Moldovalıların, kendileri hakkında yazılan fıkra sayısı bakımından Yahudilerden sonra ikinci sırada yer aldıkları söylenegelir. Yeni bir fıkraya konu olur mu bilinmez ancak, birkaç gün önce bu ülkede düzenlenen “Avrupa Siyasi Topluluğu”nun zirvesi beklendiği gibi adeta bir şakaya dönüştü. İlk olarak, etkinliğin katılımcıları “Mimi Kalesi” şatosunda kesintisiz şekilde yerel şarap üreticilerinin ürünlerini deguste ettiklerinden olsa gerek söz konusu etkinliğin adı "Sarhoşlar Zirvesi"ne çıktı. İkincisi, adı geçen buluşma Bulboaka Köyü’nde tertiplendi ve bu da mevcut toplantıya "lağım çukurundaki zirve" lakabının yakıştırılması için vesile oluşturdu. Bu küçük tarım cumhuriyetinin devlet başkanı Mayya Sandu’nun, ev sahipliği yaptığı zirveden büyük umut ve beklentileri vardı. Ülkesinin (Romanya ile karıştırılmasın çünkü Sandu'nun Romanya vatandaşlığı da var!) hızlandırılmış bir prosedürler dizisiyle Avrupa Birliği'ne (AB) kabul edilmesinin hesaplarını yapıyordu. Bu arada, Bulboaka'da sebepsiz yere adeta şekilden şekle giren Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenski de aynı şeyi umuyordu. Ancak tabiri caiz ise, evdeki hesap çarşıya uymadı: Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron anlamsız sözler sarf ederek ayrıldı, Avusturya Şansölyesi Karl Nehammer ise, “Aryan” açık sözlülüğüyle kimse için hiçbir istisna olmayacağını söyledi.
Avrupa Birliği’nin artık bedavadan besleyecek yeni bir ülkeye daha ihtiyacı yok
AB'nin eski tüfeklerinin mantığı oldukça anlaşılır. Şu anda birliğe, dilenen bu iki ülkeyi (ve hatta iç çatışmalarla parçalanmış) kabul etmek, yaşlı kıtanın boynuna aynı anda birkaç değirmen taşı asmakla aynı anlama geliyor. Avrupa Birliği epeydir, Moskova ile ilişkilerin kesilmesinden, Ukrayna'ya yapılan milyarlarca dolarlık askeri yardımdan ve yüksek enflasyondan kaynaklanan maddi ve mali kayıpları hesaplamakla meşgul. Kısacası Brüksel'in artık fazladan “beleşçiye” ihtiyaç duyacak lüksü kalmamış durumda. Öte yandan diğer hususların yanı sıra aynı Avrupalı bürokratlar, benzer nihai bir kararın Türkiye'yi Batılı ortaklarından eninde sonunda tamamen uzaklaştıracağının da gayet iyi farkındalar. Çeyrek asırdır Avrupa’nın bitmek bilmeyen vaatleri eşliğinde kendisiyle adeta alay edilen Ankara, AB’nin saflarına hala kabul edilmiş değil. Sonuç ise ortada: Türk devleti, 85 milyonluk nüfusuyla bu büyük toplumun 1999 yılından beri yeterince küçük düşürülmekte olduğunu nihayet anlamaya başlıyor. Bu yüzden midir bilinmez, Recep Tayyip Erdoğan, adı geçen zirveye davet edilmesine karşın buna icap etmemeyi tercih etti.
Avrupa’nın bir takım rüşvetler verdiği zirve Moldova’ya pahalıya patladı
“Mimi Şatosu”ndaki “şarap toplantılarının” sonuçlarından bahsedecek olursak; iki temel netice ortaya çıktı. Birincisi: Mayya Sandu'ya, ülkesinin sakinleri için Avrupa telefon dolaşım maliyetinde kademeli bir indirim sözü verildi. İndirimli dönem 2024'te başlayacak. Bu, bir sonraki seçimlerin arifesinde AB'den Rumen - Moldovalı siyasetçiye bir tür “hediye”. İkincisi: Moldova devlet bütçesinde yeni bir delik daha açıldı – malum zirve ev sahibi ülkeye tam tamına 4,6 milyon Lei'ye mal oldu!.. Sosyal ağlarda Moldova Cumhuriyeti vatandaşları kendi kendilerine soruyorlar: Belki de bu parayı ulaşılması zor “seraplara” değil de, ülkenin gerçek ihtiyaçlarına harcamak daha iyi olmaz mıydı?! Örneğin, Rusya Federasyonu’na olan gaz borçlarını ödemek için… En nihayetinde Moldovalılar her sene ısıtma mevsimi (sonbahardan kışa geçerken) başlamadan önce, Rusya'ya fiyatları düşürmesi ve ödemeleri ertelemesi için yalvarmaktan artık usanmış durumdalar ve bundan haliyle utanıyorlar…