Uzun meslek yaşamımda Türk siyasi hayatına damga vuran önemli siyasi liderlerle söyleşiler yaptım ‘bire bir’ sohbetlerim oldu. (Demirel, Ecevit, Evren, Özal, Erbakan, Çiller,Türkeş, Bahçeli)
Gazeteci olarak AKP Genel Başkanı Erdoğan’la tanışmadık, bir söyleşi yapamadım ama bu AKP liderini ‘tanımıyorum’ anlamına da gelmiyor.
Şüphesiz siyasetçiyi söyledikleriyle değerlendirmekle karşılıklı (soru-cevap) konuşarak onu daha iyi tanımak açısından önemli farklar vardır. Tabii elinize sorular verilmiyor, özgürce soru sorabiliyorsanız ‘ruh’ hallerini daha iyi anlayabiliyorsunuz.
13’ncü Cumhurbaşkanı adayı CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ile çok sayıda ‘bire bir’ söyleşi yaptım.
Seçim kampanyasında, Adalet yürüyüşü sırasında ‘karavanda’ dinlenirken, Ankara’da Genel Merkezde ve Washington ziyaretinde (2013 yılı) ‘bire bir ‘ konuşma fırsatım oldu.
Hoşuna gider mi , gitmez mi diye düşünmeden içinde eleştiri de olan çok sayıda soru sordum.
Her soruma yanıt aldım.
ABD ziyaretiyle ilgili Tele1’de yaptığım eleştiri ‘yandaş basına’ manşet oldu.
Gazeteci olmadıkları için ‘Kılıçdaroğlu’nun tepkisi ne oldu? Gazeteciyi kara listeye aldı mı?’ sorusu ‘yandaş trollerin’ aklına gelmedi.
Sırası gelmişken cevabı vereyim. ‘Böyle bir şey olmadı. En ufak bir ima da dahi bulunmadı. Aksine müracaatım üzerine Ankara’da Kılıçdaroğlu tarafından iki kez kabul edilip mülakat yaptım. Sorularımı özgürce sordum. Samimiyetle cevap verdi’
Liderin içine demokrasiyi sindirip sindirmediğini ‘yüz yüze’ söyleşide daha iyi anlıyorsunuz.
Siyasetçinin söylemleri ‘içinde bulunduğu ruh halini, korkularını’ da ele veriyor.
Kılıçdaroğlu’nun ‘fikir değiştiren, sıkıştığı zaman ‘
aldatıldım’ diyen ya da ‘
mağdur’
edebiyatına sığınan bir Genel Başkan olmadığını gözlemledim.
Liderin ‘yukarıdan bakıyor mu, karşısındakini küçümsüyor mu, tehditkar ifadeler kullanıyor mu?’ hepsini anlayabilirsiniz.
Kılıçdaroğlu’yla yaptığım söyleşilerin hiç birinde bunları görmedim. Samimi, mütevazi, nezaket içerisinde , fikir soran ‘demokrasi, ifade özgürlüğü ve özgür basın’ konusunda son derece duyarlı, meslek kuruluşlarına önemseyen bir lider olduğunu söyleyebilirim.
Şüphesiz Kılıçdaroğlu tüm bu özelliklerini Cumhurbaşkanlığı Yönetimine de yansıtacaktır.
Ankara’da görev yapan gazetecilerin Kılıçdaroğlu döneminde şanslı olacağını düşünüyorum.
Gazetecilerin baskı ve tehdit altında olmadan , mesleklerini özgürce yapacaklarından kuşkum yok.
Eminim tarihi ‘
Çankaya Köşkü’ yeniden renklenecek.
Bir zamanlar olduğu gibi Çankaya Köşkü’nün basın giriş kapısı akredite gazetecilere ayırım yapılmadan açık olacak.
Bir dönem olduğu gibi gazetecilik yarışı başlayacak. Ankara Gazetecileri ‘haber atlatma’ gibi keyifli bir meslek yarışı içinde olacaklar.
Cumhurbaşkanı Kılıçdaroğlu’nun zaman zaman düzenleyeceği basın toplantısında ellerine önceden sorular verilmeden özgürce kendi sorularını soracaklarına inanıyorum.
Gazeteci mesleğinin gereğini yapacak ama Kılıçdaroğlu’nun ‘gereğini yap!’ talimatıyla değil.
Basın kartlarına el konulmayacak. Tabii ki gazeteci olmayanların basın kartları iptal edilecek.
Belki de ‘sarı basın’ kartı dönemine dönülecek.
Şüphesiz her dönemde olduğu gibi aralarında ‘yeni döneklerin’ dedi-kodusunu da yapacaklar
Kılıçdaroğlu döneminde sadece Çankaya’da değil, bakanlıklarda da özgürce gazetecilik yapılacağını düşünüyorum.