Türkiye’de erken seçim tartışmaları erken başlamışken komşu İran’da Cuma günü seçim oldu ama iş 5 Temmuz’da yapılacak ikinci tura kaldı. İlk turu ilk sırada bitiren Reformcu Pezeşkiyan 10 milyon 415 bin 191 oy alarak oyların % 42,5'ini aldı. Oyların 9 milyon 473 bin 298'ini alan Celili seçimin ilk turunu ikinci sırada tamamladı ve oy oranı %38,6'da kaldı. İran Devrim Muhafızları'nın eski komutanı ve parlamento başkanı olan Muhammed Bakır Kalibaf %13,8 ( 3.2 milyon) ile üçüncü oldu ve ikinci turda muhafazakar aday Celili’nin desteklenmesini istedi. Azeri kökenli ve reformcuların desteğini alan Pezeşkiyan’ın kazanması için %40 civarında gerçekleşen katılım oranının yükselmesi ve kadınlarla gençlerin oylarını alması gerekiyor. Pezeşkiyan’ın kazanması durumunda İran ve bölgede çok ilginç gelişmelerin yaşanacağı kesin. Zamanı gelince anlatırım.
Seçimlerin 5 Kasım 2024’de yapılması beklenen Amerika’da ise çok daha ilginç gelişmeler yaşanıyor. Son televizyon tartışmasından sonra Trump’ın şansı %70’lere çıkınca Demokratlar Bunak Biden yerine daha genç ve dinamik bir aday aramaya başladı. Durum Demokrat Parti’nin 19-22 Ağustos’da toplanacak kongresinde netleşecek. Eski Başkan Obama’nın eşi Michelle en güçlü aday gibi görünüyor. Biden’ın çekilmemesi durumunda ise Trump kesin kazanır. Trump’ın kazanmasıyla ABD ve dünyada çok daha ilginç gelişmeler yaşanır.
Özellikle Ukrayna ve Ortadoğu’da.
Her iki bölge Türkiye’yi yakından ilgileniyor tıpkı İran’daki seçimler gibi. Üstelik Cumhurbaşkanı Erdoğan 9-11 Temmuz’da Washington’da toplanacak NATO Zirvesinde Biden ile bir araya gelecek ve Trump kazanırsa yeniden Fırat’ın doğusu sorunuyla uğraşmak zorunda kalacak. Biden’ın baskılarıyla seçimleri erteleyen PYD/YPG Trump’ın kazanmasıyla yeninden heyecanlanabilir.
15 Temmuz’da Suriye’de yapılacak parlamento seçimleri ise kimsenin umurunda değil. Çünkü ülkenin %20’sinde ABD ve NATO destekli PYD/YPG ve %10’unda Türkiye destekli ve Ankara’da kurulan ‘Suriye Milli Ordusu’ var. Esad ise babasının ölümünden bu yana 24 yıldır ülkeyi yönetiyor ve 2011’den bu yana dünyada benzeri olmayan ve 100 ülkenin desteklediği bir ayaklanma ile uğraşıyor.
Gelelim şu Macron’a…
Haziran başında yapılan Avrupa Parlamentosu seçimlerinde aşırı sağcı parti ve adaylar zafer kazanınca Cumhurbaşkanı Macron parlamento için erken seçim kararı aldı. Dün yapılan seçimlerde Marine Le Pen ve Jordan Bardella'nın (29 yaşında) partisi Ulusal Birlik (RN) oyların %33’ü alarak birinci oldu. İkinci turu 7 Temmuz’da yapılacak olan dünkü seçimlerin ikinci galibi %28.5 oy oranıyla seçim öncesinde kendi içinde tartışma yaşayan solcu Melanchon’un Yeni Halk Cephesi oldu. 7 yıldır Cumhurbaşkanı olan Macron’un Yeniden Doğuş Partisinin oluşturduğu merkez sağ cephe ise yüzde 22 ile üçüncü sırada. Seçimlerin en ilginç verisi ise katılım oranının uzun süredir ilk kez %60’ın üzerine çıkmasıdır. Fransa’da heyecan yükselmiş ama İran’da %40 oranıyla sandığa giden vatandaşlar 45 yıllık Humeyni Devrim’den umudunu kesmişe benziyor.
Özetle aşırı sağın Fransa gibi bir ülkede böylesi büyük bir zafer kazanması komşu Almanya başta olmak üzere tüm Avrupayı etkileyecektir. En önemli neden ise AB’nin mülteci politikası. Yaşlı kıtanın ülkeleri giderek yaşlanan kendi toplumlarını gençleştirmek için durmadan dışardan mülteci kabul ediyorlar. Mülteciler daha da gelsin diye Batılılar; Suriye, Irak, Afganistan, Libya ve benzeri ülkeleri yakıp yıkıyorlar sonra da bu ülkelerin insanlarına ‘bize gelin’ diyorlar. Mülteciler çoğalınca bu kez onlara karşı dinsel ve etnik düşmanlık artıyor ama onlardan İsrail’e düşman olmamaları isteniyor. Almanya’da vatandaşlığa alınacaklardan ‘İsrail’in var olma hakkını savunuyorum’ türünden taahhütname alınıyor.
Adamlar yani emperyalist ülkelerin ruh hastaları hep aynı.
Yüz yıllardır hepimizi perişan ettiler ve ediyorlar ama ders alan yok.
Her zaman bir yolunu bulup ülkeleri ve halklarını oyuna getiriyorlar.
Son örnekler Irak ve Afganistan işgalinden sonra kanlı Arap Baharı.
Adamlar güçlü ve zeki değiller ama kurnaz oldukları için her yerde her zaman kullanabilecekleri adam buluyorlar.
Siyasetçi, iş insanı, din adamı, akademisyen, sivil toplum örgütü yöneticisi, gazeteci ve bilumum uzman ve azmanlar…
Maşallah her yerde varlar ve sayıları çok fazla.
Özellikle bizim verimli coğrafyamızda.
Hainler kendi içimizde!