Yüzölçümü 10 kilometrekare olan, Anadolu’ya 2 km., Yunan anakarasına ise 580 km. uzaklıkta olan bir adanın 40 bin kilometrekare genişliğinde kıta sahanlığı alanı yaratması uluslararası hukuka uygun mudur? Kaş’ın tam karşısındaki Meis adasından söz ediyorum.
Yunanistan, 1974'ten bu yana Türkiye ile arasında tek anlaşmazlığın "kıta sahanlığının belirlenmesi" olduğunu belirtiyor ve bu anlaşmazlığın Lahey'deki Uluslararası Adalet Divanı'nda çözülmesi gerektiği görüşünü savunuyor. Ancak durumu bir türlü bu mahkemeye götürmüyor. Hatta ‘Münhasır Ekonomik Alanlarına’ (MEB) sahip olduğunu belirtiyor fakat, bu kıta sahanlıklarının koordinatlarını BM’ye bildirmiyor. Sadece Türkiye’nin BM’ye bildirdiği kıta sahanlıklarının koordinatlarına itiraz etmekle yetiniyor.
Yunanistan acaba neden sorunu Lahey Adalet Divanı’na götürmüyor ve neden kıta sahanlıklarıyla ilgili tezlerini resmi olarak BM’ye bildirmiyor?
Bu tamamen, “Karasularını 12 mile uzatma hakkını saklı tutmak istemesinden” kaynaklanıyor. Çünkü, Türkiye 12 Eylül askeri darbe sorunlarıyla uğraşırken Yunanistan, 1982 tarihli BM Deniz Hukuku Sözleşmesi'ni imzaladı ve bu karasularını 12 mile uzatma hakkını kendince ilan etti.
Türkiye ise bu sözleşmeyi hem imzalamadı, hem de 12 mile yönelik bir Yunan adımı olması halinde bu durumu ‘casus belli’ yani ‘savaş nedeni’ olarak sayacağını TBMM kararıyla resmi olarak duyurdu.
İşte bugün yaşananlar, aslında hala Türkiye ile Yunanistan arasında yıllardan beri çözülememiş ve ‘gri alanlar’ olarak görülen kara sularındaki hareketlerdir. İki taraf kendi tezlerine uygun hareket etmesi halinde gerginlikler yaşanıyor ve çatışma olasılığı doğuyor. Türkiye ayrıca, Yunanistan'ın Doğu Ege Adaları'nı, 1923 Lozan Antlaşması ve 1947 Paris Antlaşması hükümlerine aykırı şekilde silahlandırdığına dikkat çekiyor. Ancak öyle görünüyor ki Yunanistan adaları silahlandırmayı sürdürüyor.
İki gün önce yaşananlar ise iki ülke ilişkilerini yeni bir ‘gerilim’ noktasına getirdi. Türkiye, sismik araştırma gemisi ‘Oruç Reis’ ile yapacağı sondaj faaliyetleri kapsamında. Meis adası çevresinde "denizcilik uyarı notu" olarak bilinen NAVTEX ilan etti. Bu durum Yunanistan'da tepkiyle karşılandı. Deniz Kuvvetleri Seyir Hidrografi ve Oşinografi dairesi Meis ve Rodos arasında kalan bölge için 21 Temmuz-2 Ağustos tarihleri arasında geçerli olmak üzere Navtex mesajı yayınladı. Seyir duyurusunda bu bölgede Oruç Reis, Ataman ve Cengiz Han gemilerinin sismik araştırma yapacağı ilan edildi.
Tabi bu durum ciddi bir gerginlik yarattı.
Gelen bilgilere göre Yunan donanması teyakkuza geçti ve Ege’nin belirli bölgelerinde konuşlandı. Türkiye’nin bölgedeki faaliyetlerini ‘yasa dışı’ ilan eden Yunanistan da Navtex ilan etti. Bizzat Almanya Başbakanı Angela Merkel devreye girdi ve iki taraf arasındaki bu gerginliği azaltıcı girişimde bulundu. Yani ‘arabulucu’ rolü üstlendi.
İki ülke arasındaki en temel sorun Ege Denizi üzerindeki iktidar mücadelesi. Ege Denizi’ndeki krizlere ek olarak, Türkiye’nin Doğu Akdeniz’de petrol ve gaz bulma çabaları ve Libya ile imzaladığı “antlaşma’’ gerginliği en üst seviyeye getirdi.
Yunanistan ile Türkiye arasında bir çatışma yaşanabilir mi? Her iki ülke de NATO üyesi. Söylenen o ki, 1996’da ki ‘Kardak’ krizinden bu yana en büyük kriz yaşanmakta…
O dönemde ABD devreye girmişti, şimdi ise bu rolü Almanya üstlenmiş görünüyor. Öyle ki, Alman Bild Gazetesinin iddiasına göre 18 Türk savaş gemisinin bölgeye gelmesini bizzat Merkel engelledi. Gazete, Türkiye ve Yunanistan arasındaki krizin, 1962 Küba krizinden sonra en büyük kriz olduğunu yazdı.
Türkiye ile Yunanistan arasındaki sorunlar öyle derin ve ‘çözümsüz’ki, bir kıvılcım geri dönülmez tahribat yaratabilir. Önceki gün olası bir çatışmayı Merkel engelledi ama, her zaman bu mümkün mü?
İşte bilinmeyen bir soru…