Herkes CHP İstanbul İl Başkanlığı binasının satın alımı ile ilgili görüntüleri konuşuyor.
AKP ve medyası seçim yaklaştıkça bu ve buna benzer çok sayıda tezgah hazırlayacaktır. Amaç; toplumu gerçek gündemden uzak tutmak ve CHP yönetimi ile adaylarının enerjisini boşa harcatmalarını sağlanmaktır. Bu da işe yaramazsa Cumhurbaşkanı Erdoğan devletin tüm olanaklarını kullanarak sahalara inecek ve kendisi adaymış gibi seçim kampanyasını yoğunlaştıracaktır. 21 yıldır iktidar olan Erdoğan ve ekibinin söyleyebileceği hiç bir şey olmazsa gerek ama sonuçta ‘dilin kemiği yok’ ve yalanın en büyüğünü yandaş medyadan başkası söyleyemez.
Herkes Goebbels’den çok şey öğrenmiş ve yalanın her zaman en büyüğünü söylüyor çünkü AKP; toplumu ve özellikle AKP’ye oy veren seçmenleri buna alıştırılmak istiyor ve bunu da büyük ölçüde başarmıştır.
Seçmenin sorgulamak gibi bir derdinin olmadığını bilen iktidar ve medyası; insanların hiç bir şeyi düşünmemesini sağlamak için sürekli yalan söylemeyi sürdürecektir.
Her konuda ve her zaman.
Bu da işe yaramazsa iktidar bildik klasik söylemlerine başvuracaktır. Hani şu ‘vatan, millet, din, iman, Kur’an, ezan, terör, vatan hainliği..) hikayeleri.
Bunlar da yetmezse biraz Irak biraz da da Suriye’de gerginlik yarattık mı bu iş tamam.
Dışişleri Bakanı Fidan ve MİT Başkanı Kalın’ın Washington ziyaretine belki de bu açıdan bakmak gerek.
Amerikalılar ne dedi ya da seçime kadar ne der bilinmez ama Ankara’nın Moskova ile arasının soğuk olması hoşlarına gidiyordur. Fidan ve Kalın Washington’da olduğu sırada Zelenski’nin beklenmedik bir şekilde Ankara’da misafir edilmesi ve askeri işbirliği konularını konuşması bir rastlantı olmazsa gerek. Nasıl olsa Putin 12 Şubat Türkiye ziyaretini ertelemiş ve Rus medyası Erdoğan’a yönelik eleştirilerinin dozunu artırmıştı.
Dış politikada çok ilginç gelişmeler yaşanıyor ama kimsenin umurunda değil.
Herkes yerel seçimlere kilitlenmiş ve muhalif geçinenlerin büyük bölümü Erdoğan’a çalışıyor.
Muhalif olduğunu söyleyen sağ ya da sol partilerin aday göstermesinin bir tek anacı vardır o da CHP adaylarının seçilmesini önlemek yani AKP adaylarının kazanmasını sağlanmaktır.
Özellikle İstanbul, Ankara, İzmir, Antalya, Mersin, Adana, Manisa, Balıkesir, Artvin, Giresun, Malatya ve Bursa gibi önemli kentlerde.
Muhalif olan bu sağ ve sol partilerden en iddialı olan İYİ Parti adaylarının bazı kentlerde (Örneğin Balıkesir) alabileceği en çok oy yüzde onu geçmeyecek ve bu da seçilmelerine yetmeyecek ama AKP’li adayın kazanmasına yardımcı olacaktır.
Kadıköy’de aday olan TKP’li Maçoğlu’nun ya da bazı yerlerde TİP’li adayların durumu aynıdır. Bir de bağımsız aday olarak seçimlere katılanların durumu var onlar ise tümüyle ‘ilginç’!
Özetle yerel olmasına rağmen bu seçimler çok önemli ve gelecek 4,5 yılın seyrini belirleyecektir.
Hilafet ve Saltanatın başkenti İstanbul ile bu Hilafet ve Saltanatın kaldırıldığı yer olan Cumhuriyet’in başkenti Ankara’yı CHP’den geri alması durumunda Erdoğan’ın morali yükselecek ve yeni anayasa dahil kafasında planladığı her şeyi hiç çekinmeden yapacaktır.
Sonrasını varın siz düşünün.
Yok ‘yapamaz’ diyen varsa o zaman bu seçimlerde kazanma şansı olmayan hiç bir partinin adayına oy vermemeli.
Herkesin kendine göre CHP’yi ya da bazı adaylarını eleştirme hatta protesto gerekçesi vardır ama bana kalırsa bir kez ve son kez bunları unutmalı ve mutlaka sandığa giderek oyunu kullanmalıdır.
Ülkeyi, demokrasiyi, çağdaş cumhuriyeti seven herkesin bu sevgisini kanıtlamanın zamanı şimdi.