Çocuklar hisseden, duyan, gören, düşünen ve çıkarım yapan küçük insanlardır. Nasıl ki yetişkinlerin bir hayatı varsa çocukların da bir hayatı vardır. Ve hayat nasıl bazen hepimiz için zorsa çocuklar için de zordur. Hatta depresyon yani ruhsal çökkünlük konusunda bazen yetişkinler çocuklardan çok daha şanslıdır. Zira duygularını ifade edebilen kendi yaşam koşullarını kontrol edebilme konforuna sahip olanlar yetişkinlerdir. Oysa ki çocukların yaşamı çoğu zaman yetişkinlerin kararlarının sonucunda şekillenir. Dolayısıyla çocuklar ruhsal çökkünlüklerini bir yetişkinin duygu durumunu tarif edebildiği gibi tarif edemezler. Depresyon çocukların davranışlarına yansır. Elbette ağlayan ya da içe çekilen her çocuk depresyonda değildir. Ancak davranışsal olarak risk altında olduğu düşünülen her çocuğun duygu durumu dikkatle takip edilmelidir. Gelişim dönemlerine göre çocuklarda ruhsal çökkünlük belirtilerini şu şekilde sıralayabiliriz:
Anne ile bebek arasındaki ilişkide kritik eşik bağlanma sürecidir. Bebeğin 0-18 aylık döneminde annesiyle arasındaki bağlanma ilişkisinin oluşması aralarındaki fiziksel ve duygusal yakınlık, göz teması çocukla kurulan ilişkide belirleyicidir. Çocuk dış dünyanın güvenilirliğine dair referansını annesiyle olan ilişkisinden alır. Şayet bu ideal biçimde gerçekleşmezse çocukluk depresyonu ya da çocuğun çevresiyle olan ilişkisinde ve iletişiminde sıkıntılar ortaya çıkabilmektedir.
Örneğin 4 yaş çocuğu duygusunu daha çok ağlayarak, çoğu zaman oyun oynamayı reddederek ve taşkın hareketler yaparak ortaya koyarken okul çağındaki bir çocuk daha çok içe çekilerek, ailesinden ve akranlarından uzaklaşarak akademik alanda başarısızlıkla kendini gösterebilir. Ayrıca uyku ve yemek yeme düzeni de aile tarafından takip edilmelidir.
Depresyon her yaşta yaşanabilir. Önemli olan farkında olabilmektir. Yetişkinlerde ruhsal çökkünlük, çevreye karşı ilgisizlik, hayattan zevk alamama ile daha çok kendini gösterirken çocuklarda ağlama ve sinirlilik haliyle karakterizedir. Öte yandan aşırı hareketlilik, huysuzluk, çabuk sinirlenme, yalan söyleme, hırsızlık, okuldan evden kaçma, madde kullanımı ile kendini gösterebilmektedir.
Depresyonun tetikleyicisi olan yaşam olayları karşısında stresle baş etmekte zorlanan çocukların karın ağrısı, bunaltı, kusma, eklem ağrıları, baş ağrısı gibi çeşitli bedensel yakınmalarının altında yatan esas neden kimi zaman ruhsal çökkünlük olabilmektedir.
Özetle dünyada en çok yeti yetimine yol açan rahatsızlıklardan biri olarak depresyon her dönemde olduğu çocukluk döneminde de oldukça önemlidir. Depresyondaki en belirgin duygulardan biri özdeğer yitimi ve umutsuzluktur. Kişinin/çocuğun olanca öfkesi kendi benliğine çevrilmiştir. Değersizlik duygusuyla baş edemeyen çocuk ‘ben bu dünyada olmasam da olur’ düşüncesine sığınır. Ancak bunun tersine kendisini değerli ve sevilmeye layık hisseden çocuklar arada duygu durumları dalgalansa da kendilerini değersiz hissetmezler.
Hadi Dickens’ın kaleminde ölümsüzleşen dünyanın en ünlü çocuğunu, Oliver Twist’ı hatırlayalım. Henüz romanın ilk sayfalarında karnı doymayan Oliver, düşkünlerevinin aşçısından bir kap daha yemek ister. Kendisine verilecek cezadan haberdar olmasına rağmen o yemeği ister ve Oliver’in tüm dünya çocuklarına armağan edilen hikayesi başlar. Çocukların bakım verenleri tarafından doyurulmaya gereksinimleri vardır. Dengeye, korunmaya ve sevilmeye. Katı bir disiplin ya da modern koyvermecilik dışında sınırları belli güvenli bir ilişkiye. Bilgi her zaman kitapta yazan değildir. Büyük aile fertlerini hatırlayın. Bilginin en kutsalı deneyimle elde edilen geleneğin bilgisidir. Çok sevdiğim bir büyüğümün lafıdır: Çocuk ağlatılmaz. Ağlamak da bir ifade şeklidir ama ağlatmak bir iletişim şekli değildir. Zira çocuk sesini duyuramadığını düşündüğünde ağlar.
Dönelim yine Oliver Twist’a. Charles Dickens’ın bu romanda kendi çocukluğunu anlattığı söylenir. Acılarla geçirilen bir çocukluğun yazar tarafından temize çekilme öyküsüdür. Çünkü hepimiz çocukluğumuzu temize çekmek isteriz. Yaralarımızı sarmak isteriz. Twist’in en yakın arkadaşıyla vedalaştığı sahneyi şöyle anlatır Dickens:
“Dünyamız bir kırık düşler dünyasıdır. Ve kırılanlar da çoğu zaman en özenerek beslediğimiz, ruhumuzun en soylu yönünü yansıtan düşler ve umutlardır.
Zavallı küçük Dick ölmüş meğer!”
Yani Charles Dickens kendi adını verdiği kahramanını ebediyete uğurlarken belki çocukluğu da huzura kavuşmuştur.
Hasılı ‘dünyamız bir kırık düşler dünyasıdır’… Büyümek de bu kırılan düşlere biraz alışmaktan geçiyor. Bu nedenle ki çocukluktan çıkmak acı verir, büyümek incitir. Ancak hepimiz eşit güçte değiliz. Çocuklar da değil. Bu nedenle çocukluk depresyonunu önemseyin. Unutmayın çocuklar hayatın mucizevi bir armağan olduğunu biz yetişkinleri izleyerek öğrenecekler ya da öğrenemeyecekler. Yani çocuk ağlatılmaz.