Selahattin Demirtaş: Yüz yıldır ortak noktayı bulamıyoruz

Yayın tarihi: 3 Ocak 2024 Çarşamba 11:36 am - Güncelleme: 3 Ocak 2024 Çarşamba 4:27 pm

Kobani Davası, eski HDP Eş Genel Başkanı Demirtaş’ın savunmasıyla devam etti. Demirtaş, SEGBİS’le bağlandığı mahkemede, “Biz (demokratik özerkliği) bir siyasi düşünce olarak savunmuşuz, seçmene de sunmuşuz. Beğenip beğenmemek seçmene kalmıştır. Şu anda DEM Parti programında vardır. Savunmaya da devam edeceğiz” dedi.

IŞİD’in Kobani’ye yönelik saldırılarına karşılık 6-8 Ekim 2014 tarihinde gerçekleşen protesto eylemleri nedeniyle HDP eski Eş Genel Başkanları ve MYK üyelerinin de aralarında bulunduğu 18’i tutuklu 108 kişi hakkında açılan Kobani Davası, bugün görülmeye devam edildi.

Gazete Duvar’dan Ferhat Yaşar’ın haberine göre; Eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, SEGBİS’le bağlandığı mahkemede, savunmasına devam etti. Davanın bugünkü duruşması sona erdi. Dava yarın (4 Ocak Perşembe) saat 10:00’da devam edecek.

Demirtaş’ın savunmasından öne çıkanlar şu şekilde:

-Heyet iddianameyle bağlıdır. İddianameye girmeyen gerçekleri paylaşmak istiyorum. Yaşanan tam olarak nedir not düşmek istiyorum. Hiçbir şey göründüğü gibi değildir. Hendek meselesini anlatacağım. Suçlu olan biz değiliz. Başka suçlular var. Özerklik yumurtadan mı çıktı? Seçim beyannamesini ve parti beyannamesini hatırlatmak istiyorum. DTP 2010’da yayınladığı bildiride yer veriyordu. Kültürel farklılıkların yer aldığı yerel bir modeli esas alır. BDP de demokratik özerklik broşürlerini basarak çoğalttı. Partilerimin hepsinin programında özerklik var. Parti kapanmasında bu hiçbir zaman gerekçe sayılmadı. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından kabul görmüş bir madde. HDP’nin 2014 seçim beyannamesi bir başlığı da demokratik özerklik ile özgür kentler başlığı vardı. HDP’nin 7 Haziran seçim beyannamesinde demokratik özerklik maddesi vardı.

“ÖZERKLİĞİ SAVUNMAYA DEVAM EDECEĞİZ”

-2008 yılından partimize yönelik siyasi operasyonların yapıldığı 2016 yılına kadar demokratik özerkliği savunmuşuz. Burada yargı konusu edilen kadın çalışmalarını da tüm aşamalarda siyasi faaliyetlerde bulunmuşuz. Demokratik özerklik çalıştayını anlatmışız. Dünyanın farklı yerlerinde akademisyen gelmiş anlatmış. Şu anda DEM Parti programında vardır. Savunmaya da devam edeceğiz.

“ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİ SAVUNMAK SUÇ DEĞİL”

-Demokratik özerklik modelini savunmak bir terör ve bölücülük faaliyeti olamaz. Bir öneridir. Bir siyasi parti bunu yapabilir. Başka bir parti de başkanlık modelini önerir. Bunlar halka sorulur. Faşizmi, ırkçılığını halk oylamasına sunamazsınız ama devlet mimarisi modelini sunabilirsiniz. Başkanlık sistemini savunmak, Anayasa değişikliği savunmak suç değil, demokratik özerklik modelini savunma terör faaliyeti.

“YÜZ YILDIR ORTAK NOKTAYI BULAMIYORUZ”

-Nasıl bir arada yaşayacağız. Anayasa’ya göre herkes Türk’tür. Kürtçe diye bir dil yoktur. Hepimiz orta Asya’dan geldik. Ortak milli duygularımız kahramanlık hikayelerimiz vardır. Bunlara hepsine riayet ettiğimiz halde Nihat Atsız’ı anmalıyız. Tek devlet, tek dil tek milleti savunsak sorun olmaz. Dünyada da çatışma olmaz. Ama gerçeklik böyle değil. Yüz yıldır ortak noktayı bulunamıyoruz. İtiyorlar. ‘Ben Türküm’ diyenler de dönek demeyiz. Problem ‘Türk değilim’ diyenler için devletim çıkardığı problemdir. ‘Ben Kürdüm’ dediğimde benim hakkım hukukum ne olacak? Devlet infaz, işkence, faili meçhul, bölücülük temeline oturtuyor. Demokratik özerklik bunlara bir çözümdür.

-Bazen herkes Türk’tür. Bazen sadece Türkler Türk’tür. Bazen Kürtler Türk’tür. Bazen Kürtler Kürt’tür. Bazen Kürtler yoktur. Bazen de bütün dünya Türk’tür. Duruma ve ihtiyaca göre değişen pragmatist bir Türklük tanımı yaratıldı.

“BİR HALKIN DİLİ VE KÜLTÜRÜ YASAKLANDI”

-Yaptığımız barış çağrıları birilerini her zaman rahatsız etti. Önümüzde nasıl felaketler bekliyor bilmiyoruz. Türk halkı bunu sorgulamayacak mı? Problemler ortada. Bizim söylediklerimiz ortada. Bir halkın dili ve kültürü yasaklandı. Allah’tan reva mı?

“KÜRTLER BANA KIZGIN”

-Biz bunları bizzat yaşadık. Üç ay boyunca uyuyamadık. Vicdanen, ahlaken uyuyamadık. Top sesleriyle uyuyamadık. Devletin tankıyla topuyla şehitlerimizi yakıp insanlarımızı katlettiler. 12 şehri, kasabayı nasıl yok edersin? Bunlara karşı çıkanlara nasıl terörist dersin? Kabul etmiyoruz. Tek bir idari hata bile yapılmadı mı? Bize soruşturma açıldı. Efkan Ala (Eski İçişleri Bakanı) bunları itiraf ediyor. ‘Kontrol edemediğimiz güçler vardı’ diyor. Bütün bunların sorumluluğunu nasıl bize yıkarlar? Belki Kürtlerin bir kısmı bana öfkeli. ‘Devlet bunları başımıza getirirken sen barış diyorsun’ diye hala bana kızıyorlar. Çünkü namuslarına kadar el atmış bir güruh var ortada.

“EMİR VEREN DE HAYSİYETSİZDİR”

-Taybet Ana’nın cenazesi 7 gün boyunca çürümeye terk edildi. Onu kurtarmaya çalıştılar. Kurtarmaya çalışan kadının evlatlarını vurdular. Tam yedi gün bahçedeki cenazeyi almasına izin vermediler. Bir Müslüman kadın… Ateş eden de kendine Esetullah diyor. Başbakan, ‘Müslümanım’, Cumhurbaşkanı, ‘Müslümanım’ diyor. Bunu yapan namussuz, haysiyetsizdir. Alçaktır. Onursuzdur. Haysiyetsizdir… Emir veren de, üniforma giyen de… Terör propagandası mı? Bin kere propaganda olsun. Yazsana savcı. Komutanların isimlerini yazsana. Askerleri yazsana. Buysa askerleriniz lanet olsun onlara. Onlara haddini bildiren siyasetçiyi de terörist ilan edersiniz. Onurluyuz, gururluyuz. Boyun eğmiyoruz bunlara. Ne yaparsanız yapın.

Kaynak: TELE1