7 Ekim’de İsrail topraklarına dalan Hamas militanları bir çok İsrail askerini öldürdükten sonra bir çok asker ve sivili rehin alarak Gazze’ye geri döndü.
Dünyanın en güçlü ordu ve istihbaratına sahip olmakla övünen İsrail’in karizması çizilmişti.
Karizmasının çizilmesinin intikamını almak için 27 Ekim’de Gazze’ye saldıran İsrail geçen süre içinde ezici çoğunluğu çocuk ve kadın 35 Filistinliyi öldürdü, 80 binini yaraladı, iki milyonunu göçe zorladı ve Gazze’yi yerle bir etti ama Hamas’ı yenemedi.
Karizma ikinci kez çizildi.
Üstelik ABD başta olmak Batılı ülkelerin çoğu İsrail’e destek vermiş, Arap ve Müslüman ülkelerin bazıları dolaylı- dolaysız İsrail’e yardım etmişti.
İki kez karizması çizilen İsrail Suriye ve Lübnan’da düzenlediği suikast ve saldırılarla çok sayıda Hamas yöneticisi ile Lübnan Hizbullah ve İranlı askeri komutanlarını öldürdü.
Ama tüm bunlar İsrail karizmasının üçüncü kez çizilmesinin önlenmesine yetmedi. Çünkü hava üstünlüğüne ve genel olarak askeri gücüne rağmen İsrail Lübnan Hizbullah’ın saldırılarını durduramadı.
Çılgına dönen ve kaçınılmaz olarak psikolojik bir çöküntü yaşayan İsrail çareyi İran’ın Şam’daki elçiliğini bombalayarak dört önemli komutanı öldürdü. Bu da yetmeyince Gazze’de Hamas lideri ve Filistin’in eski Başbakanı İsmail Heniye’nin üç çocuğu ile dört torununu uçak saldırısıyla öldürdü.
İsrail’in ruh hastası Başbakanı Netanyahu çizilen karizmanın intikamını almak için büyük çılgınlık peşindeydi ama karizmayı bir kez daha çizdirdi.
Şam’daki elçiliğe yapılan saldırının intikamını almak için İsrail’e İHA, SİHA ve balistik füze fırlatan İran 1948’de kuruluşundan bu yana ilk kez İsrail’i korkuttu çünkü İsrail ilk kez Arap olmayan bir ülkeyle savaş halindeydi.
Gelen haberler ve yapılan açıklamalara bakılırsa İran uçak ve füzelerinin durdurulması için ABD, İngiltere, Fransa ve Ürdün İsrail’e yardım etmiş. Yine haberlere bakılırsa Kıbrıs’taki İngiliz üslerinden kalkan uçaklara Türkiye’den NATO üslerinden uçaklar yakıt ikmali yapmış.
ABD’nin Türkiye dahil İran’ı çevreleyen tüm bölge ülkelerinde askeri üsleri var.
Ama hiç biri işe yaramadı çünkü Şam’daki elçiliğine yapılan saldırıyla karizması çizilen İran 12 gün sonra intikamını aldı ve İslam aleminin tek Şii devleti olarak İsrail’e haddini bildirdi ve büyük prestij kazandı. Üstelik İran bu kavgaya Lübnan’daki Hizbullah’ı, Yemen ve Suriye’yi karıştırmadı ve başta ABD olmak üzere Batılı ülkelere ‘ savaşa karışırsanız sizinle de savaşırım’ demişti.
Nitekim de buna hazırdı ve hazır olduğu için Başkan Biden Netanyahu’yu arayarak ‘İran’la savaşırsan biz bu işte yokuz” demiş.
Peki Netanyahu Biden’ı dinlemeyip çizilen kişisel karizmasının intikamını almak için yeni çılgınlıklara yeltenirse ne olur?
İran ve müttefiği Suriye, Yemen, Lübnan Hizbullah, Irak ve Körfez ülkelerindeki tüm Şii’ler her türlü savaşa hazır gibi görünüyorlar.
Yani bölge ve dolaysıyla dünya yeni bir çılgınlığın eşiğinde.
Altı aydır Netanyahu’nın kanlı çılgınlıklarına göz yuman Batılı ülkeler Ukrayna yenilgisinden sonra Ortadoğu’yu da kaybetme olasılığının psikolojik depresyonunu yaşıyor.
Dört kez karizması çizilen İsrail toplumu ise yok olma korkusu yaşıyor. Nüfusu sekiz milyon olan İsrail’den şimdiye dek 400 bin civarında Yahudi, geldikleri ülkelere geri döndü.
Gerginlik ve savaşın devam etmesi durumunda bu sayı hızla çoğalacak ve ezici çoğunluğu başka ülkelerden Filistin’e göç eden Yahudiler geldikleri ülkelere geri dönecek çünkü onları koruyan ‘efsane’ ordu ve istihbaratın karizması çizilmişti. Böylece Filistin sorunu kendiliğinden çözülmüş olacak.
Hikaye bundan ibarettir.