Rusya’nın başkentinde bu hafta hem ülke hem de dünya çapında çok önemli bir organizasyona daha imza atıldı. 12 ila 14 Ekim tarihleri arasında tam üç gün boyunca süren ve “Rusya Enerji Haftası” başlığını taşıyan devasa etkinlik bu yıl beşinci kez düzenlendi. Rusya Federasyonu’na karşı uzunca süredir yürütülmekte olan her türden Batı yaptırımına karşın toplam yetmiş kadar rekor sayıda ülkeden 3000 kadar katılımcının iştirak ettiği dev forum, dünyanın bu en büyük ülkesini ne olursa olsun izole etmenin mümkün ve de gerçekçi olmadığını bir kez daha kanıtlamış oldu. Rusya’daki bu mühim enerji zirvesinin tam da Avrupa’nın yakın tarihinde yaşadığı en büyük enerji krizine denk gelmesi de ayrıca manidar oldu. Afrika’dan pek çok delegasyon, Çin, Moğolistan ve diğer pek çok ülkenin temsilcilerinin üzerinde ortaklaştıkları nokta; Avrupa’da giderek büyümekte olan enerji krizine neden olan ABD’nin dayatmacı politikalarının, aynı zamanda Avrupa Birliği dâhilindeki farklı eğilimlere eş zamanlı olarak ivme kazandırdığı yönünde oldu.

Rusya, hidrokarbon kaynaklarını kendi parasından satma sürecine geçişi sürdürecek

Bugün gelinen noktada çok açık ki, Vaşington yönetimi Ukrayna’daki gerilimi ve de Batı’daki Anti-Rus havayı suni olarak ısıtmaya devam etmek suretiyle, AB ülkelerine okyanus ötesinden gelecek sıkıştırılmış doğal gazı (LNG) satın almaları için pahalı ve özel kontratları dayatmaya uğraşıyor. 5. Rusya Enerji Haftası’ndaki katılımcıların profiline bakıldığında, çok farklı ülkelerden işadamları Rusya ile iktisadi işbirliğini geliştirme yollarının yeni perspektiflerini görüyorlar net olarak. Söz konusu enerji haftasının etkinlikler dizisine damga vuran her zaman olduğu gibi, açılış toplantısında devlet başkanı Vladimir Putin’in konuşması oldu. Putin’in dünyaya çok kritik mesajlar verdiği hitabının ilk ve öncelikli iletisi, Rusya enerji kaynaklarının ticaretinin yerli para birimleri ile yapılacağı yeni rejime geçiş sürecinim ülkesince devam ettirileceğini ifade etmek oldu. Devamla, Rusya’nın hızlı büyüyen pazarlara enerji ihracatını arttırmayı sürdüreceğinin altını çizen Rus lider, ülkesindeki salt sıkıştırılmış gaz üretiminin şimdiden yüzde 60 oranında arttığına dikkat çekti.

2 - 3 yıl içerisinde Rus petrol endüstrisi teknolojisinin yüzde 80’i millileştirilmiş olacak

Global Rus Enerji Haftası’ndaki ses getiren konuşmasında Putin, Rusya’nın çoktan hangi yola girmekte olduğunu istatistikler eşliğinde aktardı. Örneğin, sadece 2025 yılına kadar Rusya’nın petrol endüstrisinde kullanılan tüm teknolojinin yüzde 80’ini ülkesinin kendi başına üretecek duruma geleceğini vurguladı. Petrol İhraç eden Ülkeler Örgütü’nün (OPEC) ekim ayından sonra günlük üretimini 2 milyon varil azaltmasının ABD’ye muazzam bir darbe vuracağına işaret eden Vladimir Vladimiroviç şimdiden bunun sinyallerinin geldiğini söyledi. Enerji hususunda Suudi Arabistan’ın ABD’ye sırtını döndüğü şu son kritik süreçte Putin’in sözleri çok daha fazla anlam ifade ediyordu. Ülkesinin sağduyuya aykırı olarak, başkalarının refahı uğruna kendi cebinden daha fazla bir şey ödemeyeceğini kaydeden Putin, petrol fiyatını sınırlandırmaya, diğer bir ifadeyle petrole tavan fiyatı koymaya gayret eden ülkelere daha fazla petrol tedarik etmeyecekleri uyarısını da eklemeden etmiyordu. Sık sık yaptığı üzere bu seferki konuşmasında da ilginç deyiş ve sözlerden alıntılar yapmayı ihmal etmeyen Putin, Milton Fridman’ın “Eğer söz gelimi domateste bir kıtlık yaratmak istiyorsanız, perakendecilerin domatesin fund’unu iki sentten fazlaya satamayacakları belirleyen bir yasa çıkarmanız yeterli. Böylelikle domates konusunda anında açık yaratmış olursunuz.” şeklindeki tümcesini anımsattı. Fridman’ın çoktan ölmesine ve sağlığında Rusya ile en ufak bir ilgisinin bulunmamasına rağmen, sözlerinin halen güncelliğini koruduğuna vurgu yaptı.

Kuzey Akım’a saldırı, Avrupa’ya yüksek fiyattan enerji satma planından bağımsız değil

Sabotaja uğrayan Kuzey Akım gaz boru hattı meselesine de değinmeden geçmeyen Rusya lideri, onarımın pekâlâ mümkün olduğunu, ama bunun, boru hattının bundan sonraki faaliyetinin ve güvenliğinin teminat altına alınması halinde bir manası olacağı kaydettikten sonra; sabotaj eylemini düzenleyenlerin, bu olayın sonuçlarından çıkarı olanlar’ diyerek ABD ve İngiltere’ye doğrudan göndermede bulunmuş oldu. “Kuzey Akım” a yönelik düzenlenen saldırıyı “uluslar arası terörizm” olarak tanımlayan Putin, dahası saldırının, Avrupa’yı çok daha yüksek pazar fiyatlarından enerji almaya zorlayanların planlarının bir parçası olduğunu dile getirdi. Avrupa devletlerinin enerji alanında doğru olmayan politikaları üzerine de “kendileri suçlu” demekle yetindi Rusya Devlet Başkanı. Her şeye rağmen, doğal gazlarını dünya pazarlarına ulaştırmayı kesmeyeceklerini dile getiren Putin, çok yakında “Sibirya’nın Gücü - 2” gaz boru hattının inşasına başlayacaklarını ve hemen akabinde de bunu “Birlik-Doğu” adlı bir başka gaz boru hattının yapımının izleyeceğini duyurmuş oldu.

Türkiye’nin Avrupa’nın yeni HAB’ı olmasının ilk işaretini Enerji Haftasında verdi

Vladimir Putin’in Rusya Enerji Haftası’ndaki kayda değer konuşmasının en mühim kısmı kuşkusuz, Türkiye’nin enerji jeopolitiğindeki yeni potansiyel konumuyla ilgiliydi. Kuzey Akım’ın gaz transferindeki kaybın Karadeniz Havzası’nda kompanse edilebileceğini söyleyen Rus lider, bunun da Türk Akımı ve de inşa edilecek yeni bir olası hat üzerinden Avrupa’ya ulaştırılacak gazın hemen tamamı açısından Türkiye’nin merkezi ve esas HAB haline getirilmesi ile mümkün olacağını ilan etti. Ancak gene de bu istikametteki “gaz nakliyatının güvenliği noktasında yüksek düzeyde menfaat gerektiğini” de hatırlatmadan geçmedi Vladimir Putin. Hatırlatmak gerekir ki; Türkiye hâlihazırda Rusya Federasyonu’ndan “Mavi Akım” ve “Türk Akımı” adlarındaki iki ayrı boru hattından doğal gaz temin ediyor. Putin’in hem enerji zirvesinde hem de arkasından Büyük Asya Ülkeleri buluşmasında yapmış olduğu öneri her şeye karşın tarihsel öneme haiz.

Türkiye’ 3. olası doğal gaz boru hattı ile en önemli transit ülke haline gelebilir

İlk olarak Mavi Akım ile, Avrupa’ya on yıllardır Ukrayna ve Belarus (Beyaz Rusya) üzerinden giden doğal gaz nakline Türkiye üzerinden bir alternatif yaratan Rusya Federasyonu, sonrasında Kıta Avrupası’na taşınan enerjinin hatırı sayılır bir miktarını yüklenen Kuzey Akım – 1 ve hatta 2’ye rağmen; Ukrayna ve Polonya’yı tamamen devre dışı bırakmak genel planı çerçevesinde Türk Akımı projesini geliştirmiş ve Türk tarafı ile birlikte hızlı bir şekilde inşa etmek suretiyle uygulamaya koymuştu. Ve şimdi ise üst üste üçüncü muhtemel doğal gaz boru hattının inşası gündeme geldi. Ve bu sayede Türkiye, topraklarından yüksek hacimde işler düzeyde en çok gaz boru hattının geçtiği ülke unvanını değil sadece, ama aynı zamanda, yapılacak yepyeni ve devasa gaz depolama tesisleri ile 21. Yüzyılda Avrupa’nın HAB’ı olma tarihi fırsatı ve şansının hemen arifesinde bulunuyor…