Soma’yı anmak suç: Ankara’da polis müdahalesi

Yayın tarihi: 13 Mayıs 2020 Çarşamba 11:26 pm - Güncelleme: 13 Mayıs 2020 Çarşamba 11:26 pm

Ankara Valiliği’nin Madenci Anıtı önünde yapılmak istenen Soma katliamı anmasına izin vermemesinin ardından anma yapmak isteyen siyasi parti ve kitle örgütlerine polis müdahale etti.

“Unutmak yok! Susmak yok! Affetmek yok! Soma’nın hesabı sorulacak” sloganıyla Madenci Anıtı önünde düzenlenmek istenen açıklamaya müdahale eden polis en az 10 kişiyi darp ederek gözaltına aldı.

Ankara Valiliği dün yaptığı açıklamada, koronavirüse karşı alınan önlemleri gerekçe göstererek anmaya izin verilmediğini duyurmuştu.

Polis saldırısı nedeniyle okunamayan ortak açıklamanın tam metni şöyle:

“13 Mayıs 2014… Manisa’nın Soma ilçesinde yer alan maden ocaklarında, ülke tarihinin en büyük iş katliamı yaşandı. Pek çoğumuz katliamın yaşandığı günü ve sonrasında yaşananları canlı bir şekilde hatırlıyor. Madende başlayan yangına rağmen işçilerin çalıştırılmaya devam ettirilmesini, madenci yakınlarının yerlerde sürüklenerek tekmelenmesini, dönemin başbakanının yaşanan katliam için “fıtrat” açıklaması yapmasını ülkede yaşayan her işçi, her emekçi zihninin bir köşesine kazımıştır. Ne yazık ki ülkemizde işçiler her gün önlenebilir sebeplerden dolayı çalışırken ölmektedir. Bizler, “iş kazası” olarak adlandırılan bu olayları kaza değil cinayet olarak değerlendiriyoruz. Çünkü üretim maliyetinin azaltılması için, denetimsiz ve güvensiz ortamlarda işçilerin çalıştırılması kazara gerçekleşmemektedir. Tam tersine işçileri ölüme sürükleyen çalışma koşulları patronlar tarafından bilinçli olarak dayatılmaktadır. Bu nedenle her sene binlerce işçi bu cinayetlere kurban gitmektedir. Yalnızca geçtiğimiz 2019 senesi boyunca en az 1736 işçi, 2020’nin ilk dört ayında en az 576 işçi çalışırken yaşamını yitirmiştir. Her sene 5-6 yeni Soma katliamı, sessizce yaşanmaktadır. Son aylarda gündeme gelen korona virüsü salgınına karşı izlenen politikalar, işçi sağlığı ve iş güvenliğinin ülkemizdeki durumunu gözler önüne sermektedir. Sokağa çıkma yasakları ile geçen ve normalde salgının önlenmesi için iş yerlerinin kapatılması gereken Nisan ayında en az 220 işçi cinayeti yaşanmıştır. Pek çok iş yeri sokağa çıkma yasaklarında aldıkları izinlerle, resmi tatil günlerinde dahi işçileri çalıştırmaya devam etmektedir. Salgına karşı gerekli önlemler alınmadığı halde milyonlarca insan her gün kalabalık fabrikalarda çalışmaya devam etmektedir. Dünya çapında tüm uzmanlar salgına karşı önlem olarak yaşamın durdurulması, iş yerlerinin kapatılması gerektiğini vurgularken, ekonominin çarklarının dönebilmesi için işçiler göz göre göre ölüm riski altında çalıştırılmaktadır. Virüsün toplumda yarattığı korku ve belirsizlik ortamı fırsat bilinerek kamuya ait milyarlarca liralık kaynak patronlara aktarılmakta, işçilere ise abdest, dua ve kolonya önerilmektedir. Sermayenin çıkarına hizmet edecek yasal değişiklikler, gündem yoğunluğu içinde yangından kaçırır gibi yapılmaktadır. İşçilerin 1 Mayıs dahil olmak üzere resmi tatillerde dahi çalıştırılmasının önü açılmış, patronlara işsizlik fonundan büyük ödenekler ayrılmış, aylık gıda masraflarını bile zor karşılayacak bir ödeme ile işçilerin ücretsiz izne çıkarılması sağlanmıştır. Her geçen gün, işçi sınıfına yönelik saldırılar yoğunlaşmaktadır. İşçi sınıfının nüfusu, kendisini sömüren sermayeye kıyasla binlerce kat fazladır. Buna rağmen işçi sınıfı bir güç olarak sesini duyuramamakta, yalnızca toplu olarak öldüğünde gündem olmaktadır. Sınıfın zararına olan politikalar hemen hemen hiçbir tepki ile karşılaşmadan hayata geçirilebilmektedir. Ülkeyi yönetenler işçi sınıfını açıkça aşağılayabilmekte, hak aramak için Ankara’ya yürüyen madencilere tomalar ve gaz ile saldırabilmektedir. Bu durum ancak işçi sınıfının örgütlü gücünün ve sınıf dayanışmasının güçlendirilmesi ile aşılabilecektir. İşçi cinayetlerinin önüne geçilmesi, sermayenin salgın fırsatçılığının engellenmesi ve başta en büyük risk altında olan sağlık emekçileri olmak üzere tüm çalışanların sağlığının güvence altına alınabilmesi için diyoruz ki: – İşçi sağlığı ve iş güvenliği denetimleri sermayenin elinden alınarak sendikalar, meslek odaları ve toplumsal güçlere devredilmelidir. – Soma katliamı ve diğer işçi cinayetlerinin yaşanmasına olanak veren kamu görevlileri yargılanmalıdır – Salgının önlenmesi için kritik sektörler haricinde çalışan tüm işçiler ücretli izne ayrılmalı, işsizlik fonunun kaynakları sermayeye değil işçilere aktarılmalıdır. – Tüm çalışanlara virüs testi ve sağlık taraması ücretsiz olarak yapılmalı, halk sağlığı için işin yürütülmesinin zorunlu olduğu bütün fabrikalarda, işyerlerinde sağlık hizmetleri TTB denetiminde, sendikalarla beraber yürütülmelidir. – İşçi sınıfının haklarına yönelik saldırılar durdurulmalıdır – Emek ve demokrasi güçlerine yönelik siyasal baskılar son bulmalıdır. Bizler, bu metnin imzacısı kurumlar olarak bu amaçla mücadelemizi tüm baskılara rağmen sürdüreceğiz. Soma katliamını ve işçi cinayetlerini unutturmayacağız. Emekten, eşitlikten, özgürlükten yana olan herkesi bu mücadeleye destek vermeye, örgütlenmeyi güçlendirmeye davet ediyoruz.”