Günlerdir, sosyal medya ve televizyonlar üzerinden Atakan'ı izliyoruz. Herkesin konuya dair bir yorumu var, herkes değerlendirmelerde bulunuyor.
Yine bu hafta içinde, Galatasaray Spor Kulübü'nün resmi twitter hesabından birkaç cümle okuduk.
Hatta kamuoyuna saygıyla duyuruluyordu.
İşte şöyle:
"Son 3 yılı yatılı olmak üzere 2014 yılından bu yana Galatasaray Futbol Akademisi bünyesinde, yetişmesi için emek ve değer verilen Mustafa Kapı, sözleşme uzatılması için kendisine sunulan tüm yapıcı önerileri reddettiğinden, kadro dışı bırakılmıştır."
Ne anlamalıyız?
Yetişmesi için emek ve değer verdiklerimiz, istediğimiz sözleşmeyi uzatmalı.
Tüm şartlarımızı kabul etmeli.
3 yıl yatılı bile kaldı, nasıl bizim sunduğumuz sözleşme şartlarını beğenmez ki?
Bizim canımızın istediği olmazsa biz küseriz ve kadro dışı bırakırız!
Bu kadro dışı bırakma meselesi de keyfi ve yoğun duygusal şiddet içerdiği için; yeni filizlenen ağacı sudan kesmek gibi görünüyor bana.
Küçük Futbolcuların Korunması
Ne yazık ki bu açıklamanın muhatabı, Mustafa Kapı, 17 yaşında.
Galatasaray’ın küçük futbolcusuna yaptığı; hem psikolojik şiddet hem de sanal şiddettir.
18 yaşın altındaki herkes çocuktur.
Üstün yarar, çocuğun korunmasıdır.
Küçük Futbolcuların Transferlerine ilişkin de birçok özel hüküm var. Temel amaç, elbette çocuk yaşta olan ve hukuken "küçük" sayılan kişilerin en sağlıklı şekilde yetişmeleri...
Bu açıklama, Galatasaray üzerinden, ülkemizde FIFA ve UEFA düzenleme ve prensiplerinin ne kadar da anlaşılmadığını gözler önüne seriyor, bir kez daha.
Sözleşme Serbestisi
Sözleşmenin tarafını, konusunu seçmekte ve belirlemekte özgür olduğumuzu, bu özgürlüklerin bize Borçlar Kanunu tarafından sunulduğunu hatırlatalım.
Çocuk hem 17 yaşında hem de Galatasaray'ın sunduğu sözleşmeyi imzalamıyor.
Büyüklerin dünyası için çok acıtıcı anlamlar ihtiva ediyor belli ki.
Unutulmaması gereken konu şu ki; tüm sözleşmeler tam iki taraflı.
Galatasaray'ın verdiği emek ve değerin aynısından tüm küçük futbolcuları da veriyor. Karşılıklı bir hukuki ve manevi bir ilişki bu.
*
Bir kez daha gördük ki; çocuklar hak ve söz sahibi olarak görülmüyor.
"O daha çocuk, anlamaz."
"Eti senin, kemiği bizim öğretmeni!"
Yıllardır süregelen kısıtlı bakış açılarımızın ta kendileri!
Tüm çocukları anneye-babaya, okula-öğretmene, kulübe-antrenöre ait birer "eşya" olarak görmekten vazgeçsek nasıl olur?
Bu dakikadan sonra, "aman bizim adımızla ilgili bir arıza çıkmasın" diye ne derlerse kabul edelim denilmesini mi istiyor kulüp?
Bundan sonra Galatasaray Spor Kulübü'nün sunduğu sözleşme şartlarını beğenmeyen, canı sözleşme imzalamak istemeyen çocuklara da gözdağı verilmiş olmadı mı sizce de?