Ucube bir sistemde ittifak dedikleri ön koalisyonlar kurulurken kim neyi koparabilirse onu ittiriyor ortaya. Herkesin hakikati de niyeti de çıkıyor ortaya.
Kişisel hırslar mı, bugünlerimiz ve yarınlarımız mı? ‘Halay başı sendromu’ yaşanan memlekette üç şakşakçı bulan parti kurup başına geçiyor. Sınıf başkanı seçilememiş herkes acısını memleketten çıkarmak istercesine cumhurbaşkanlığına oynuyor.
Yaşlı erkekler kulübünden farksız siyasetimiz keşke sistemler, değerler ve ilkeler üzerinden yapılabiliyor olsaydı. Bugün küfürleştiğinle yarın kol kolasın. Babanı asan adamla sarmaş dolaşsın.
Siyasetteki ilkesizlikler ve tutarsızlıklar keşke toplum tarafından cezalandırılıyor olsaydı. Vatandaş talep etmedikçe kimsenin ilkesel davranacağı, yüksek değerler benimseyeceği yok. Korkum bu talebin hiç oluşmaması…
Parti içi demokrasi yokken, milleti temsilen seçilen vekiller tepelerde hazırlanan listelerle belirlenirken genel tablo için çok da iyimser değilim. Bu ucube sistem değişirse peşinden gelecek ilk taleplerden biri de bunun değişmesi olmalı. Barajların olmadığı, parti içi demokrasinin kanunlarla tesis edildiği (parti tüzüklerine bırakılmaksızın) ve şehirlerin yerleşik gerçek temsilcilerinin seçildiği bir ülke olmayı hak etmiyor muyuz?
***
Bu seçim ‘yine’ Türkiye için ölüm kalım meselesi… Öyle de… Ama özellikle sürekli mevzi kaybeden kadınlar için bir yaşam savaşı…
Son birkaç gündür olanlara bakınca… Erdoğan’ı destekleyenler arasına katılanlara hayret etmemek imkânsız. Cumhur ittifakını destekleme kararı alan HÜDAPAR şokunu kimse atlatamadı. Doğu Perinçek bile!
Düzenlediği korkunç suikast ile eski Diyarbakır Emniyet Müdürü Ali Gaffar Okkan’ı, Atilla Durmuş’un (eski Sağlık Bakanı MHP’li Osman Durmuş’un ülkücü yeğeni) da aralarında bulunduğu beş polis memurunu katleden, İslamcı feminist yazar Konca Kuriş’i kaçırıp işkenceyle öldürüp gömen, domuz bağıyla anılan Kürt Hizbullah’ının devamı olan HÜDAPAR!
İttifak arayışları AKP’yi, Fatih Erbakan’ın başında olduğu Yeniden Refah Partisi’ne de götürdü. O Fatih ki “Tatlı mı olacak kanlı mı olacak” diyen Necmettin Erbakan’ın oğlu… Yeniden Refah Partisi, Cumhur İttifakı'na katılmak için 30 maddeden oluşan taleplerini sıraladı. Bu taleplerden biri de 6284 sayılı Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun’un kaldırılması. Yeniden Refah Partisi, sundukları 30 maddenin kabul edildiğini açıkladı. Bu gerçek olabilir mi?
Yobaz tayfa, bağıra çağıra İstanbul Sözleşmesi’ni kaldırttı. Yetmedi; şimdi de gözlerini kadını şiddetten koruyan kanuna diktiler.
Asıl tehlike biz kadınlar için, farkında mısınız?
***
Erbakan demişken… Türkiye’ye şeriat gelsin diye kaç kuşaktır çırpınan bir aile… Necmettin Erbakan ölünce kalan 50 milyon lira mirastan eşit pay almadığını söyleyen Zeynep Erbakan, kardeşlerine dava açmıştı. Türkiye’yi şeriatla yönetilmeye layık gören Zeynep Erbakan, hem ‘gavur’ ABD’ye yerleşti hem de İslâm şeriatına göre mirastan pay almayı kabul etmeyip Medeni Kanun’dan medet umdu. Bize şeriat sevdası, size Amerikan rüyası! Öyle mi?
***
İstiklal Caddesi’nde “Yaşasın şeriat” sloganı atmak serbest, bir trans bireyin Konya’daki güzellik merkezinin açılışını protestolarla engellemek serbest, hilafet çağrısı yapmak serbest AMA…
Ama 8 Mart’ta kadınların yürüyüş yapması yasak!
1 Mayıs’ta Taksim’e çıkmak yasak!
Grev bölücülük!
Zam talebi terör eylemi!
Sesini çıkaran öğrenci hain! Ormanları, suları, dağları, kıyıları korumaya çalışan çevreci marjinal!
Kızılay’a hesap sormak vatan hainliği!
Deprem vergilerini soruşturmak devlet düşmanlığı!
Depremzedenin tuvalet istemesi ahlaksızlık!
“Üç gün Adıyaman’a, Kahramanmaraş’a, Hatay’a kimse gelmedi” demek yalancılık!
Sadece İslâmi hassasiyetleri demokratik hak ve özgürlükler kapsamında gören bu ayrımcı rejim, kadınlar başta bize nasıl bir yarın vadediyor?