Cahilin özgüveni, bilgenin sabrından büyüktür. Bedavaya gelen cehalet pahalıya patlarken, beraberinde her türlü üretimi de bitirir. Örneğin ben şimdi bu yazıyı yazacağıma bambaşka dertleri dile getirebilir, duvara bir tuğla koyabilirdim. Ancak cehalet duvardan tuğlaları teker teker çekip çıkarırken mecburen yeni tuğlaları duvara koymak yerine mevcutlar alaşağı edilmesin diye çırpınıyoruz. Bunun hesap edilemeyen maliyetini de toplumca hep birlikte ödüyoruz.
Örneğin Kurtuluş Savaşı’nı, 30 Ağustos Zafer Bayramı’nı, cumhuriyeti, kuruluş değerlerini oldukları gibi tarihin sayfalarında bırakabilmiş olsaydık, bugün geleceği konuşuyor olabilirdik. Cehalet, hepimizi eksiyi savunduğumuz mevzilerimize hapsettiğinden, dışarı çıkıp yeni yollar yürüyemiyoruz. Bedelini hep birlikte ödüyoruz, ödeyeceğiz.
Geçmişi, olduğu yerde tutamadığımız için… Geçmiş, planlı olarak çarpıtılmaya, değersizleştirilmeye çalışıldığı için… Geçmiş, dedikodu mekanizmalarıyla yeniden tasarlandığı için… Geçmişi tüm gerçekliğiyle ve çıplaklığıyla yeniden hatırlatmak zorunluluğu doğuyor. Bu cephede savaşan Sinan Meydan gibi çok değerli isimler var ve sabırla anlatmaya devam ediyorlar. İyi ki!
Bilgenin sabrının; cahilin özgüvenine galip gelmesini, cehaletten değil planlı olarak geçmişi tarumar eden hainleri susturmasını dileyelim.
“Keşke Yunan galip gelseydi” demişti fesiyle uzayan Maraş dondurması satması gerekirken, uzayan yalanlarıyla baş tacı edilen bir meczup.
Hani bizim kaynaklarımız yalan(!) ya… Hani olamayan(!) bir Kurtuluş Savaşı destanı yaratılıyor ya… E gidip yabancı kaynakları okuyun bir zahmet, ey dondurmacı meczubun takipçileri! Yunan, Bulgar, İngiliz, Fransız, Alman ve Rus kaynakları bilgi ve belgelerle dolu.
Doç. Dr. Nilüfer Erdem’in ‘Yunan Tarihçiliğinin Gözüyle Anadolu Harekatı’ kitabı Yunan kaynaklarından Anadolu’nun işgalini anlatıyor. Alınız okuyunuz.
Doç. Dr. Esra Özsüer’in ‘Yunan Ordusu’nun Anadolu İşgalinde Cepheden Gönderilen Asker Mektupları’ isimli yayınını okuyunuz, öğreniniz. Özsüer’den bu mektupları kitaplaştıracağı bilgisini aldım. Buraya da not düşelim ki üzerinde tatlı bir baskı oluşturalım; tez vakit kitabını yayımlasın.
Okumaya üşeniyorsanız bu iki kadın akademisyenin çalışmalarından derlenerek hazırlanmış video önereyim.
https://www.youtube.com/watch?v=IxCodY8sFNI
Hazır gözünüz değimişken Can Osman Aksoy’un hazırladığı bu ikinci videoyu da izleyin.
https://www.youtube.com/watch?v=dR17iJQVM14
Mektuplarında Anadolu’yu yakıp yıkmak için yeterince kibritleri olduğunu söyleyen askerleri görün.
Köyleri yaka yaka ilerleyen Yunan birliklerini görün.
Kemal’i yakalamaya coşkuyla Ankara’ya giden askerleri görün.
Direnen köylülere yapılan eziyetleri görün.
Kurşuna dizilen çocukları, kadınları, erkekleri görün.
Köylerin, kasabaların, şehirlerin nasıl yağmalandığını görün.
Görün ki karar verin; keşke Yunan mı kazansaydı.
Görün ki anlayın; “Keşke Yunan galip gelseydi” diyenler neden baş tacı.
Görün ki bilin; bu zihniyet neye hizmet etmektedir.
Yunan işgali, Anadolu insanının üzerine güller serperek, kafalarına felsefe kitapları atarak gerçekleşmedi. Tıpkı tarihteki hiçbir işgalin öyle romantik bir hamle olmadığı gibi.
İyi ki Mustafa Kemal Paşa ve ona inanan onurlu yurtseverler vardı.