Hatırlarsanız, Tahran’da 13 Eylül’de “ahlak polisi” olarak bilinen İrşad devriyeleri tarafından “başörtüsü kurallarına uymadığı gerekçesiyle” gözaltına alındıktan sonra fenalaşarak hastaneye kaldırılan 22 yaşındaki Mahsa Amini’nin, 16 Eylül’de yaşamını yitirmesi, ülke yönetimine karşı protestolara yol açmıştı. Bu nedenle İran'ın, İngiltere'ye karşı oynayacağı Dünya Kupası açılış maçı sadece futbolla ilgili değildi, aynı zamanda İslam Cumhuriyeti'ni saran siyasi mücadelelerle de ilgiliydi. Bu bağlamda ülkede protestoya katılanlar, ulusal erkek futbol takımı oyuncularına sessiz kaldıkları için tepkiliydi. Kadınların saçlarını kesmesiyle devam eden kitlesel rejim karşıtı eylemler, özgürlük hakkı protestoları, şampiyonanın başladığı tarihlerde de devam ediyordu ve çeşitli kaynaklara göre yüzlerce kadın öldürülmüştü. Dolayısıyla turnuvanın ilk maçında, İranlı futbolcuların ne yapacağı merak konusu olmuştu. Çünkü spor yapmayı ve izlemeyi seven milyarlarca insan, bu mega etkinlik aracılığıyla, küresel bağlantının en önemli noktasındaydı ve erkek takım Katar’dan futbolun gücünü ve popülaritesini kullanarak, İranlı kadınların özgürlük mücadelesinde yaşadıklarını dünyaya güçlü mesajlarla duyurabilirdi. Karşılaşmanın başında yapılan seremonide İranlı futbolcular, milli marşlarını söylememiş ve karşılaşma sırasında attıkları iki golü kutlamamıştı. Ancak yapılan bu protesto ülkede yeterli görülmemiş ve daha açık bir dayanışma göstermeyen futbolcular bir kez daha halkta hayal kırıklığı yaratmıştı. Artık pek çok kişi “İran takımına verilen desteği sokaklarda hayatlarını riske atan genç kadın ve erkeklere ihanet olarak görüyordu.” Haber ajanları, ilk maçta futbolcuların protestoların yanında yer almamaları için hükümet baskısıyla karşı karşıya kaldıklarını yazıyordu. İranlı erkek futbolcuların ilk maçta yaptıkları protestoyla büyük bir incelemeye tabi tutulduğu belirtiliyordu. Diğer taraftan, bir kamusal alan türü olan stadyumda, çok sayıda kadın/erkek İranlı taraftarın ülkeyi aylardır tedirgin eden protesto hareketine katılmış olmaları önemliydi. Giyilen tişörtün rengi ve ayaklanmanın mantrası olan "Kadın, Yaşam, Özgürlük" yazılı pankartlar dikkatleri az da olsa protestolara çekmişti. Taraftarların diğerleri ise geçtiğimiz haftalarda İran güvenlik güçleri tarafından öldürülen kadın protestocuların isimlerini taşıyan formalarla ekranlardaydı. Maçın 22. dakikasında Amini'nin öldüğü yaşa atıfta bulunan bazı taraftarların, onun adını söylemesiyle birlikte gözlerinden akıttığı yaşlar derin bir üzüntünün paylaşımıydı. Dünya Futbol Şampiyonası, rejim baskısıyla erkek futbolcuların sabun köpüğü etkisindeki duruşuna tanıklık ederken, kadınların ise yüzleri açık, tribünlerden protestolara destek veren görüntüleriyle akıllarda kaldı. Halbuki yerleşik algıda -toplumsal cinsiyet eşitsizliği- bilinen öğreti şuydu! Kadın, narin, kırılgan ve hassastı. Korunması gerekirdi. Ev içi kadın için “güvenli yerdi.” Kadınlar duygusal hayatın bekçileriydi. Davranışları, sözleri, bedenleri kontrol altında tutulmalıydı. Öte yandan erkekti güçlü olan. Dış dünya erkeğe aitti ve kadın erkeğin korumasına muhtaç bir varlıktı. Kadınların topluma yabancılaştırılmış̧ eşitsiz konumunu ifade eden, kadına ve erkeğe biçilen rollerden bazıları olan bu başlıklar, kadın yaşamının hep gözetim altında tutulmasının ifadeleri. İngiltere ve İran futbol takımları arasında yapılan maç, hem yapıldığı ülkenin kadına bakış açısı hem de kadınların yıllardır süren bu otorite bakışına tabii olmalarından ve davranışlarını disipline etme veya polise tabi tutulmasına karşı çıktığı önemli toplumsal eylem alanlardan biri oldu. Mevcut zaman ve mekan diliminde özellikle farkında olunması gereken, yaşamda kadına biçilen roller ile erkeğe biçilen rollerin çok büyük yanılsama olduğuydu. Görülüyor ki futbol, 22 kişinin bir topun peşinde koştuğu bir oyun değil, toplum içerisinde farklı kesimlerde görülen sosyal olayları ve toplumu sürdüren sosyal müesseseleri, sosyal ilişkileri, sosyal yapı özelliklerini ve yapıda ortaya çıkabilecek değişme eğilimlerini insanlığın gözleri önüne getiren; farkındalık yaratan, çözüm üretilmesini sağlayan sosyal bir olgu. Bir sosyolojik olgu olarak futbol toplumsal yaşamın kendisinin ifadesi olurken İranlı kadınların protestolarla, direnerek elde ettikleri özgürlükler, bugün toplumsal yaşamın her alanında örgütlü duruş için umuttur.