İtalya’da Covid-19 salgını bugüne kadar 85 bin can aldı. Doktor ve sağlık personeli ölümleri ise 300’e dayandı. Böylesi bir rakam, 1944’den, özetle savaş yıllarından bu yana kayıtlara geçmedi.
Birçok ülkede gözlendiği gibi İtalya’da da salgın, siyasi, ekonomik ve jeopolitik tercihlerin malzemesi oldu. Yüksek Sağlık Enstitüsü, “Salgını kontrol altında tutamıyoruz” diyor. Pandeminin seyrini, Çizme’yi risk faktörü temelinde kırmızı, turuncu, sarı ve beyaz bölgelere ayırarak yönetmeyi deneyen Conte hükümetinin sürekli değişen kurallarından herkes yorgun düştü.
Aşı kampanyası bahara kaydı
İtalya’nın Pfizer/biontech ve Astrazeneca’yla yaptığı anlaşmalar ve bu yönde 2021 ocak/Şubat ayları için planladığı aşı kampanyası da, bahara ertelendi. Her iki firma, üretimdeki sorunları gerekçe göstererek İtalya’ya ayırdıkları aşı stoklarını, iki ay gecikmeli göndereceklerini aktardı
Çizme’de bugüne kadar 400 bini sağlık personeli, geri kalanı 80 yaş üzeri yaşlılar olan 1 milyon kişi aşı oldu. Ancak Pfizer/biotech’in tekrarı yapılması gereken aşısı şimdi noksan olduğu için nasıl bir çözüme gidileceği belirsiz. Bu bir yana, 300 meslektaşlarını Kovid-19 nedeniyle yitiren doktorlar, cephede görev yapmalarına karşın sağlık personeli içinde aşı yapılan 400 bin kişiden çoğunun hekimler değil çeşitli hastanelerde görevli memurlar olduğunu öne sürdü. Bu yönde Sağlık Bakanlığı devreye girerek bir soruşturma açtı
“Aşı anlaşmaları gizli tutuluyor. Bu demokrasiye aykırı”
Aşıların sağlanması, hangi aşının daha güvenilir olduğu, kampanyada kimlere öncelik tanınacağı gibi tartışmalar birçok ülkenin ortak sorunu. 21 Ocak tarihli Il Manifesto gazetesinde Avrupa Yeşiller partisinin başkan yardımcısı Philippe Lamberts’le gerçekleştirilen bir söyleşi yayımlandı.
Lamberts bu söyleşide, birçok Avrupa ülkesinde Pfizer /biontech, Astrazeneca gibi ilaç firmalarıyla imzalanan anlaşmaların gizli tutulduğunu, aşıların müşterisi olan vatandaşların hiçbir konuda bilgilendirilmediğini dile getiriyor. İlaç firmalarının “gizlilik politikasının” demokrasiye karşı olduğuna vurgu yapan Lamberts, aşı üreticisi firmaların tüketiciye aşıları hangi koşullarda satın aldıklarını söylemediğini duyuruyor.
Il Manifesto’nun, aşıların kısa süreli olası yan etkilerinden ilgili ilaç firmalarının sorumlu olduğu, ancak orta ve uzun vadedeki yan etkilerden kaynaklanabilecek sorunların vatandaşın yükümlülüğüne bırakıldığı yönündeki sorusuna Lamberts, “Ne yazık ki bilmiyoruz. Eğer böyle ise, vahim bir durum. Hiç şaşmam. Şu aşamada her şey şu andaki yan etkiler üzerinde dönüyor” demekle yetiniyor.
Aşı dağıtımının AB ülkelerinde yavaşlaması ve gecikmesi konusunda ise Lamberts, “Ülkelerin ilgili şirketlerle yaptıkları anlaşmalar kamuya duyurulunca bilgi sahibi olacağız. Söylentilere kulak verirsek Pfizer/biontech, İsrail’e aşı garantilendi ama bu aşılar İsrail’e daha yüksek bir fiyata gönderildi Bu haber doğru ise, firmalar kar olasılığının yüksek olduğu ülkelere garanti veriyor demektir. Oysa ülkelerle yapılan anlaşmalara açıklık getirilirse bu sorun ortadan kalkar.” diyor.
Bu söyleşinin ardından önceki gün Corriere della Sera’da yer verilen bir haberde İsrail başbakanı Netenyahu’nun Pfizer-biontech şirketiyle ülkesinin bu aşının laboratuarı olması için bir anlaşma imzaladığına dikkat çekildi.
Pfizer/biotech ve Astrazeneca, İtalya’yı verdiği sözü tutmayınca belirsizlik ve panik ortamı alevlendi. Medyanın yeni yıldızı virologlar, “aşı olmadığı sürece, sokağa çıkma yasağı ve geri kalan kısıtlayıcı tedbirlere en azından üç/dört hafta devam etmeliyiz” diyor.
Lombardiya, halk sağlığı konusunda kötü bir sınav verdi
Salgının başlangıcından bu yana en çok can kaybının yaşandığı Lombardiya’da yerel idare, pandemi yönetimi ve halk sağlığı konusunda kötü bir sınav verdi. 2020’de grip aşısının bile
-kronik hastalar dahil- sağlanamadığı Lombardiya’da, bir başka skandal, yerel yönetimin hesap hatasından kaynaklandığı öne sürülen yanlış verileri nedeniyle, bölgenin “kırmızı bölge” ilan edilmesine odaklandı.
Milanolu yerel yöneticiler ile Roma’daki merkez hükümeti karşı karşıya getiren didişmenin ardından Lombardiya yeniden “turuncu bölge” ilan edildi. Ancak ülkenin ekonomik motoru olmakla övünen yerel yönetim, kırmızı bölge iken 200 milyon avroluk zarara uğradığını duyurdu.
Hesap hatasının merkez hükümetten değil, doğrudan Attilio Fontana’nın yöneticisi olduğu yerel idareden kaynaklandığı ortaya çıktı. Bu beceriksizliğin bardağı taşıran son damla olduğuna vurgu yapan muhalefet kanadı partiler ve vatandaşlar Fontana’nın istifası için bu akşam Milano’da meydana çıkacak.
Bu kafa yoran tartışmalar sürerken, İtalya’da her gün 500 dolayında kişi, Kovid nedeniyle can vermeye devam ediyor. Milanolu yöneticilerin baskısıyla kırmızıdan turuncuya dönen kentte bugün orta dereceli okullar ve liseler, uzaktan eğitime ara vererek sıra başı yaptı.
Aylardır iş yerlerini, fabrikaları, alışveriş merkezlerini açık tutan zihniyet, 11-18 yaş kuşağındaki milyonlarca öğrenciyi eve hapsetti. Hükümet, eğitim sorununu, “uzaktan öğrenim”le çözeceğini düşündü. Aylardır arkadaşlarını görmeyen, artık sokağa çıkmak istemeyen, yatak odalarında kapalı, bilgisayar ekranı karşısında ders gören gençler arasında depresyon, kendini yaralama, şehir meydanlarından gruplar arası kavga gibi sorunlar baş gösterince birçok bölgede okulların doğrudan eğitime başlaması kararlaştırıldı.
Covid-19 salgını, Çizme’de bir de polisiye vakayı gündeme taşıdı. Brescia Montichiari hastanesi acil servis sorumlusu başhekim Carlo Mosca, iki Kovid-19 hastasının ölümüne kasıtlı neden olmak suçlamasıyla tutuklandı. Mosca, salgının ilk döneminde geçtiğimiz Mart ayında biri 61 öteki 80 yaşında entübe durumdaki iki hastasını anestezi malzemesiyle öldürdüğü iddiasıyla suçlanıyor.
Aslı Kayabal/ Milano