2004 yılında İspanyol bir arkadaşıma İstanbul’u gezdiriyordum. Ayasofya’da ayakkabımın renkli bağcığını çekiştiren oğlana gülümsüyorum. Çocuk onunla ilgilendiğimi görünce tüm marifetlerini göstermek istercesine önce besmele çekiyor sonra -şimdi hatırlayamadığım- bir duayı okuyor. Ailesi çocuğun yeteneğini överken oğlan bana dönüyor, sağ işaret parmağını havaya kaldırıp haykırıyor: “Kemayişt düjeni yikcaz!” Ben dört yaşındayken Barış Manço’nun ‘Halhal’ şarkısını söylüyordum. Mücahit çocuk “Kemalist düzeni yıkacağız” sloganları atıyor. Ailenin dindarlığı aşikârdı yalnız ‘gizli ajandaları’nın ifşa edilmesini beklemiyorlardı; şaşırdılar. Ben de şaşırdım. Üstelik sadece şaşırabildim. Zavallı karşı devrimci velet, ne dediğiyle ne istediğiyle ilgili en ufak bir bilgi sahibi olmasına imkân yok. Bugün 23 yaşında olan o çocuğun şimdi neler yaptığını, neler düşündüğünü çok merak ediyorum. *** Evet, karşı devrim vites yükseltti. Ve acaba gerçekten durdurulabilir mi? Laiklik karşıtı söylemler ve cumhuriyet düşmanlığı içeren konuşmalar birbiri ardına pervasızca ortalığa saçılıyor. Yeraltından çıkalı epey oluyor. Kahvehanelerde, gizli gizli ev buluşmalarında, “İsrail’e lanet” organizasyonlarında sistematik olarak sürdürülen cumhuriyet ve Atatürk düşmanlığı çoktandır gizlenmiyor. Çanakkale’yi, Kurtuluş Savaşı’nı, Atatürk’ü küçültmek için ellerinden geleni yapıyorlar. Cuma hutbelerinde Atatürk’e lanet okumaya kadar getirdiler işi… Laik eğitime karşı çıkarak, cuma günlerinin resmî tatil günü olmasını isteyerek, Anayasa’nın değiştirilmesi teklif dahi edilemez ilk üç maddesini tartışarak, kanunları uygulamayarak, Anayasa’yı yok sayarak, açılışlara Diyanet İşleri Başkanı’nı götürerek, TSK ve Emniyet’teki mezuniyetleri dualar eşliğinde yaparak, okullara valilik kararlarıyla manevi danışmanlık adı altında imam ve müezzinlerin atayarak, konserleri ve festivalleri yasaklayarak, açık açık hilafet çağrıları yaparak, “Şeriat” sloganları atarak… Daha pek çok sayısız örnek… “Keşke Yunan galip gelseydi” diyen fesli Haç dolandırıcılarını ‘milli’ ve ‘yerli’ görmek körlüğü… “Hatay Fransız kalsaydı” diyen koruma polisleriyle gezen, lazer epilasyonlu metroseksüel imamlardan atanamayan gavslara… İptal edilen tövbelerden sümüklü mendil peşinde koşan kendi dinini bilmekten aciz, insanları ilahlaştıran tarikatçılara… Evet, karşı devrim vites yükseltti. Ve acaba gerçekten durdurulabilir mi? *** Daha önce yazmıştım. Türkiye’ye şeriat getirmek için çırpınan Necmettin Erbakan’ın kızı Zeynep, Şeriat’a göre değil Medeni Hukuka göre mirastan eşit pay almak için dava açtı ve kazandığı mirası şu anda kafir(!) ABD’de yiyor. Türkiye’de Necmettin Erbakan Üniversitesi’nde ‘Şeriat Hukuku’ dersi veren Muhammet Ali Çağlar, umrede taciz iddiasıyla tutuklandı. Anlattığı teorinin deneyimini bizzat yaşamak her akademisyene nasip olmaz. Çağlar’ın sekiz aydır çok kötü koşullarda tutuklu bulunduğu kovuşta akıl sağlığını kaybetmek üzere olduğunu anlattığı bir ses kaydı yayınlandı ve çareyi modern hukukta aramaya başladılar. İbretlik! Altı yaşında kız çocuğunu müridiyle evlendiren şeyhler gördük. ALTI! 6! İğdiş edilmiş eğitim ve hukuk sistemi; gücün tek bir elde toplandığı siyaset sistemi; tarikatlara teslim edilmiş emniyet ve silahlı kuvvetler; vatandaşlık bilinci ile demokratik haklarından sistematik olarak uzaklaştırılan, uyutulan, anlatılan masallara inandırılan halk… Laik, demokratik, hukuk devletine savaş açmış iç ve dış düşmanlar… Üstüne siyasi bir mühendislikle Türkiye’ye yönlendirilmiş büyük bir göç hareketi ve bunu güya hümanizm, güya liberalizm, güya ümmetçilik adına destekleyenler… Evet, karşı devrim vites yükseltti. El artırdı. Emekliliğinde Erdoğan’ın karşısında duygusal anlar yaşayıp gözyaşı döken komutanları görünce… Hukuk kadar devlet geleneklerin de yok edildiğini iyice anlıyor insan. Yunancılar, Fransızcılar, Arapçılar, laiklik karşıtları, cumhuriyet ve devrimlerine karşı çıkanlar, bilmem ne tarikatlarının liderleri… Bu insanlar ne akılsızlar ne de cahiller. Görevliler. Üstelik hatırı sayılır kazanımlar elde ettiklerine hiç şüphe yok. Karşı devrimi, milli veya dini duygularla direkt veya dolaylı olarak destekleyenlerin büyük kısmının arzuları gerçekleştiğinde ortaya çıkacak tablodan memnun olacaklarını düşünmüyorum. Daha doğrusu ne istediklerini, hedeflerinin sonuçlarının ne olacağını anlayabildiklerini sanmıyorum. Örneği çok çünkü. Neden kimse Suudi Arabistan’a, İran’a, Afganistan’a, Pakistan’a göçmez de ille de gavur Avrupa’ya, ABD’ye gider? NEDEN? Olan sana olacak ey garip vatandaş… Galiba ders alman için yurdunu kaybetmen gerekecek. Ve eminim ki çocukların, torunların mezarına tükürecek. Eh senin, tepeden inen haklara burun kıvırman normal… Kamyon arkası yazılarından biri geliyor aklıma: Varlığınızın değerini bilmeyeni yokluğunuzla cezalandırın. Laiklik başta cumhuriyet devrimlerinin değerini bilmeyenler, ancak ve ancak yokluğuyla ödüllendirilince/cezalandırılınca anlayacaklar. Ama iş işten geçmiş olacak. GEÇMİŞ OLSUN! UNUTMA: MERDAN YANARDAĞ 46 GÜNDÜR TUTUKLU.