Gezi davasında ‘Osman Kavala’nın tutukluluğuna devam’ talebi: ‘Sanıklar 5 yıl önce beraat etmişti, aynı suçtan ikinci dava açılamaz’

Yayın tarihi: 18 Temmuz 2019 Perşembe 11:05 am - Güncelleme: 18 Temmuz 2019 Perşembe 5:34 pm

Gezi Parkı protestolarına ilişkin iş insanı Osman Kavala’nın tutuklu bulunduğu 6’sı firari, 16 kişinin “ağırlaştırılmış müebbet” istemiyle yargılandığı davanın duruşması Silivri Cezaevi Kampüsünde görüldü. Kavala, savunmasında “Bana karşı delil olarak gösterilen fotoğraflar bir fotoğraf sergisi ve Gezi Parkı’nda çekilmiş fotoğrafım” diye belirtti. Avukat Fikret İlkiz, “33. Asliye Ceza Mahkemesi 5 yıl önce zaten bu davayı görmüştü ve sanıklar beraat etmişti. Aynı suçtan ikinci bir dava açılamaz” dedi. Davada savcı, Osman Kavala’nın tutukluluğuna devam kararı verdi.

Gezi Parkı protestolarına ilişkin iş insanı Osman Kavala’nın tutuklu bulunduğu 6’sı firari, 16 kişinin yargılandığı davanın duruşması İstanbul 30’uncu Ağır Ceza Mahkemesinde görülmeye başlandı. Duruşma, Silivri Cezaevi Kampüsü karşısında bulunan salonda görülüyor. Davada salonda 300 izleyici ve 70’e yakın jandarma vardı. Duruşma için aralarında Halkların Demokratik Partisi (HDP) ve Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) milletvekili, insan hakları savunucuları, sanatçı, aydın, gazeteci, yabancı heyet ve yüzlerce kişi sabahın erken saatlerinde Silivri Cezaevi önüne geldi. Duruşmayı izlemek için gelenler, arama noktalarından geçti. Çok sayıda avukat duruşma sıralarında yerini alırken, yargılanan kişiler de duruşmaya alınmaya başlandı.

KAVALA ALKIŞLANDI

Duruşmada, tutuklu Osman Kavala ile tutuksuz yargılanan Can Atalay, Yiğit Aksakoğlu, Çiğdem Mater, Hakan Altınay, Mine Özerden, Yiğit Ali Ekmekçi, Mücella Yapıcı,Tayfun Kahraman hazır bulundu.
Kavala, duruşma salonuna getirildiği sırada, izleyiciler tarafından alkışlandı.
Duruşma, avukatların savunmalarıyla başladı. Mahkeme Başkanı, iki gün sürecek olan duruşmayı bugün bitirmek istediğini belirtti.

Duruşmada Mücella Yapıcı, Tayfun Kahraman ve Can Atalay’ın avukatı Fikret İlkiz söz aldı ve savunmasını yaptı. İlkiz, “İddianamenin dilini biz anlamadık. Ama durumunu, felsefesini ve mantığını çok iyi anladık” dedi. İlkiz’in savunmasından öne çıkan noktalar şöyle: “Yargıtay 4. Ceza Dairesi 11.6.2011 tarihli kararında ‘İddianame ayrıntılı olmak zorundadır, sanık neyle suçlandığını anlamalı, savunma hakkı kısıtlanmamalı’ diyor. Bu iddianame kısaca, 20.11.2007 tarihli Yargıtay Ceza Genel Kurul kararına aykırıdır. Bunu geçmiş bir karar olarak kabul edebilirsiniz. Bu karar bizim için geçerlidir. O zaman sizin için haydi haydi geçerlidir. Hakim ve Savcılar bildirgesine göre ‘İnsan haklarına saygılıdır, insan onuru korur ve herkese eşit davranır’ sözü verdiniz. İddianamenin duruşunda olduğunuz gibi gözükmektesiniz. 657 sayfalık iddianameyi şöyle sorgulamanızı öneririm: Delilden sanığa mı gittiniz? Kıymetlendirmenizde, eylemle kanun arasında illiyet bağı kurdunuz mu? Kurmadınız, bu iddianame de bu nedenle böyle yazıldı.”

KAVALA: GEZİ’YLE ARAMDA KURULAN TEK SOMUT BAĞ BİR SERGİ VE İKİ FOTOĞRAF

Sanıklardan son olarak söz alan Osman Kavala, gözaltına alındıktan sonra savcı tarafından sorgulanmadığını söyledi.

İddianamenin tutuklanmasından 16 ay sonra hazırlanmış olmasının da somut delil arama çabasının göstergesi olduğunu” belirten Kavala, “İddianamedeki kurgunun temel unsurlarını teşkil eden Soros, Açık Toplum Vakfı, Taksim Dayanışması, Otpor’la ilgili bana hiçbir soru sorulmadı. Gezi olaylarıyla aramdaki tek somut bağ olarak sunulanlar: Gezi olaylarından 3 ay sonra Brüksel’de gerçekleşmiş fotoğraf sergisi ve Taksim Meydanı’nda çekilmiş 2 adet fotoğraf” dedi.
Savcı Kavala’nın tutukluluğunun devamını istedi.

Çizim: Özge Kepenek

KAVALA’NIN 612 YILDAN 3 BİN 158 YILA KADAR HAPSİ İSTENİYOR

İddianamede, sanıkların, 2011’den itibaren yönlendirme yaptıkları, 2013’te meydana gelen olayların ve eylemlerin finansmanıyla koordinasyonunu sağladıkları belirtilerek, tüm sanıklar hakkında ‘Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya teşebbüs’ suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası talep edilen iddianamede, bazı sanıkların ‘mala zarar verme’, ‘tehlikeli maddelerin izinsiz olarak bulundurulması’, ‘ibadethane ve mezarlıklara zarar verme’, ‘Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Kanun’a muhalefet’, ‘nitelikli yağma’ ve ‘nitelikli yaralama’ gibi suçlardan değişen oranlarda hapisle cezalandırılması isteniyor.

İddianamede, Anadolu Kültür AŞ Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Osman Kavala’nın, ‘mala zarar verme, nitelikli mala zarar verme, ibadethanelere ve mezarlıklara zarar verme, tehlikeli maddelerin izinsiz olarak bulundurulması veya el değiştirmesi, kasten yaralama, neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama, Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu’na muhalefet, Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Kanun’a muhalefet ve nitelikli yağma’ suçlarından 612 yıldan 3 bin 158 yıla kadar hapis cezasına çarptırılması talep ediliyor.

CAN DÜNDAR’IN AVUKATI: MÜVEKKİLİMİN CAN GÜVENLİĞİ YOK

Can Dündar’ın müdafi Akın Atalay da şunları söyledi:

“Müvekkilim üç yıldır sürekli ve düzenli olarak yurtdışında yaşamaktadır. ‘İşte Tayyip Erdoğan’ın yok dediği silahlar’ başlıklı haberinden beri casusluğu, etki ajanlığı, ihaneti en yüksek perdeden kamuoyuna aktarılıyor. Her türlü cezaya müstahak olduğu iktidar temsilcileri ve uzantıları tarafından açıklanıyor. Hukuki ve can güvenliği bulunmadığı yönünde somut olgular var. Çağlayan Adliyesi’nin önünde silahlı suikast girişimine uğradı.”

“KIYMET NAŞİNAS BİR İDDİANAME”

“Gezi olayları tarihteki yerini almıştır. Bunu tespit edebilmemiz için kaza-i bir işleme gerek var mıdır? Ya da mahkemelere gerek var mıdır?” diye soran İlkiz, “Çünkü kötüye kullanma yasağı sözü AİHS’in değerlerine karşı çıkmak olarak değerlendirilir. Acaba böyle tarihi bir olay karşısında hakkı kötüye kullanma hakkınız var mıdır? Bizce yoktur. Son olarak, iddianameniz bizim açımızdan kıymet naşinas bir iddianamedir” ifadelerini kullandı. İlkiz’in ardından Can Atalay ve Tayfun Kahraman’ın avukatı Özgür Karaduman söz aldı.

“EMPERYAL BAĞI HÜKÜMET KENDİNDE ARAMALI”

Karaduman “15 Temmuz gibi devletin bir dönem siyasal ortaklığını yapmış Fethullahçı çetenin darbesini tartışırken, Fethullahçı çetenin hazırladığı kıymetlendirilmiş bir iddianameyle yargılanıyoruz. Eğer bu çeteyle mücadele varsa, bu iddianameye kıymet verilmemesi gerek” dedi. “McCarthy dönemi cadı avı mantığıyla yapılan bir yargılamayla karşı karşıyayız.” diye devam eden Karaduman “Gezi direnişi ile Gezi’yi organize edenler arasındaki ilişki delillendirilememiş ama emperyal güçlerle bağlantısı dile getirilmiş. Bu ülkede biri emperyal bağlantı arıyorsa hükümet önce kendisine bakmalı. İddianame bir rezerv iddianamedir, bir komplo iddianamedir, politik muhalefetin kendisine has mücadele yöntemlerinin bloklanmasıdır.
Aksi halde neden 6 yıl sonra böyle bir davanın açıldığının cevabı da yoktur” ifadelerini kullandı.

“ULUDAĞ SÖZLÜK’TEKİ ENTRY TEMEL OLDU”

Savunmasına “Türkiye’de, mesleğini yürüten insanlara ‘Eğer iktidarın çizdiği siyasal sınırlar içinde kalmazsanız, 5 yıl da 10 yıl da geçse yargılanırsınız, bir daha, bir daha yargılanırsınız’ deniyor” şeklinde devam eden Karaduman, “Ali Babacan’a rezerv soruşturma açılması, Meral Akşener’e rezerv iddianame konması yeni Türkiye’nin hukuk düzenine işaret ediyor. Fethullahçı çetenin iddianame iskeletini birebir koruyarak Uludağ Sözlük’teki entry’i iddianamenin temel merkezine oturtmasıyla iddianamenin geleceğe nasıl bir sonuç doğuracağını göreceğiz. Kadınların kürtaj hakkından, sokakta yemeye içmeye siyasal iktidarın karıştığı bir yerde yurttaşların bir araya gelip itiraz etmesi yargılanamaz; buna korku imparatorluğu denir” ifadelerini kullandı.

İDDİANAME YÖNELTTİĞİ SUÇ AÇISINDAN KENDİ İÇİNDE ÇELİŞİYOR

Dava verilen aranın ardından devam etti.

Avukat Eren İşler de savunmasında, “Gezi anayasal ve demokratik hak kullanımıdır. Çok sayıda hak ile talepler dile getirilmiştir. Toplanma, ifade özgürlüğüdür. Bunun yanında halkın itiraz hakkı ve direnme hakkı da vardır. Bu kişilerin eylemleri bundan ibarettir. Bu iddianamenin kabul edilmesi bile bu hakların engellenmesine yöneliktir.” dedi. İşler şöyle devam etti: “İddianame yönelttiği suç açısından kendi içinde çelişiyor ve bütün hatalarına ek olarak hukuki niteleme yaparken büyük bir ciddiyetsizlik yapıyor. Bir belgenin başına iddianame başlığı konunca o iddianame olmuyor. Cumhuriyet savcısının görüşlerini iddianame olarak okuyoruz. İddianamenin herhangi bir yerinde delilin bir faille ilişkilendirildiğini de görmüyoruz. ‘Anlaşılmıştır, göstermiştir kanaati edinilmiştir, dikkat çekicidir, görülmüştür’ gibi tamamen çıkarım yaparken kullandığımız kelimeler iddianamede tekrarlanıyor. İddianamedeki dil hatası bundan ibaret de değil. Sanıkları küstahça davranmakla da suçluyor. ‘Şirk koşmak’ gibi dini bir terimi anayasal düzen için düşünebiliyor savcı” dedi.

ARA MÜTALAA

Savcı, ara mütalaasında hakkında yakalama kararı olan sanıkların istinabe yoluyla ifadelerinin alınması taleplerinin reddine, yakalama kararlarının infazının beklenmesine ve Osman Kavala’nın tutukluluğunun devamına karar verilmesini talep etti. Mahkeme karar için ara verdi.

YARGILANANLAR

657 sayfalık iddianamede şu 16 isim “şüpheli” olarak yer alıyor:
Osman Kavala
Ali Hakan Altınay
Ayşe Mücella Yapıcı
Ayşe Pınar Alabora
Can Dündar
Çiğdem Mater Utku
Gökçe Yılmaz
Handan Meltem Arıkan
Hanzade Hikmet Germiyanoğlu
İnanç Ekmekci
Memet Ali Alabora
Mine Özerden
Şerafettin Can Atalay
Tayfun Kahraman
Yiğit Aksakoğlu
Yiğit Ali Ekmekçi

Bu isimlerden Osman Kavala tutuklu yargılanıyor. Yiğit Aksakoğlu bir önceki duruşmada serbest kaldı.

Memet Ali Alabora, Ayşe Pınar Alabora, Can Dündar, Gökçe Yılmaz Handan, Meltem Arıkan Hanzade ve Hikmet Germiyanoğlu hakkında ise yakalama kararı var.

Mayıs 2013’ün son günlerinde Gezi Parkı’na AVM projesini engellemek ve ağaç kesimlerini durdurmak üzerine başlayan ve polis şiddetiyle birlikte tüm ülkeye yayılan protestolara milyonlarca kişi katılmıştı. Gezi Parkı eylemleri boyunca Mehmet Ayvalıtaş, Abdullah Cömert, Ethem Sarısülük, Ali İsmail Korkmaz, Berkin Elvan, Ahmet Atakan ve Lice’deki kalekol protestosunda Medeni Yıldırım hayatını kaybetti