Hazin ki ne hazin. Timur Soykan 6 yaşında bir çocuğun anne baba rızasıyla ‘evlendirildiği’ haberini yapalı beri olan biteni anlamaya çalışıyoruz. Dehşet verici bu olayın üzerinden yıllar geçmiş. Bu korkunç acıyla bir kadın hayatına devam etmiş hayatta kalma mücadelesini tek başına kazanmış. Halen bir şehirde farklı bir kimlikle yaşam mücadelesi veriyor. Üstelik H.K.G’nin kendisi de artık bir anne. Belki de, yıllar boyu maruz kaldığı bu korkunç istismara kendi evladından aldığı güçle direndi ve yaralarını sardı. Kalbimiz H.K.G. ve evladıyla birlikte atıyor. Peki aynı gücü kendinde bulamayan diğer mağdurlar? Yaşadıkları tacizin tecavüzün ağırlığı altında olanca öfkesini kendine yöneltip canına kıyan kız ve erkek çocuklar, ne olacak? Çok değil birkaç aya H.K.G. de unutulacak, biliyoruz. Sanki çocukluğa ve çocuklara gizli düşmanlığı olan bir otorite yönetiyor dünyayı. Kılıfına ya da saldırı mekanlarına kadar olan biten aynı. Asla karşılaştırmak amaçlı değil. Ama savunmasız canlılar olarak hayvan hakları çocuk haklarından önce girmiş dünyanın gündemine. Ve yine korkunç bir olayla. 1870'de, ABD'de üvey ailesi tarafından ağır işkencelere maruz kalan 8 yaşındaki Mary Ellen Wilson’ı Hayvanlara Eziyete Önleme Derneği savunmuş. Çünkü tarih boyunca çocuk ‘sahibinden’ ayrı bir canlı olarak düşünülmemiş. Tarihçi DeMauss’a göre “Tarihte ne kadar geriye gidilirse çocuk bakımının o kadar gerilediği, çocuk öldürme, işkence, terk, cinsel istismar örneklerinin o kadar arttığı görülür.” Fiziksel işkence ve taciz kısmen sanayi devrimiyle birlikte yerini çocuk işçiliğe hatta modern köleliğe bırakmış. Hatırlayın başta Oliver Twist olmak üzere çocukların acı dolu hayatını anlatan romanları… Yani ne kadar mide bulandırıcı da olsa söylemek zorundayız, çocuklar adeta yetişkinlerin sermayeleri olarak kullanıldı. Gönül isterdi ki, çocukluğun hazin tarihi geride kaldı diyelim. Dünyanın çocukları artık güvende diyelim. Açlıktan, hastalıktan, eğitim alamamaktan, fiziksel ve ruhsal sömürüden azade diyelim. Fakat ne yazık ki bu mümkün değil. Hala pek çok kültürde kız çocuğunun ergen olmadan evlendirilmesi söz konusu. Savaşlarda çocuk asker olarak, merdiven altlarında çocuk işçi olarak hala milyonlarca çocuk hayatını kaybediyor. Cinsel sömürü had safhada. Seks turizmi de diye bir garabet var. En korkuncu ne mi, çocuğa cinsel saldırının kutsal duvarlarla çevrilmesi. Tam da bugün yaşadığımız gibi eldeki bilgiler bu tür olayların lanetlenmesi için yeterli iken, kimi kurumların ve çevrelerin tereddüt etmiş olması. Bu neyin tereddütüydü? Bunun bile utancı insana bir ömür yeter. Çocuk istismarı elbette siyasal bir meseledir. Çünkü çocuk ve çocuğun merkezinde bulunduğu ilişkiler ağı toplumsal dokuyu oluşturur. Bu her toplum ve kültür için geçerlidir. Eğer ki istismarın kökenleri kültürel dinamiklerde gizleyse en çok ihtiyaç duyduğumuz şey ‘yüzleşme’dir. Bu yüzleşmenin erk kolu denetimdir. Üstünü kapatmakla ve kapatanlarla amansız mücadeledir. Çocukluğun hazin tarihi H.K.G. gibi yürekli insanlar sayesinde değişecektir. Unutmayın dünyaya getirdiğimiz her çocuğa bir hayat borcumuz. Yalansız dolansız ama’sız çocuklar aşkına savaştığımız bir hayat borcu…