Fakirden al zengine ver politikasına halk doydu!

Yayın tarihi: 5 Temmuz 2024 Cuma 11:40 am - Güncelleme: 5 Temmuz 2024 Cuma 12:41 pm

Canan Baykız

Eskiden biz “köy” derdik “köylü” derdik. Sonra değişim meraklıları köyleri yaptı mı sana mahalle.. Yaptılar oldu mu? Bunda hala emin değiliz.

Ne mahallede komşu kaldı! Ne de köyde üretim! Hayvancılıkta iş var, çalışan yok. “Yatırım yapalım, alan açalım” diyorlar malum mülteciler gelen gitmek bilmiyor. Üretimi arttırmak lazım misafir bol. Belediyeden, bakanlıktan yer tahsisi için izin alamıyorlar. Otele, inşaata gelince kaçak göçek bir şekilde olabilenler, iş hayvancılığa gelince engellere takılıyor. Tarım desen zaten bir üreten pişman bir de üretmeyen.

Her alanda ev sahibinin yerini alan misafirden bıktık laf aramızda değil artık meydanda.

Bizdeki misafir çocuklara tecavüz eder oldu malumumuz… Neyse bu konuyu işlemeyi uzmanlarına bırakalım. Öyle sinirli öyle üzgünüz ki yanlış bir şey yazmayalım.

Gelelim bu hafta heybeme düşenlere.

Geçenlerde bir mahalleye gittim. Köylüye bir dokun bin ah dinle. Enflasyondan şikayetçiler. Eğitim ve istihdam politikasından dertliler. Sürekli kesilen, elektrikten, susuzluktan şikayetçiler. “Sahipsiz kaldık” diyorlar. “Bırakın gelip görenimizin olmasını oy istemenin haricinde “nasılsın?” diyenimiz kalmadı” sitemindeler. Haydi ismini de vereyim, belki gidip görmek dertlerine çare olmak isteyen olur: Muğla Menteşe Bayır Mahallesi.

İktidar kendinden başka kimseyi duymazsa, muhalefet kendi çalar kendi oynarsa bu gidiş, gidiş midir? Öyleyse nereye doğru dersiniz?

Pazarda sepet dolacaksa yüz lira devri bitti bin lira olacak cebinde. Alışveriş haftalık yapılsa bile temizlik malzemesi, eti, yağı derken 4 poşet için yine bin liraya ihtiyacın var. Yahu sakız için 15 TL lazım. Geçen 10 TL’ye ekmek yanında 5li sakız aldım. 25 TL ödedim. Baktım kaldım. Evde çocuk olsa abur cubur için küçük küçük ama ayda hesaba tutunca hatrı sayılır bir maliyeti vardır eminim.

Turizm sektöründe mesela, salgın döneminde zirve yapmasının ardından düşüş eğilimine giren konkordato taleplerinde, bu yıl yaşanan hızlı artış dikkat çekiyor. Geçen yıl toplamında 36 olan konkordatoya giden otel sayısı bu yıl ilk 5 ayda 23’e ulaştı. Belli ki 36’yı geçme potansiyeli yüksek.

Oysa Türkiye için turizm sektörü en çok övülen ve gelir getiren sektörlerden biriydi. Geçen sene en çok turist ağırlayan dünyada 4.ülke olduğumuza dair haberler vardı. Neyi yanlış yapıyoruz da şimdi konkordatoları konuşur olduk?

1 milyondan fazla kişi turizmde istihdam ediliyordu. Belli ki bu 283 konkordato talebi istihdamda da ciddi bir sorun olarak çıkacak karşımıza.

İnşaat sektöründe çimento üretiminin, enerji sektöründe elektrik üretiminin, gıda sektöründe tarım ve hayvansal üretimin, tekstilde giyimin, aksesuarın bir kesime göre lüks tüketime girmesi ile birlikte normalde dönmesi beklenen dişliler de durma noktasında.

Parayı sadece bir kesime yöneltip diğer kesimi açlığa sevk edersen nereye gitmeyi planlamış oluyorsun? O değil haydi nüfusta azaldık, ağaların paşaların hizmetini kim yapacak, sütünü kim sağacak ona da cevapları yok. Zengin para babaları bilecek mi yoğurt yapmayı, ayakkabı boyamayı, hasırdan şapka örmeyi? 30 yıl mesleğinde uzman çalışmış emeklinin bilgisine, tecrübesine sahip mi? Neden açlık sınırının da ötesinde hayatta kalma mücadelesine döndü yaşamları?

Yapay zeka bile bilmiyor 17.002 TL ile ay nasıl geçer? Oysa 10 Bin TL ile ay geçiren var! Verdiği ücret bu değilmiş gibi garsonun bahşişinin vergisinden bahsediyor birileri.

Bak bunu ben yeni öğrendim emekli vekil ve bakan maaşını birlikte alan devlet büyüklerimiz 230 Bin TL ile geçinmeye çalışıyormuş. Hatta bakanlık maalesef hayat standartlarını düşürdüğü için istifa metinlerinde bunu da ekliyorlarmış! “Yüzü kızarmak” kavramı sadece Türk Dil Kurumu’nda kalmış belli ki…

Sözün özü; bir olmak, diri olmak söylemi güzel de eylemini ne zaman görürüz? O da belli mi usta…

Haydi esenlikle güzel günlere..

Kaynak: TELE1