İstanbul Kitap Fuarının Ardından RIG: Okuma Zekası

Yayın tarihi: 16 Kasım 2023 Perşembe 9:17 am - Güncelleme: 16 Kasım 2023 Perşembe 9:17 am

Prof. Dr. İ. Melih Baş

TÜYAP İstanbul Kitap Fuarı bu yıl 28 Ekim-5 Kasım 2023 tarihleri arasında düzenlendi. 40 yıldır düzenlenen bu fuar okurlarla yazar ve yayınevlerinin buluşması işlevini görüyor. Türkiye Yayıncılar Birliği’nin Türkiye Kitap Raporu 2022’ye bakılırsa çok ilginç bilgiler var. 2022’de kitap üretiminde öyle bir küçülme yaşanmış ki, son 7 yılın da gerisine düşülmüş. Acaba dijital kitaplar mı etkiliyor? Dijital platformların ve yardımcı kitapların eğitim kitapları pazarındaki payı yüzde 0,68! Akademik kitaplar pazarında dijital kitap ve aboneliklerin payı da yüzde 0,04! Korsan kitap üretimi galiba yerini biraz da olsa internette korsan kitap (izinsiz dijital pdf dosyası biçimindeki kitaplar) indirme sitelerine bıraktı! Ama fuara gittiğimde görüştüğüm yayıncı arkadaşlardan “az sayıda yazarın okunduğunu, okurların ağır kitaplar istemediğini” öğrendim. Vasatlaştırılmanın sonucu bu olsa gerek. Buradan kültürel zekâmızdaki aşınmayı anlamak olanaklı olabilir. Peki, bunu tersine çevirmek için ne yapılabilir? Okuma zekâmızı arttırmak çözümlerden biri olabilir pekala!

Birleşmiş Milletler insani gelişme ölçümünde kullandığı indeks kapsamında okuma-yazma ile ilgili boyutu, gelişmiş ülkelerde etkin okur-yazarlık olarak ölçerken, gelişmekte olan ülkelerde okuma-yazma bilme olarak ölçmektedir. İlginç değil mi?

İşte tam da bu konuyla ilgili bir kavram okuma zekâsı!

ZEKÂ NEDİR SAHİ?

Zekâ, (i) muhakeme, sorun çözme, karar verme, (ii) çevreye ve yeni durumlara uyum, (iii) öğrenme, öğrenilenlerden yararlanma, (iv) yaşadığı topluma değerli kültürel ürünler sunma yeteneği olarak tanımlanabilmektedir.

1980’lerde Howard Gardner, bu yetenek ve potansiyelleri 8 farklı çoklu zekâ (MI) alanında topladı: sözel-dilsel zekâ, mantıksal-matematiksel zekâ, görsel-mekânsal zekâ, bedensel-kinestetik zekâ, müziksel-ritmik zekâ, kişisel-içsel zekâ, kişilerarası-sosyal zekâ, doğa-varoluşçu zekâ.

Daha sonra 1990’larda MI’nin çalışmasının ön koşulu olarak duygusal zekâ (EQ), 2000’li yıllarda evrenin yasalarıyla işbirliği kurabilme anlamında ruhsal zekâ (SQ) gibi kavramlar ortaya çıktı.

Derken aile zekâsı, parasal zekâ, cinsel zekâ, kültürel zekâ gibi konunun önemine dikkat çekmek için zekâ kavramının kullanıldığına tanık olduk. İlk IQ testleri üreticileri zekânın kalıtımsal olduğunu savunurlarken, Gardner geliştirilebilir olduğunu savunageldi. Sonunda kalıtımın zekâ özelliklerinin alt ve üst sınırlarını belirlediği, bu sınırlar içinde zekânın gerçekte ne olacağının da çevresel koşullarca belirlendiği, geliştirilebileceği konusunda ortak bir kanı oluştu.

PEKİ OKUMA ZEKÂSI NEDİR?

Beyin hücreleri arasındaki bağlantıyı en etkin sağlayan unsurlardan biri sözcük bilgisidir. Bir disiplin dahilinde yapılan okuma eylemi, beyinde mükemmel örüntüler oluşturmaktadır. Okuma eylemi ile beynimizi etkinleştirmek, böylelikle muhakeme, uyum, öğrenme ve yaratıcılık becerilerinin geliştirilmesine okuma zekâsı denilmektedir.

Okuma zekâsı, kitap bilgisinden farklıdır. Kitap bilgisi kitabı teknik olarak tanımak, oysa okuma zekâsı kitabı hem teknik olarak tanımak hem de kitabın içeriğini bilmektir. Bunun için kitabı okumak gerekir.

Okuma zekâsı yılda okunulan kitap sayısı ile ölçülebilir. Ancak bunu, son yıldaki sayı olarak da ölçebiliriz; kişinin yaşamı boyunca okuduğu kitap sayısının yıllık ortalaması olarak da ölçebiliriz. İkinci ölçüm daha anlamlıdır, çünkü kişinin yaşam evrelerine göre bir istatistiğe de bakmış oluyoruz. Bilinçli ebeveynin çocuklarına ait kaydetmeleri gereken bu istatistiği çocuklar belli bir yaştan sonra kendileri de takip edebilirler. Kişinin okuduğu kitap sayısı düşen bir eğri niteliğinde ise, kişide zihinsel paslanma oluşması biçiminde bir sayrılık ortaya çıkar genellikle.

Okuma zekâsının ölçümünde kullanılan bu okuma alışkanlığına ait sayısal aralıklara dünyanın insani gelişmişlik endeks değerleri yüksek ülkelerinin verilerini esas alarak yaklaşırsak, yıllık okunulan ortalama kitap sayısı 20-30 aralığı olarak gözükmektedir. Dolayısıyla buna göre alt düzey ve ileri düzey aralıkları da ülkemizde yapılacak bir saha çalışmasıyla belirlenebilir. Örneğin 1-10: alt düzey; 11-20: ortanın altı; 31-50: ileri düzey; 51-100: çok ileri düzey; 101 ve üzeri: deha düzeyi gibi.

Okuma zekâsının geliştirilmesi, hem bireyin yaşam kalitesine hem de toplumun siyasal, iktisadî vb. boyutlarda gelişmesine katkıda bulunur. Kimi okuma zekâsı gelişmiş olmayan iş insanlarının başarısı buna karşı sav olarak getirilebilirse de bu başarının arkasında ya kayıtdışı ekonomipolitik faaliyet (Uzanlar örneğinde olduğu gibi) vardır, ya da okuma zekâsı yüksek kişilerle çalışmak (Sakıp Sabancı örneğinde olduğu gibi) vardır. Yoksa, ağanın birinin sorduğu gibi, ‘öğretmen bey, bu okumak dediğin nedir ki, mala davara yararı var mıdır?’ sorusu çok klasiktir. Acaba Finlandiya ile Türkiye’yi karşılaştırdığımızda bu hususun önemi var mıdır? Elbette! M.Kemal Atatürk’ün tavsiye ettiği söylenilen Ak Zambaklar Ülkesi adlı kitapta konu olan ülkedir Finlandiya!

Acaba okuma zekâsının diğer zekâ türlerine etkisi var mıdır? Elbette. Okuma zekâsını bir sistemin merkezine benzetebiliriz. Bütün zekâ alanlarının okuma zekâsı tarafından yönlendirilebildiğini rahatça söyleyebiliriz. Okuma zekâsı ile hem akıl ve mantık ağırlıklı sol beyin, hem de duygusal ağırlıklı sağ beyin dengeli biçimde geliştirilebilir. Ülkemizde yaratıcılıktan çok muhafazakârlık kültürünün egemen olduğu yıllık patent alma sayımızdan belli değil mi?

Okuma zekâsı, özne olarak hem bireyin ve hem de toplumların, salt parçalara ayırarak inceleme (analiz) değil, hem de parçaları bütünleştirerek resmin bütününü görebilmek (sentez) yeteneklerini geliştirir. Bilindiği üzere, maalesef toplumumuzun yüzde 90’dan büyük bölümü sadece analiz ile düşünür. Bunu aşmanın yolu okuma zekâsını geliştirmektir. Okumak, bir insanlaşma sürecidir ve (i) düşünme-konuşma, (ii) okuma (iii) yazma biçimindeki merdiven basamaklarının ikincisidir. Peki okumuş olup da gelişmemiş olmak olanaklı mı? Hayır! Ona ters ya da aykırı gelişme denilebilir.

İnsanların okuma eylemlerinde üç temel öğrenme yöntemi de (işitsel, görsel ve dokunsal) devrededir. Okuma eyleminin biçimi (kitap, e-kitap, cd-vcd-dvd-blue ray vb. görsel destekli kitap-film vd.) esası değiştiren bir şey değildir. Aslında okuma malzemesi aynı anda ne denli çok zekâ boyutuna hitap ederse o kadar iyidir ama, kişinin öğrenme stili ve onun geliştirilmesi de bu arada devreye girer.

Türkiye’nin okuma zekâsına ait istatistiklere bir bakalım. Kitap için yılda kişi başı harcama tutarı, dünya ortalaması 1,3 dolar iken Türkiye’de 0,45 dolar. Kitap sayımız ile nüfusu oranladığımızda ülkemizde kişi başı kitap sayısı OECD ortalamasının çok altında. Uluslararası Öğrenci Başarım Belirleme İzlencesi (PISA) tarafından yapılan testlerde Türkiye okuma becerisi puanı ile 199 ülke içinde ancak 37. Sırada yer bulabilmiş kendine (2022 yılında, yeni rapor Aralık 2023’de çıkacak takip edebilirisiniz)! Hani G20’deydik? Geçiniz! Kitap okumak için Türklerin ayırdığı zaman da dünya ortalamasına göre oldukça kötü. Tabii ne okunduğu da önemli! BM İnsani Gelişme Raporu’na göre okuma alışkanlığında 173 ülke arasında 86. sırada yer alıyoruz. Yani yine vasatlık. Mesele vasat (orta) gelir tuzağı mı yoksa vasat kültürel zekâ mı?

Peki çözüm olabilir mi okuma zekâmızı geliştirmek? Diyelim öyle olsun. Bunu yaparken 5N1K’ya göre yapabiliriz.

Kim (kime) okumalı?: Yaşam boyu herkes (yaş veya sağlık koşulları itibariyle okuma olanağı olmayanlara da destek verilmeli). 0-8 yaş arasının öğrenmedeki özel önemi nedeniyle bu dönem okumaları çok kritiktir. Akçal olanak azlığı çeken bireyler, kamusal kütüpheneleri de kullanabilirler, e-kitap kiralama hizmetlerinden de yararlanabilirler, dostların kütüphanelerinden yararlanabilirler.

Ne okumalı?: (a) Mesleksel okuma malzemesi, (b) Meslekdışı okuma malzemesi. Her ikisi de temel okuma malzemesi ve ileri okuma malzemesi olarak ikiye ayrılabilir. Meslekdışı okuma malzemesi, (b1) bilimsel okuma malzemesi ve (b2) sanatsal okuma malzemeleri olarak ikiye ayrılabilir. Elbette bunlar da temel ve ileri okuma malzemesi olarak ikiye ayrılır. Her konudaki okuma malzemesi hakkında ilgili uzman kişilerden (öğretmenler veya o konudaki çalışanlardan) tavsiyeler alınabilir. Hatta bu konuda kitaplar da vardır, örneğin Emin Özdemir’in Okuma Sanatı adlı kitabı gibi (not:sahaflarda bulabilirsiniz).

Bir de kişisel tavsiye: Okuma zekânızı geliştirmeye Server Tanilli’nin Uygarlık Tarihi adlı kitabıyla başlayabilirsiniz. Bu kitabın 1980 sonrası bölümü yok, onun için de yazarın Yüzyılların Gerçeği ve Mirası adlı yapıtının VI. Cildine başvurabilirisiniz.

Niçin okumalı?: Okuma zekâmızı ve giderek onun aracılığıyla çoklu zekâ kuramındaki tüm zekâ boyutlarımızı önce bireysel temelde geliştirmek, sonra da toplumsal düzlemde geliştirmek. Bu amaç işlevi bağlamında hem bilgi hem de eğlenme vektörlerinden söz etmek yerinde olacaktır. Amaç, tüm zekâ boyutlarımızı 3D (düşünce-duygu-davranış) boyutlarında doyulmamak ve geliştirmek olmalıdır. Dolayısıyla, okuma eyleminde öğrenilen bilgiyi yaşama uygulayarak, değişime uyum ve değişimi oluşturmak gibi sonuçları sağlayamazsak okumuş olmak için okumuş oluruz, araç amaç oluverir yani!

Nasıl okumalı?: Okuma malzemesi, kağıda basılı kitap da olabilir, e-kitap da olabilir. Okurken anlayarak hızlı okuma metodundan yararlanmak, kimi metinleri renkli olarak çizmek ya da taramak, kitap sayfalarına notlar alarak okumak, bir kitabı okurken gerektiğinde bir temel başvuru kitabından kavramsal okuma desteği yaparak okumaya devam etmek vb. teknikler kullanılabilir. Müzik dinleyerek okumak, istisnai durumlar dışında dikkat dağıtıcıdır.

Nerede okumalı?:

Sadece okulda, evde veya işte değil her zaman ve her yerde, örneğin bir ulaşım aracında seyahat ederken bile. Elbette olanaklı olduğu ölçüde anlamayı kolaylaştıracak bir ortam tercih edilmeli, gürültü, ışık vb. unsurlar açısından.

Ne zaman okumalı?: 

Her yaşta ve okuma için tahsis edilen zaman diliminde! Okuma boş zaman uğraşı değil, zorunlu zaman tahsisi yapılması gereken bir etkinliktir! Elbette ki, kimi zamanlar irademiz dışında serbest zaman oluverir, bir yerde bir şeyleri beklerken örneğin. İşte bu gibi zamanlarda da okumak için el çantamızda daima okuma malzemesi (bu basılı kitap da olabilir, e-kitap da!) olmalıdır. Sosyal medya yazışmalarını okumaktan söz etmediğimiz açık sanırız !?

Okuma zekâsını geliştirmeye yöntemsel yaklaşım

Öncelikle okumanın gereksinim olduğu bilinci oluşturularak okuma isteği geliştirmek, güdülenmek gerekir. Bu bağlamda öğrenmeyi öğrenmek için okumak başta gelir, bunu anlamlandırma becerisi geliştirmek, önceden etkin olmak (proaktif olmak) ve farklı ve ufkî bakabilmek, çözüm üretebilmek için okumak izler ama güncel kalabilmek için okumak da önemlidir. Sonra bireyin okuma dilinin (duygu merkezli, düşünce merkezli veya davranış merkezli) keşfedilmesi gerekir. Aşk romanı birincisine, bir felsefe kitabı ikincisine, bir meslek kitabı ya da bir hobi kitabı üçüncüsüne örnektir. Elbette tam kapsamlı 3D okumaları tavsiye edilir. Ardından doğru kitabın seçilmesi çok önem taşır. Uygun okuma dili ve nitelikli kitap ikilisi ortaya bir kitapkoliğin çıkmasına yol açabilir. Okuma eyleminde hem nicelik hem de nitelik önemlidir. Çok okumak önemlidir ama nitelikli okuma malzemeleri okumak da bir o kadar önemlidir. Sonra da anlayarak hızlı okuma tekniklerini kullanıp okuma eylemine geçmek gerekir. Okumanın gözle veya ağızla değil, beyinle yapıldığını da anımsa(t)mış olalım. Bir kitabın ortalama bir hafta içinde bitirilmesi tavsiye edilmektedir. Sorunuzu duyar gibiyim. Şiir de hızlı okunur mu? Hayır! O uygun hızda okunacak elbette! O şiirdeki müziksel ezgiyi yakalayarak…

SONSÖZ

Bu bir sürekli döngüdür: Okuyan insan – Düşünen insan – Yazan insan- Düşünen insan-Okuyan insan. Düşünmekle varolunur mu? Bir yere dek, sonra okuma ardından da yazma gelirse tamlaşabilir insan!

Ne demiş Francis Bacon:

“ Okumak bir insanı doldurur, insanlarla konuşmaya hazırlar. Yazmak ise

olgunlaştırır.”              

 

(*) : https://mcusercontent.com/117ed3ab22a48970844e4937d/files/da9904cf-263b-0a0f-127f-1b460e7eaa68/KitapPazari2022_Son.pdf

(*): Bu yazının hazırlanmasında Selahattin Yaylamaz’ın Okuma Zekâsı (RIQ) adlı kitabı (12.B., Hayat Yay.,2012) esas alınmıştır.