Ne olmuştu?

Yayın tarihi: 17 Haziran 2024 Pazartesi 3:42 pm - Güncelleme: 17 Haziran 2024 Pazartesi 3:42 pm

Hüsnü Mahalli

Başka bir açıdan

İki haftadır kendi YouTube kanalımda, televizyon programlarında ve tele1.com.tr’deki yazılarımda nükleer çatışmanın olasılıklarından söz edip duruyorum. Geçen süre içinde Başkan Putin başta olmak üzere birçok Rus yetkilinin bu yöndeki açıklamalarına tanık olduk. Putin ‘Gerektiğinde müttefiklerimize çok gelişmiş silah veririz’ demişti.

Geçtiğimiz Çarşamba günü Rus donanmasına ait ve nükleer güçle çalışan Kazan adlı denizaltısı, Amiral Gorshkov adlı firkateyn, Pashin adlı yakıt gemisi ve Nikolay Chiker adlı römorkör, Küba’nın başkenti Havana limanına yanaştı. Halkın ziyaretine açılan gemilerin bugün 2022’de İran savaş gemilerinin ziyaret ettiği Venezuela’ya doğru hareket edeceği söylendi. Gorshkov firkateyni; hipersonik Onyx, Zirkon ve çok amaçlı Kalibr gibi çok gelişmiş füzeleriyle donatılmış. Hiçbir radar tarafından tespit edilemeyen Kazan denizaltısı ABD ve batının korkulu rüyası. Savaş gemilerinin Havana’da olduğu saatlerde Küba Savunma Bakanı Alvaro Lopez Miera Moskova’da Rus yetkililerle askeri işbirliği konularını konuşuyordu.

Tüm bu gelişmeleri yakından izleyen ABD; Rus filosunun bulunduğu ve Florida sahillerine 100 km uzaklıktaki bölgeye 3 muhrip, nükleer saldırı denizaltısı ve gözetleme uçakları gönderdi. Aynı saatlerde ABD Hava Kuvvetlerine bağlı MQ-9 istihbarat, gözlem ve keşif insansız hava aracının Karadeniz’de Kırım’a yakın bölgede tur attıktan sonra ani bir şekilde Sicilye’deki üssüne geri döndüğü söylendi.

Bütün bunlar olurken Kanada savaş gemisi Margaret Brook’un Küba’nın başkenti Havana limana bir ‘dostluk’ ziyaretinde bulunacağı açıklandı. Kübalı yetkililer ise tüm ziyaretlerin rutin ziyaretler olduğunu ve hiç kimseyi hedef almadığını söylediler. Bütün bunlar olurken herkes 1962 Küba Füze Krizini hatırladı.

1959’da Castro’nun iktidara gelerek sosyalist politikaları benimsemesi, ABD’nin Küba’ya karşı düşmanca tutumlar sergilemesine ve 1961’deki başarısız Domuzlar Körfezi saldırısına yol açmıştı. Bu durum Küba’nın Sovyetler Birliği ile olan ittifakını güçlendirmesine ve Sovyet lider Kruşçev’in ABD saldırganlığına karşı koruma amacıyla Küba’da nükleer füzeler yerleştirme kararı almasına neden oldu.

1962 Ekim’inde, ABD keşif uçakları Küba’da Sovyet yapımı nükleer füzelerin varlığını tespit etti. Bu durum, ABD Başkanı Kennedy ve Kruşçev arasında yoğun diplomatik müzakerelere ve dünya çapında büyük bir krize yol açtı. Kriz, ABD’nin Küba’ya yönelik bir işgal girişiminde bulunmama sözü vermesi, Sovyetler Birliği’nin füzelerini Küba’dan geri çekmesi ve ABD’nin Türkiye, İngiltere ve İtalya’dan nükleer füzelerini geri çekmesiyle son buldu.

Peki öncesinde ne olmuştu?

1 Mayıs 1960’ta bir Amerikan U-2 casus uçağı, Sovyetler Birliği üzerinde keşif görevi yaparken düşürüldü. ABD; uçağın casus değil meteoroloji uçağı olduğunu söyledi ancak Sovyetler tarafından sağ olarak ele geçirilen uçağın pilotu Garry Powers operasyonun tüm detaylarını anlatınca işler karıştı. U-2 olayı Doğu ve Batı blokları arasında o sıralar var olan güven ve diyalog çabalarını olumsuz yönde etkiledi ve Sovyetler Birliği ile Türkiye arasındaki ilişkilerde ciddi bir krize neden oldu. Çünkü  U-2 uçuşlarının İncirlik Üssü’nden (o sıralar ABD’nin Türkiye’de yüzden fazla askeri üssü vardı) yapıldığı anlaşılınca Moskova Ankara’ya bu tür “düşmanca eylemlerinin ” tekrar etmemesi uyarısında bulundu  ama  Türkiye’nin kendi topraklarında yürütülen bu casusluk faaliyetlerinden haberinin olmadığı anlaşıldı .Türk ordusunun tepkisine neden olan bu olayın   27 Mayıs 1960 darbesinde ne kadar rol oynadığı  bilinmez ama bu olaydan 64 yıl sonra AKP yönetiminde Ankara’nın Moskova ile ilişkilerinin ne denli iç içe, karmaşık, çelişkili ve bazı boyutlarıyla karanlık ve tehlikeli olduğu ortada. Washington’un tüm bu olup bitenlere nasıl baktığı ise herkes tarafından bilinmekle birlikte Türkiye’nin NATO üyeliği ve stratejik konumunun önemini bilen Amerikalılar kurnazca politikalarını sürdürüyorlar. Özetle uluslararası ilişkilerde her şey kötüye gidiyor ve herkes yaklaşan büyük tehlikenin olası gelişmelerine göre plan, proje hazırlıyor ve hesabını ona göre yapıyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yakın dostu ve aynı zamanda Putin’in müttefiki Sırbistan Cumhurbaşkanı Vucic bakın dün ne dedi ?:

‘Muhtemel büyük bir savaşa 3-4 ay kaldı. Tren istasyondan ayrıldı ve artık kimse onu durduramaz. Savaşı durdurmaya çalışan kimse de yok. Gerçek bir felakete yaklaşıyoruz. 1, 2, 5, 10 veya 15 milyon insanı kaybetmeye kim hazır?”

Vucic bunları söylerken İsrail, Gazze ve Batı Şeria’da Filistin halkına yönelik katliam ve soykırıma devam ediyor ve dünyada hiç kimse onu durduramıyor. Rusya’nın Ukrayna savaşına karşı dün 100 ülke İsviçre’de toplandı ama Gazze için hiç kimse bir şey yapmıyor.

“İşgalci” Rusya’yı durdurmak için en gelişmiş silahlarını Ukrayna’ya veren ve nükleer savaşı göze alan Batılı emperyalist ülkeler “Gazze’ye atom bombası atalım” diyen işgalci İsrail’e sınırsız yardım ediyor.

Kendi halklarını susturmanın çabası içinde olan Arap ve Müslüman ülke liderleri ise olup bitenlere karşı suspus.

Gerçekten hepsi ‘büyük adam’!

Kaynak: TELE1