TELE1’e verilen hukuksuz ceza için RTÜK’e Osmanlı’dan yanıt

Yayın tarihi: 28 Şubat 2023 Salı 1:20 am - Güncelleme: 28 Şubat 2023 Salı 1:55 am

İktidarın sansür aygıtı RTÜK’ün TELE1’e verdiği karartma cezası tepki çekmeye devam ediyor. T24 yazarı Tolga Şirin verilen cezayı Osmanlı dönemi Anayasa Hukukçusu Babanzade İsmail Hakkı Bey’den alıntı yaparak eleştirdi.

T24 yazarı Tolga Şirin “TELE 1 kararı ve Babanzâde İsmail Hakkı Bey’den RTÜK’e yanıt” başlıklı bir yazı yayınladı. Şirin TELE1’e verilen ekran karartma cezasını eleştirdiği yazısında milletvekillerinin yasama sorumsuzluğuna sahip olduğunu, TELE1’de de cezaya gerekçe gösterilen ifadelerin bir milletvekili tarafından söylendiğini ifade etti. Şirin yazısında milletvekillerine verilen yasama sorumsuzluğunun sözleri aktaran gazetecileri de kapsayıp kapsamayacağı konusunun tartışıldığını hatta bu tartışmanın Osmanlı dönemine kadar uzandığını belirtti.

Şirin, Osmanlı hukukçusu Babanzâde İsmail Hakkı Bey’in, milletvekillerinin yasama sorumsuzluğunun olduğunu bu sözleri aktaran medya kuruluşlarının da sorumsuz sayılması gerektiğini ifade ettiğini yazdı.

TELE1’e üç gün ekran karartma cezası! RTÜK böyle bir medya istiyor

Tolga Şirin’in “TELE 1 kararı ve Babanzâde İsmail Hakkı Bey’den RTÜK’e yanıt” başlıklı yazısı şöyle:

Yeri gelmişken, ben bu bağlamda başka bir noktaya dikkat çekmek istiyorum: bu vakada, yaptırıma konu olan sözü söyleyen kişinin milletvekili olmasına…

Öyle ya, milletvekilleri yasama sorumsuzluğuna sahiptir Anayasa’ya (md. 83) göre.

“Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri, Meclis çalışmalarındaki oy ve sözlerinden, Mecliste ileri sürdükleri düşüncelerden, o oturumdaki Başkanlık Divanının teklifi üzerine Meclisce başka bir karar alınmadıkça bunları Meclis dışında tekrarlamak ve açığa vurmaktan sorumlu tutulamazlar.”

Bu sorumsuzluk güvencesi, ömür boyu geçerlidir ve kaldırılamaz. Halkın konuşamadığı konuları en azından milletvekilleri korkusuzca konuşabilsin diye yüzyıllardır kabul gören bir ilkenin uzantısıdır bu.

Anayasa hukukçuları arasında bu bağlamda bir tartışma vardır. Yasama sorumsuzluğu milletvekili için vardır ama bu sözleri aktaran gazetecilerin acaba bunda bir sorumluluğu olacak mıdır, diye. Kimileri yok der, kimiler var der. Ama var diyenler bile bu hususun dikkate alınması gerektiğini ve böylesi aktarımlarda ifade özgürlüğü korumasının genişlemesi gerektiğini ekler.

Bu tartışma, öyle yeni bir tartışma da değildir üstelik. Osmanlı’da bile buluruz köklerini.

Bugünlerde “Osmanlı”ya atıf yapmak pek moda olduğu için biz de modaya uyalım ve bu tartışmanın Osmanlı anayasa hukukçularındaki yansımasına değinelim. Yargı kararları pek takılmıyor ama belki bu isimleri dinlerler.

Osmanlı Devleti’nin önde gelen anayasa hukukçusu Babanzâde İsmail Hakkı Bey’dir. Hukuk-ı Esasiye isimli kitabı, Hürriyet Devrimi’nden hemen sonra kaleme alınmış ve o dönemki anayasa hukuku derslerinde de okutulmuştur. Kitap, Mustafa Kemal Paşa’nın kütüphanesinde de, üzerinde çok sayıda notla birlikte bulunmaktadır.

Bu kitabı, yıllar önce ilk kez, İlahiyat Fakültesi’nden gelip Hukuk Fakültesi’nde çift ana dal programına katılan ve eski dilde okuma etkinliklerini geliştirmek isteyen bir öğrencimle birlikte okumuştum. Sonraları Erguvanî Yayınevi, bu değerli kitabı Latin harfleriyle bastı.

O kitapta Babanzâde İsmail Hakkı Bey, bu yasama sorumsuzluğu bahsine girer ve milletvekillerinin sorumsuzluğu konusunu, bu sözleri aktaran medya kuruluşlarının da sorumsuz sayılması gerektiği savıyla anlatır. Yani Babanzâde Hoca, bugünün pek çok yazarından ve siyasetçisinden ve her hâlükârda RTÜK üyelerinin çoğunluğundan daha özgürlükçü biridir.

Bu noktada bize düşen, onun belirlemelerini (günümüz Türkçesine uyarlayarak) aynen aktarmak:

“Milletvekilleri, söylevlerinde, hakareti, imayı içeren sözler söyleyebilir ve halkı isyana yönelten kışkırtıcı ve ateşli isteklendirmelerde bulunabilir. Bunlar, sıradan kişiler için soruşturma ve cezayı gerektiren suç niteliğinde şeyler olmasına rağmen; milletvekilleri bunları görevlerini yerine getirirken işledikleri için suç niteliğine sahip değildir. Buna karşılık, bir milletvekilinin kullandığı oyun, bir rüşvetin veya meşru olmayan bir çıkarın karşılığı olduğu belirlenirse; bağışıklık ve sorumsuzluk geçerli olmaz. (…) Çünkü bu milletvekili için uygulanan soruşturmayı ve sorumluluğu gerektiren durum, parlamento kapsamı içinde yapılmakta olan oy verme tedbirinin dışında, ondan önce ve sonra gelen bir eylem ve olgudur. (…) Meclis’teki söylevler, sorumluluk gerektirmediği gibi bu söylevlerin gazeteler tarafından iyi niyetle aktarılması ve bunlardan alıntı yapılması sözü söyleyenler veya sözü aktaran gazeteler hakkında hiçbir soruşturmaya ve hatta kendisini mağdur sayan kişi tarafından cevap hakkına konu edilemez. (…)”

Osmanlı güzellemesi yapanlar, bu sözleri görmek istemeyebilir. Ama 1908 Devrimi’nin yarattığı hürriyet esintisini içinde hissedenler ve “zulme karşı mukavemet” ruhunu bünyesinde barındıranlar bu hafızayı taşıyor, taşıyacak.

Yazının tamamını okumak için tıklayın.