyle demişti: “Türkiye’de iyi eğitimli, başarılı, akıllı, güzel pek çok kadın yalnız. Onlara neden yalnız olduklarını sorduğumda hepsi aynı cevabı veriyor. ‘Erkekler zeki ve başarılı kadınları sevmez’ diyorlar. İlk kez bir yerde zekâ ve başarının olumsuz özellikler olarak algılandığını görüyorum.” Gerçi Jung da çekici kadınların yalnızlığını zekâları ile açıklar ama vurguladığı bir kusur değildir, ‘seçiciliktir’. Evrim Kuran kitabında mikro saldırganlıktan mansplaining’e (er-bilgiçlik), cam tavanlardan kadına vitrin süsü muamelesi yapan tokenizm’e (numunecilik) yaralarımızı herkese açıyor ama tuzlayıp gitmiyor; çözüm önerileri de getiriyor. Kadınlar olarak hiçbir zaman yeterince utanamayacağız. Ne kadar özür dilersek dileyelim kendimizi affettiremeyeceğiz. Artık öykünün mağduru olmaktan çıkmanın; başarılı-başarısız, mutlu-mutsuz, güzel-çirkin, yetenekli-yeteneksiz her neysek kendimizle barışmanın, salakça ve asla yeterince takdir görmeyen fedakârlığımızla kuleden sarkıttığımız uzun saçlarımızı kesip atmanın, masalımızın kendi kahramanı olmamızın zamanı gelmedi mi? Hatalı değiliz, özür dilemeyeceğiz!