Mithat Sancar: Devletten hukuku çıkartırsanız geriye koca bir çete kalır!

Yayın tarihi: 9 Kasım 2021 Salı 12:50 pm - Güncelleme: 10 Kasım 2021 Çarşamba 1:39 am

HDP Eş Genel Başkanı, partisinin Meclis’te düzenlenen grup toplantısında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Sancar’ın konuşmasında ‘ortak mücadele’ vurgusu öne çıktı. Muhalefete seslenen Sancar, “Bu iktidarın çizdiği oyun sahasının içine kimse girmesin” dedi. Akademisyen Hifzullah Kutum’un tutuklanmasına da değinen Sancar, AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın ‘Kürdistan’ açıklamalarını hatırlattı.

HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar’ın bu haftaki grup toplantsı gündeminde partisine yönelik kapatma davasına verdikleri ön savunma, eski MİT’çi Mehmet Eymür’ün açıklamalarıyla başlayan tartışma, cezaevlerinde artan hak ihlalleri ve HDP’nin mücadele haritası vardı.

Buna savunma demeye dilim varmıyor biz buna Türkiye’de demokrasi umudunu ve inancını savunma manifestosu veya bu umudu ve inancı açıklama bildirgesi adını vermeyi daha doğru bir terim olarak tercih etmeliyiz” diyen Sancar, “Bu metin Türkiye’de demokratik geleceği, barışı, adaleti savunma deklarasyonudur. Bunun nasıl inşa edilmesi gerektiğini gösteren yol haritamızın devamıdır” diye konuştu.

Sancar, “Anayasa Mahkemesi’nin esasa girmeden bundan sonraki aşamaları işletmeden davayı hemen şimdi bugünden reddetmesini istiyoruz. Teknik olarak ön savunma adını taşıyan bu metinde temel talebimiz budur” dedi.

EYMÜR’ÜN İTİRAFLARI

“Geçtiğimiz hafta eski MİT yönetici Mehmet Eymür’ün bir röportajı yayımlandı. Söyledikleri yeni değil. Bu röportajda dertliyim diyor. Cinayetlere ilişkin tanıklıklarım ciddiye alınmıyor diyor. Devletin aleni şekilde insanları nasıl öldürdüğünü, nasıl işkence yaptığını, çokça MİT mensubunun basın ve medya alanına nasıl yerleştirildiğini örneklerle anlatıyor. Kısacası son derece ağır suçlar işlendiğini itiraf ediyor ama yazdığı raporların işleme alınmadığından yakınıyor. Aslında burada önemli bir sorunun karşımıza bir kez daha çıktığını söylemek lazım. Mesele itiraflardan ibaret değildir. Bu tür belgeleri bilgiler yıllardır ortalarda dolaşıyor. Son olarak Sedat Peker’in açıklamaları da buna örnektir. Esas mesele bu suçlarla bu karanlık geçmişle yüzleşme ve hesaplaşma yapılamamış, yapılmamış olmasıdır. Bizim de bu konuda mücadelede eksikliğimiz olduğunu kabul ederiz, eğer daha kapsamlı daha geniş tabanlı hesaplaşma blogu oluşturabilseydik bu suçlar bugün tekrar etmeyecekti. Ama bunu beceremediğimiz için daha da beteri oldu bugün, devlet o gün itiraf eden suçların çok ötesine bir yere taşınmıştır ve neredeyse artık bütün alanı saran bir suç imparatorluğu oluşturulmuştur. İşkencenin bir insanlık suçu olduğunda bir tereddüt yok ama Mehmet Eymür bunun yapılabileceğini, normal olabileceğini söylüyor, bugünkü iktidarın zihniyeti de aynıdır. Eğer o gün o anlayışa karşı etkili bir mücadele yürütülebilseydi bugün bu iktidar bu kadar pervasızca aynı yöntemleri uygulamaya devam edemezdi. İnsanlık onuru işkenceyi yenecek deyişimizin bir karşılığı olmalıydı. Daha fazlasını yapmak gerektiğini buradan da görmek lazım. HDP bu karanlığı yenecek insan onurunu savunacak ve yüceltecektir.”

“GELECEK DAHA KÖTÜ OLABİLİR”

“Eğer devletten hukuku çıkarırsanız geriye devasa bir çete kalır. Şimdiye kadar çetelerin iktidar eliyle kullanılması söz konusuydu. Şimdi yapılmak istenen bizatihi devletin bir çete haline getirilmesidir. Böylesine güçlü silahlı aygıta, bürokratik yapıya bir kuruluşun bir birimin çeteleşmesinin yaratacağı sonuçlarıysa tahayyül etmek bile ürkütücüdür. Halkın sürekli daha fazla ezilmesi ve yoksullaşması demektir. Suça ve yolsuzluğa batan iktidarlar varlıklarını ancak demokrasiyi ve adaleti tamamen sıfırlayarak sürdürebileceklerine inanırlar. Hep böyle olmuştur. Eğer hukuku ve adaleti bütünüyle ortadan kaldırabilirlerse kendilerine sonsuz bir tahakküm düzeni kurabileceklerini sanıyorlar. Ülkeyi suçlular, hırsızlar ve arsızlar için bir cennet haline getirdiler. Halkın yüzde 99’u için bu durum bir cehennemdir. Çünkü her alanda adaletsizlik, haksızlık, zulüm hüküm sürmeye başlıyor. Bu aşımızdan ekmeğimize aldığımız nefesten söylediğimiz söze kadar uzanıyor. O nedenle devleti çeteleştirme çabasında olan hep birlikte bütün ezilenler bütün emekçiler halkın yüzde 99’unu oluşturan mazlumlar birlikte karşı durma mecburiyetimiz vardır. Aksi takdirde bir avuç oligarkın bu ülkede ekmeği de aşı da sözü de nefesi de gasp edeceğini görmemiz lazım. İşlenen suçların üstü örtüldükçe ileride daha beterlerinin işlenebileceğini akıldan çıkarmamak lazım. Eğer bugün bu suçların hesabını soracak bir irade göstermezsek, eğer bu suç düzeninin işleyişini durduracak bir mücadele ortaklığı sergileyemezsek gelecek daha kötü olabilir. Buna izin vermeyeceğiz.

 

İŞ  CİNAYETLERİ

Devletin göz yumduğu suça ortak olduğu çok büyük bir alan var. İş cinayetleri… İş cinayetleri de iktidar zihniyetinden bağımsız değildir.  İş cinayetleri İşçi katliamlarıdır. Devletin ahbap çavuş anlayışının sonucudur. Denetimsizlik bir politik tercih olarak karşımıza çıkıyor. Bu cinayetleri üreten sistemi değiştirmek zorundayız. Bu düzen mutlaka değişmeli. İşçinin emekçinin hakkından önce yaşamını savunmalıyız. Gelin hep birlikte mücadeleyi ortak yürütelim birleşelim adil bir geleceği hep birlikte kuralım.

 

“FAŞİZİM CEZAEVLERİNDE”

Faşizmi gerçek yüzüyle görmek istiyorsanız, cezaevinde uyguladığı düzene bakacaksınız önce. Elbette başka alanlara da bakacaksınız ama cezaevlerinde uyguladığı düzen faşizmin özünü en çıplak biçimde ortaya koyar. İşte 12 Eylül faşizmin yaptıkları ortada. Cezaevlerine baktığınızda o düzen kendini orada inşa etti. 82 anayasası denen  ucubeyi, sonraki neoliberal dizginsiz soygun düzenini tam da cezaevlerinde pişirdi sonra bu ülkenin her tarafına yaydı. O yüzden cezaevlerindeki hak ihlallerine, işkencelere duyarlılığı artırmalıyız. Cezaevlerinde pişen düzenin Türkiye’nin tamamına faşizmi daha da ağır bir şekilde, iyice kurumsallaştırarak yerleştirme provaları olduğunu unutmayalım. Geçmişi bu gözle bir kez daha tarayın, inceleyin. Göreceksiniz faşizm oralarda yükseldi. ”

 

KÜRDİSTAN AÇIKLAMASI

Kürdistan kelimesi bu ülkede suç değil. Çok örnek var. Erdoğan, “ilk meclis zabıtlarında Kürdistan kelimesini görecekler” diyor. CHP ve MHP karşı çıkıyor. Erdoğan sonra çıkıp “kelimelerden kavramalardan korkanlar büyük ülke kuramazlar” demişti. “Batmane türküsü söylenirken Erdoğan alkışlıyor. O şarkıda neler geçtiğini bir kez daha dinlesinler bakalım, Batmane’den sonra ne geliyor? Onu da söylüyorlar tabii oradaki sanatçılar onu da alkışlıyor. Bunlara hiçbir söz yok. Bu sözlere bir şey yok ama bir akademisyen Kürdistan dediği için görevden alınıyor. İşte biz bu yalanlara karşı hakikati savunmak için varız.

 

 

ORHAN PAMUK SORUŞTURMASINA TEPKİ

Orhan Pamuk’un Nobel ödüllü olması o kadar da önemli Bir mesele değil. Herhangi bir yazarın buna maruz kalmaması gerekiyor. Buradaki vurgu Nobel ödülüne değil buradaki vurgu her yazarın ve her bireyin ifade özgürlüğünü savunmaya olmalıdır. Ama elbette yüzlerce binlerce örnek içinde biri öne çıkabiliyorsa, kamuoyu bunu görebiliyorsa burada şüphesiz başarılı olmanın, Nobel ödülü almanın bir payı vardır. Böyle bir dava, burada aydınların yazarların çok daha güçlü bir duruş sergilemelerini beklerdik. Bir tanesine ben şahsım ve partim adına selam yollamak istiyorum. Fazıl Say çok açık bir şekilde tavır koydu. Bunu bütün yazarlardan bekliyoruz. Susmayın sustukça sıra size gelecek, hiçbir slogan masa başında yazılmamıştır. Susma sustukça sıra sana gelecek sloganı da bizim en tanıdığımız sloganlardandır inanın masa başında birileri oturup yazmış değildir. Hayatın içinden çıkmıştır.