Cumhurbaşkanı Erdoğan 15 Aralık 2022’de “Biz şu an itibarıyla Suriye-Türkiye-Rusya, üçlü olarak bir adım atalım istiyoruz. Bunun için de önce istihbarat örgütlerimiz bir araya gelsin, ardından savunma bakanlarımız bir araya gelsin, daha sonra dışişleri bakanlarımız bir araya gelsin. Onların yaptığı görüşmelerden sonra da biz liderler olarak bir araya gelelim. Bunu da Sayın Putin’e teklif ettim. O da buna olumlu baktı. Böylece bir dizi görüşmeler zincirini başlatmış olacağız.” demişti.
Aradan iki hafta geçmeden dün Savunma Bakanı Hulusi Akar ve MİT Başkanı Hakan Fidan Moskova’da Suriyeli mevkidaşlarıyla buluştu. Rus Bakan ve İstihbarat Başkanının da hazır bulunduğu toplantıda ‘ terör, mülteciler ve bölgesel konuların konuşulduğu’ açıklandı ve buluşmaların devam edeceği vurgusu yapıldı. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıklamasına bakılırsa bir sonraki toplantıda Dışişleri Bakanları bir araya gelebilir sonra da Erdoğan’la Esad buluşur.
Buna da ‘geliyor gelmekte olan’ denir.
BAE, İsrail, Suudi Arabistan ve son olarak Mısır’la barışan Erdoğan’ın Esad’la da barışması kaçınılmaz olmuştu çünkü
bölgede yeni bir TİYATRO oynanıyor. Bu yeni TİYATRO’ya göre bölgede ‘herkes herkesle barışacak’ ve ‘kavga ve gürültüye ara verilecek’ .
Erdoğan da gereğini yaptı ve yapacak yoksa Arap kral, emir ve şeyhlerden para gelmez.
Üstelik bu barışmayla Erdoğan muhalefetin elinden önemli bir kozu almış oluyor çünkü ‘Esad’la barıştık ve mülteciler konusunu çözmeye karar verdik’ diyecek ve bu barışmayla ‘PYD-YPG-PKK’ya da kendi mesajını vermiş olacak. Suriyelilerle buluşmaların Moskova’da olması ise doğal olarak Washington’a da bir mesaj niteliği taşımaktadır.
Belki İran’a da.
Arap medyasına bakılırsa Körfez’in kral, emir ve şeyhleri Esad’a ‘ İran’dan az uzak durduğunda Erdoğan’a yaptığımız gibi sana da yardım ederiz’ diyorlarmış.
Başkan Putin’in de benzer bir eğilim içinde olduğunu anlatan Arap medyası İran Cumhurbaşkanı Reisi’nin Şam ziyaretinin sürekli ertelendiğine dikkat çekiyor.
Bütün bu anlatılanlar doğru ise bölgede çok ilginç gelişmeler yaşanacak demektir.
Bu gelişmelerle Erdoğan dışardaki konumunu güçlendirirken muhalefet Altılı Masa tartışmalarını bir türlü bitiremiyor. Dışarıda rahatlayan bir Erdoğan içeride muhalefete ve muhaliflere çok daha rahat yüklenecek.
710 milyar metreküp doğal gaz rezervinden henüz bir metreküp çıkarılmasa da Putin’in gönderdiği gazın parasını şimdilik istememesi, Arap kral, emir ve şeyhlerin kendi aralarında yarışarak Ankara’ya milyarlarca dolar pompalamaları Erdoğan’ı fazlasıyla rahatlatacaktır.
İmamoğlu- Soylu kavgasıyla enerjisini tüketen muhalefet iç politikanın bildik konularıyla uğraşırken Erdoğan muhalefetle girişeceği daha büyük kavgalar için güç toplamaktadır. Kendini sağlama aldığında da seçim tarihini açıklayacak ve her cephede muhalefetle topyekün kavgaya tutuşacak.
Hem de çok önemli avantajlarla;
1- Devletin tüm olanaklarını kullanarak parayla seçmeni kazanmaya çalışacak
2- Özel ve devlet medyası ile vatandaşı etkilemeyi sürdürecek
3- Seçim kampanyasını AKP lideri olarak değil Cumhurbaşkanı olarak yapacak.
Bu da yetmezse yasaları istediği gibi yorumlayacak ve bu yasaları muhalefet ile muhalifleri susturmak için kullanacak.
Önemli olan şu Esad işini bir an önce çözmek ve Esed’in yeniden Esad olması.
Ama Suudi’lere Kaşıkçı dosyasını veren, ‘İsrail istedi’ diye Mavi Marmara davalarını düşüren, BAE ve Sisi ile barışan Erdoğan’ın Esad’la işi o kadar kolay olmayabilir.
12 yıldır savaşan, ülkesi ve halkı perişan olan ve toprağının yüzde otuzunu kontrol edemeyen ve ekonomisi çöken Esad’ın Erdoğan’la neyi nasıl pazarlık edeceği bilinmez ama
Şam için öncelikli ve ivedi olarak üç konu var :
1- ABD ve batı destekli PYD-YPG işgali altındaki Fırat’ın doğusunu geri almak. Çünkü ülke petrol, doğal gaz ve tahılının neredeyse yüzde yetmişi bu bölgede.
2- Türk ordusunun bulunduğu bölgelerden çekilmesi ve Ankara’nın muhalif Suriye Milli Ordusu’a verdiği desteği sonlandırması.
3- İdlib sorununun bir an önce çözülmesi.
Bu konularda bir ilerleme sağlanması durumunda mültecilerin geri dönüşü için çalışma yapılacak ve aşamalı olarak bu konu da çözülecek. Ama öncesinde ya da sonrasında ve iki ülke arasında tüm sorunlar çözülür ya da çözülme yoluna koyulursa Türkiye; Körfez ülkelerinin parasıyla Suriye’nin yeniden imarı için devreye girecek.
Bu da çok doğal çünkü yıkımın baş sorumlusu AKP yönetiminde Ankara’nın ta kendisi.
Geriye 12 yıldır inanılması zor acılar yaşayan Suriye halkının duygularına kalıyor.
Esad’ın Erdoğan’la barışmasına ne diyecekleri ya da Erdoğan hakkında ne düşündükleri bilinmez ama Suriyeliler 12 yıldır yaşadıkları acıları asla unutmayacaklardır.
Erdoğan’la Esad 2011 öncesi dostluklarına geri döner mi dönmez mi henüz belli değil ama sorgulanması gereken bir tek vicdanlar kalıyor.
Ama vicdanları olanlar için.