Önümüzdeki seçimler aslında yerel bir seçim. Kentleri yönetecek belediye başkanları seçilecek. Ama yaşanılan süreçle birlikte 31 Mart seçimleri yerel olmaktan çıkıp ülkenin geleceğini belirleyecek, mevcut iktidarın uygulamalarının bir kabulü ya da reddi noktasına taşındı.
AKP iktidarı yerel seçimlerle geldi ve tam 17 yıldır ülkeyi yönetiyor. Aslında artık yönetemiyor. Hemen her alanda yaşanan sorunların kaynağı haline geldi. Sorun çözmek bir yana sorunun kaynağı haline gelen iktidarın pervasızlığının kırılması anlamında bir işlev de yüklenen bu seçimlerde hemen her parti kendi oyununu kurmuş görünüyor.
Öncelikle iktidar partisi MHP ile birlikte bu seçimlerin beka seçimleri olduğunu ısrarla vurgulayarak, rakiplerini ülkenin bekasını tehdit etmekle suçluyor. Cumhur ittifakına göre mevcut iktidarın yerel seçimleri kaybetmesi, iktidarın varlığının sorgulanma sürecini başlatacak ve ülkenin bekasını riske sokacak.
Çünkü onlara göre, onlar olmadan ülkenin bekası tehdit altına girecektir. Bu nedenle milliyetçi oyların tamamını alarak bu seçimi en az fireyle atlatılmaya ve sonrası süreçte Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın koltuğunun sorgulanmasını engelleyerek, iktidarın devamının sağlanması isteniyor.
Beka söylemi bu nedenle oyunun bir parçası olarak sürekli gündemde tutuluyor. Erdoğan ve AKP iktidardan giderse ya da iktidar güç kaybederse Türkiye kaybedecek havası yaratılarak seçmen bir anlamıyla tehdit ediliyor. Özelikle Ankara ve İstanbul kentlerinde ki belediyeleri koruyarak bu seçimden az kayıpla çıkmak istiyor. Ankara ve İstanbul kentleri kaybedilirse iktidar ciddi bir yara almış olacak ve sonrası süreçte iktidarın sürdürülmesi oldukça zor olacak.
Bu anlamıyla İktidarın beka söylemi yerinde bir söylem. Kaybettikleri bir seçim kendi bekalarını riske sokacak. Bu nedenle her geçen gün daha da hırçınlaşarak, olmadık yöntemlere başvurarak, bir biçimde kazanmaya çalışıyor.
CHP kendi oyununu iktidarı geriletme üzerine oturtmuş görünüyor. Özellikle İYİ parti ile yaptığı anlaşma ile hedefinin yerelde birkaç belediye fazladan kazanmak olmadığını, asıl amacının AKP iktidarını ve diktatör dediği Erdoğan’ın ve dolayısıyla Cumhur ittifakı’nın geriletilmesi üzerine yoğunlaştığı görülüyor. Bu amaçla kendi parti sürecinden gelmeyen Mansur Yavaş gibi isimleri aday göstererek CHP seçmeni dışında ki seçmenlerinin de oyunu alarak özellikle Ankara, İstanbul gibi siyasi önemdeki kentleri AKP’nin elinden almak istiyor.
Bu iki kenti kaybeden partinin Türkiye’yi de kaybedeceğini biliyor. Tarihte de böyle olmuştur. Bu iki kenti son 60 yıldır aynı parti kazanmış ve bu kentleri kazanan parti ülkede de alternatif durumuna gelmiştir.
İktidarı geriletmenin yolu bu iki kenti iktidar partisinden almaktan geçiyor. CHP tüm seçim oyununu bunun üzerine kurmuş görünüyor. Bu anlamıyla da seçimi yerel bir seçim olarak görmüyor.
Yerel üzerinden iktidarla bir hesaplaşma olanağı olarak görüyor ve tüm adımlarını bu amaca uygun atıyor. Bazı kentleri tamamen İYİ partiye bırakması ve bu kentlerde İYİ partiyi desteklemesi, Özellikle Ankara’da CHP sürecinden gelmeyen Mansur Yavaş’ın aday yapılması, İstanbul’da Ekrem İmamoğlu gibi daha genele açık bir ismin aday gösterilmesi, Siverek’de Bucak aşiretinden birinin aday gösterilerek AKP’ye gidecek oyların önünü almaya çalışıyor.
CHP 31 Mart seçimlerinde oyunu AKP’nin geriletilmesi ve Türkiye’nin nefes alması üzerine kuruyor. Bu yoldaki en önemli ittifak gücünü de Millet ittifakı’nı oluşturduğu İYİ partiden alıyor.
İYİ parti ise kendi oyununu kurarak bu seçimlerden kazançlı çıkmaya ve içinde çıkıp geldiği MHP’nin içinde yer aldığı Cumhur ittifakı’nı geriletmeyi hedefliyor. Cumhur ittifakı kaybederse MHP siyaseten daha fazla kaybeden veren parti olacak ve tabanını tutmakta zorlanacak.
Zaten sıkıntılı parti tabanı kendisine en yakın gördüğü İYİ partiye doğru bir yönelim içerisinde olacak. Bu seçimler İYİ partinin kendini sınaması ve partileşmesi açısından da önemli. İYİ Parti kendi oyununu kurarken ciddi riskler üstlenerek, bir anlamda geleceğinin de oyununu kurmuş oluyor.
Bu seçimlerin en tartışılan partisi HDP ise süreçte kendi oyunu ile yer alıyor. İlk hamlesini metropol kentlerden aday göstermeyerek yaptı. Arkasından ciddi oya sahip olduğu Adana, Mersin, Antalya ve Bursa’dan da aday göstermeyerek açıkça iktidar karşıtı tavrını koydu.
Aday göstermediği bu kentlerde ittifakta yer almamasına rağmen, iktidarı geriletecek tek şans olan Millet ittifakı’na destek vermeye yöneldi. Tüm oyununu iktidar karşıtlığı üzerinden kuran HDP, bu amaçla hiçbir zaman yan yana gelmediği siyasal yapılarla bu kez yanyana düşmüş oldu.
Bu seçim sürecini en iyi kurgulayan parti olarak HDP kendi oyununu büyük bir özenle sahaya yansıtmaya çalışıyor. Cumhur ittifakı’nın yoğun saldırıları karşısında sakinliğini koruyarak kitlesini, AKP iktidarına karşı yönlendirmeye çalışıyor. Seçim sahalarında ki gelişmeler HDP’nin kurduğu oyunun sonuca yansıdığını görüyoruz. Özellikle İstanbul, Adana, Mersine ve Antalya’da bu oyun tutmuş gibi görünüyor.
Muhalefet partilerinin kurdukları oyun tutar ise gerçekten Martın sonu bahar olacaktır. AKP Yerel seçimlerle elde ettiği iktidarını yine yerel seçimlerle kaybetme sürecine girmiş olacaktır. Yerel seçimlerde büyük kentleri kazanan her parti sonrasında kesinlikle hep iktidarda olmuştur. Tersini de söylemek mümkün.
Yerel seçimlerde Metropol kentleri kaybeden hiçbir parti iktidarda kalamamıştır. Tarih böyle söylüyor ve artık miadını doldurmuş olan AKP’nin iktidarının temelleri sarsılıyor.
Artık AKP yönetemiyor. Türkiye’yi tüketiyor. Artık yeter deme vakti…