Uzun çoraplı kız Pipi’yi hatırlarsanız kapı aralığından bana bakan bir çift meraklı gözün nasıl insanın içine işleyeceğini de tahmin edersiniz. Kızıl saçları havada iki örgülü, diş telleri ve gamzeleriyle adeta ne bulduysa üzerine giyip bana gelmişti. Allı güllü dallı geyikli, yeşil mor kırmızı. Ayrıca külotlu çorabına nasıl becermişse desenler çizmişti. Annesi kızına baktıkça dönüp açıklama yapma gereği duyuyordu. “Dinletemiyoruz ki, aklına geleni giyip çıkıyor sokağa. Sokakta ne kadar kedi köpek varsa peşine takıp geziyor. Renk renk kedi evlerini süslüyor. Noel Baba kedilere hediye almıyor diye onlara yeni yıl hediyesi aldı. Durduk yere ağlıyor. Bu ara çok arttı nedenini anlamıyoruz…”
Pipi kısık gözlerini bana dikip bence cevabını gayet iyi bildiği soruyu bana yöneltti: “Sizce Noel Baba gerçek mi?” Bilmiyorum, sence? dedim. Pencereye yöneldi bakışları, minicik ağzına aldığı ekmek kırıntısını yuvasına taşımaya çalışan bir serçeye takıldı gözü. Gerçekten çok mutsuz görünüyordu. “Hiç okula gitmek istemiyorum,” dedi. “Keşke ben de sizinle hep bu koltukta otursam ve bahçenizdeki kuşları izlesem …” diye devam etti.
E hadi o zaman koltuklarımızı bahçeye çevirelim, dedim. Yan yana sinema koltuğuna kurulmuş gibi bahçeye diktik gözlerimizi. Camların buğusu sanki Pipi gelince dağılmıştı. Sahi ben neden hiç bu koltuğu pencereye doğru çevirmemişim ki. Masmavi gökyüzü sanki davetkar bir deniz gibi. Birazdan şefkatle bizi bulutların göğsüne alacak. Pipi, camı açıp açamayacağını sordu. Havada kar kokusu vardı. Bu serinlik içimi açmıştı. Gökyüzü o gün sesiyle, diliyle, olanca güzelliğiyle bize cömertti. “Ben karı çok severim,” dedi Pipi. Ama çok üzülüyorum diye devam etti. “Kar toprağı örtünce karıncalar nereye gider? Keşke onlar da kış uykusuna yatsa yazın da depoladıkları yiyecekleri yeseler. Böylece hiç yuvalarından çıkmak zorunda kalmazlar.”
Pipi açılmıştı. Gözleri seken serçelerde devam etti. “Hem zaten ben de kış uykusuna yattım.” Der demez ağzından bir sır kaçırmış gibi bana baktı. “Kış uykusuna yatan canlılar yuvasında güvende olur değil mi…Hem yazın okul yok zaten. Böylece hep tatil yaparlar “dedim. Çilli burnu hafif kızarmıştı, muzipçe gülümsedi. Sen kış uykusunda olduğun için mi okula gitmek istemiyorsun, dedim. Birden ciddileşti Pipi. “Hayır ben Noel Baba’yı bekliyorum.” Dedi. Çünkü onunla çok işimiz var. Sence gelecek mi?” diye sordu. Neden olmasın deyiverdim. Bana neler yapacağınızı anlatır mısınız? diye sordum. “Mevsimleri değiştireceğiz.” dedi. Nasıl yani?
“Yani savaşlar kışın oluyor, depremler kışın oluyor. Çocuklar evlerini kışın kaybediyor. Çocuklar kışın ölüyor. Kışın hasta oluyor. Hava çok soğuk ısınamıyorlar. Çocuklar, kediler, köpekler hep kışın ölüyor. Hem zaten artık buzullar eriyor kış olmasa da olur. Nasıl olsa dünya yok olacak. Biz yok olana kadar tüm dünya kış uykuna yatsa ne olur ki “
Pipi acı çekiyordu. 6 yaş artık dünyanın makus kaderini anlamak için yetip de artıyordu. Pipi’yi kış uykusundan uyandıracak tek şey neşeli bir Noel Baba ziyareti olabilirdi. E hadi bakalım kış uykusunda rüya gören bir ayı hayal et dedim. Noel Baba’nın ona getirdiği bal kavanozunu görünce nasıl homurdanır sence? Başladık homurdanmaya… Hadi şimdi de sincap olalım dedim. Rüyasında ormandaki okulun zili çalsın. Tam kulaklarını tıkamışken Noel baba ona en sevdiği cevizleri uzatsın… Pipi bu kez de sincap oldu. Keyfi hafiften yerinde geliyordu.
O esnada kapı açıldı. Size bir şey sorabilir miyiz dedi ebeveynlerden biri.
“Bizim kızımız pek saftır. Noel Baba’ya inanır. Okulda arkadaşları onunla dalga geçmiş. Lütfen söyler misiniz bu saçmalığa bir son versin. Noel Baba diye bir şey yoktur …”
Pipi bak dedim, bu koltuk senin kış uykusu yatağın. Senden ricam lütfen Noel Baba geldiğinde onu sakın dışarda bırakma. Bulutlardan yastık gökyüzünden de yorgun yaptık.
Hem biraz daha kalırsa ozon tabakasını da tamir eder belli mi olur dedim.
Anlaştık dedi, Pipi. Yılın ilk karında bahçede buluşmaya karar verdik.
Mutlu yıllarınız olsun…