Menzil Köyü’nde ‘yasaklı bölge’: Her yerde kamera, adım başı ‘hizmetli’

Yayın tarihi: 8 Ağustos 2023 Salı 1:33 pm - Güncelleme: 8 Ağustos 2023 Salı 2:04 pm

Gazeteci Filiz Gazi, Adıyaman’daki Menzil Köyü‘ne gitti ve bugüne kadar girilemeyen kadınlar bölümüne girdi. Gazi, fotoğraf çekmenin yasaklı olduğu bölgede ‘açık ders’ alıp, tövbeye katıldı, şeyhle karşılaştı.

Gerçek Gündem’den gazeteci Filiz Gazi, Adıyaman’ın Kâhta ilçesinde bulunan ve dönem dönem gündem olan Menzil Köyü’nde bugüne kadar girilemeyen kadınlar bölümüne girdi.

Adıyaman Havalimanı çıkış kapısının Menzil Köyü’ne gidecek ‘müritleri’ Haşemi Turizm araçlarının beklediğini belirten Gazi, yolculuğunu şu şekilde anlattı: “Sakallı, şalvarlı bir erkeğe yaklaşıp, “Menzil’e nasıl giderim?” diye sorduğumda aracı gösteriyor. Araca doğru adım atmışken, “Bayanlarımız arkadan, erkeklerimiz önden” dediği için arka kapıya yöneliyorum. İlk birkaç dakika araca binenler sadece erkek. Bu benim için biraz kaygı verici. Aynı uçakta olduğumuz kadınlardan en az beşinin Menzil’e gideceğinden emin olduğumu kendime hatırlatıyorum ve gerçekten de birkaç dakika içinde kadınlar araca binmeye başlıyor. İkisi 40’lı yaşlarda, biri 20’li yaşlarda olan kadınlarla yan yana oturuyoruz. Önümüzde başka bir grup kadın daha var. Tek olmam dikkatlerini çektiği için birkaç meraklı soruyla sohbet başlıyor. Menzilci olmaya heveslenmiş ve bu inatla yola çıkmış bir kadın imajı çiziyorum. “Maşallah, gençsin, tek başına niyetlenip gelmişsin” deniyor. Kadınlardan biri, tövbe alıp almadığımı soruyor. Yok, henüz almadım diyorum. “Nasıl alacağım?” soruma tam yanıt verecekken vazgeçiyor. “Vekilimiz burada, adâpsızlık olur, o sana anlatır” diyor. Başımı hafifçe öne doğru eğerek gösterdiği kadını inceliyorum. Birbirimize gülümsüyoruz. ‘Vekil’ dediği kadın 45’li yaşlarda. İsmini, geldiği şehri ve diğer bilgileri güvenliği sebebiyle buraya yazmıyorum. Şeyh tarafından görevlendirilen ‘kadın vekiller’, erkeklerin giremediği alanlarda mürit topluyor, tebliğ çalışmalarında bulunuyor, tövbe alıyor. Kadın vekiller aracılığıyla mürideler yönlendiriliyor. Orada olduğum sürenin ilk birkaç saatinde araçta tanışmış olduğum ses tonu, belagati, hitabı çok hoş olan ‘vekil kadın’dan ‘açık ders’ aldım. Elbette gazeteci olduğumu bilmiyordu.”

Burası tarikat köyü Menzil! Özel yol, otogar, hastane, lüks binalar…

Daha sonra ‘bir grup kadınla büyük demir kapılı bir yerden geçtikten sonra etrafının kale duvarları gibi kapatıldığı yere, kadınlara ait bölüme girdiğini’ belirten Gazi, gözlemlerini şu şekilde aktardı:

“Kapıdan içeri girildiğinde Menzil Kahve Evi, Gıda- Hediyelik, Menzil Çarşı gibi dükkanların çevrelediği avluya çıkılıyor. İlk dikkat ettiğim şey iki üç ayrı yerde gördüğüm kameralar oluyor. Namaz saati yaklaştığı için abdest tazelemek üzere abdesthaneye iniyoruz. Avluda yer alan merdivenlerden geniş bir alanı kaplayan abdesthaneye iniliyor. İkinci dikkat kesildiğim şey etrafta mavi yelekli, üzerinde ‘hizmetli’ yazan kadınların çokça olması. Kısmen oranın polisi gibi davranıyorlar. Çekine çekine fotoğraf çeken bir kadının telefonundaki fotoğrafları silecek kadar içerdeki düzenden sorumlular. İçerde fotoğraf çekmek yasak. Çoğu kez, hizmetlilerin uyarısına gerek kalmadan, kadınlar birbirinin polisi gibi davranıyor. Bunlar dışında kadınlar birbirine “sofi” diye sesleniyor. Gördüğüm kameralar iki tane ile sınırlı değil. Her yerde hatta nerdeyse adım başı diyebileceğim kadar kamera var. Sanki maksadı ‘görünmeden görmek’ olan hapishane metaforu hayat bulmuş.

18 YAŞIN ALTI DA OLMAK ÜZERE HER YAŞTAN ‘HİZMETLİ’ VAR

Abdesthanenin çıkışında sigara içerken bir hizmetliyle laflıyoruz. Menzil şeyhlerinin tütün sevdiği bilindiği için kadınların sigara içmesi sorun teşkil etmiyor. Karadeniz’deki bir şehirden geldiğini söyleyen kadın övünerek 1,5 aydır ‘hizmette’ yani Menzil’de görevli olduğunu söylüyor. Bunun için önce vakfa başvuruluyor, ‘incelendikten’ sonra Menzil’de hizmete başlanıyor. Anlatırken çok az yüzüme bakıyor. Sigara dumanını üflerken gururla “Herkes olmaz, önce bir tartıyorlar” diyor.

Çalışanlara herhangi bir ücret ödenmiyor, müritler gönüllü çalışıyor. Temizlik, günde iki kez verilen çorbanın yapılışı ve dağıtımı, çevredeki tarlalarda çalışmak ayrıca şeyh ve ailesinin işleri bu hizmetliler tarafından yürütülüyor. Yani içerideki düzenin işleyişi, külfetsiz bir şekilde, halihazırda gönüllü gelen müritler tarafından yürütülüyor. Üzerinde ‘hizmetli’ yazan mavi yelekli kadınlar arasında her yaştan insan var. Tek başına bir yerde oturan, canının sıkkın olduğu belli, 18’den küçük olduğuna emin olduğum bir başka görevliye ne kadar süredir hizmette olduğunu sorunca “6,5 ay” diyor. “Ailen?” diye sorduğum tek sözcüklük soruma yanıt gelmiyor. Dikkat çekeceğim için üsteleyemiyorum.

Lüks araçlı çakarlı konvoy! Menzil Cemaati’nde tarikat liderine yapılan karşılama tepki çekti

İÇ İÇE GEÇMİŞ YAPILAR, BAŞKA BÖLÜMLERE ÇIKMANIZI SAĞLAYAN KAPILAR

Namaz için tabanı halılarla kaplanmış, eşyasız, genişçe bir yere geçiyoruz. Buraya ‘adap yeri’ de deniyor. İçerisi tıpatıp bir cami gibi. Çoluk çocuk herkes burada, geceleri ise kim nerede boş yer bulursa oraya kıvrılıp yatıyor. Kazancı şeyhlere ait, köyün biraz dışında olan Buhara Evleri’nin gecelik ücreti ise 2 bin 500 TL. Yani ‘ibadet’ edenler, ‘mürşitin nurundan nasiplenecekler’ arasında da sınıf farkı kendini gösteriyor. Çantalarımızı ‘adap yerine’ yerleştirdikten sonra türbeye gidileceği söyleniyor. Türbeye bir dehlizden geçilerek çıkılıyor. Taşlarına kadar en iyi malzemenin kullanıldığı, üstü kapalı, dar ve uzun geçit; kadın ve erkek müritlerin karşılaşmaması için özel olarak tasarlanmış.

Daha iyi anlaşılması için şu bilgiyi eklemeliyim: Menzil’deki kadınlar bölümü, içinde birçok yapının olduğu, o yapılar içinde yer alan göz göz odaların çeşitli ‘ibadetler’ için kullanıldığı, bir yerden bir yere geçmenizi sağlayan kapılarla kısmen labirenti andıran kompleks bir yapılar toplamı.

‘Vekil kadın’la birlikte türbeye doğru yürüyoruz. Diğer kadınlar hemen arkamızda. Benimle özel olarak ilgileniliyor.

Geçtiğimiz günlerde ölen Abdulbaki Erol’un naaşı ve ailedeki diğer ‘şeyhlerin’ naaşları bu türbede. “Abla” diyerek hitap ettiğim vekil, “Mübarek’in” hayalinin; kadınla erkeği haram deryasından ve göz göze gelme ihtimalleri bulunan zinadan kurtarmak olduğunu, bunun için böyle bir yer istediğini ve sonunda yaptırdığını anlatıyor.

Ablanın anlatımı dinleyeni alıkoyacak kadar akıcı, hayatı kaskatı hale getirecek dogmatik bilgileri verirken ses tonu sakin ve yumuşak. Buna rağmen halden anlayan bir halinin de olduğunu söyleyebilirim. Başka zamanda, başka yerde karşılaşmak ve apayrı dünyalarımız üzerine tartışmak isterdim.

GRUPTAN VE VEKİL’DEN ZORUNLU AYRILIŞ

Kadınlar “mübarek, gavs” diye adlandırdıkları Erol’un naaşını görmek için türbenin küçük avlusunda sıraya dizili. Kimisi birbirine sarılarak ağlıyor. Gözyaşlarını yüzünden silmeden, dalıp gitmiş, sessizce ağlayan 30’lu yaşlarındaki bir kadına peçete uzatıp uzatmama konusunda kararsızım. Çünkü içeride romanesk bir hava var. Yani herkes birbirinin gözyaşlarını görmeli; bu aslına bakılırsa kötü niyetli olmayan bir duygu gösterişi gibi.

Ben de sıradayım. O esnalarda ağlamadığım ve hiçbir şey hissetmediğim anlaşılmasın diye kendimce bildiğim duaları okumaya başlıyorum. Naaşın karşısında geçtiğimde ise geçmiş yıllarda ve yakın zamanda kaybettiğim yakınlarımı düşünüyorum. En azından o dakikalarda, derdim başka olsa da psikolojik atmosferin yarattığı etkiden uzak değilim.

Türbe ziyaretinden sonra namaza çıkılıyor. Tam bu anlarda dahil olduğum grubun içinden ayrılmak için kalabalığa karışıyorum. Bu bir zorunlu ayrılış, sorular artmaya başladı, beni koruyup kollayan vekil kadınla aramızda bağın oluşması demek vicdanen rahat etmemem demek. Kadınlar arasında kaybolup, izimi kaybettiriyorum.

HABERİN TAMAMI