Beren Saat, kısa sürede kapsamı geniş, düşündüren ve çok şey ifade eden bir konuşma yaptı. Bir sanatçının ya da popüler bir ismin iki lafı, sayfalar alan makaleler ya da bir kitaptan bile etkili olabiliyor. Sosyal medyada çok konuşuldu. Haberlere konu oldu. Ankara Kent Konseyi’nin ödül töreninde Beren Saat, kadının giysisinin siyasete malzeme yapıldığını, yaşam hakkının elinden alındığını, rahatsızlık dile getirildiğinde ise, 'köprülere, yollara bak ne kadar iyi çalışılıyor' cevabının alındığını söyledi. Basında, sanatta sansüre isyan edildiğinde ise, 'yüzümüzü hep Batı’ya döndük şimdi birazcık da Doğu’ya bakalım' denildiğinden söz etti. Beren Saat belki de milyonların düşüncelerini kendi üslubuyla söyledi. Ortalık birbirine girmedi, katılan katıldı, katılmayan da karşı görüşünü ifade etti. Ama devlet-i erkanı kızdırdı. Hiçbir eleştiriye tahammül yok. Levent Üzümcü’nün bir tweet'ine eklediği ‘üç nokta’nın dava konusu olması, Sedef Kabaş’ın başına gelenler, niyet okunarak kişileri suçlamak, ülkemizde ifade özgürlüğü konusunda gelinen noktanın son derece düşündürücü olduğunu gösteriyor. Hiçbir hakaret ya da hiçbir şiddet, tehdit unsuru olmayan ifadelerin RTÜK tarafından, sırf erk istedi diye cezalandırılması, hatta dava konusu yapılması vahim bir durum. Bu durum Türkiye’yi AİHM nezdinde ‘İfade özgürlüğünü en çok ihlal eden ülke’ konumuna getirdi.

İFADE ÖZGÜRLÜĞÜNÜN TÜRLÜ YOLU

İfade özgürlüğünden korkmamak gerekir. Bu özgürlüğün kısıtlayanlar hiçbir zaman amaçlarına ulaşamaz. İnsanlar kendilerini değişik yol ve araçlarla ifade eder, Yazarak, belli tarzlarda davranarak, Beren Saat’in söylediği gibi belli biçimlerde giyinerek veya belli tarzlarda ibadet ederek. Tarih boyunca, özellikle düşünen, ortalama yaygın inanç ve kanaatlerden sapan ve kamu otoritelerine kayıtsız itaati kabul etmeyen insanların başı hep derde girdi. Fikir ve ifade özgürlüğüne şu veya bu nedenle karşı çıkanların ve ifade özgürlüğünün problem yarattığını sananların temel yanılgıları şu: Bu kimseler, ifade edilmesine izin verilmeyen fikirlerin düşünülmeyeceğini ve geliştirilmeyeceğini zannederler. İfadelerin kısıtlanması, izin verilmemesi bir fikrin doğmasına, gelişmesine, şekillenmesine engel olamaz. Hatta bastırılmak istenen fikirler daha hızlı gelişir ve daha kolay yayılıp kuvvetlenir. Fikirler, yayılması ve her yere ulaşması engellenemeyecek, sirayet edici, bulaşıcı varlıklardır. Onları zorla, zorbalıkla, devlet baskısıyla sindirmek, belli alanlara sınırlamak imkânsızdır. Fikirler tankla topla, copla polisle, mahkemeyle hapisle susturulamaz, etkisizleştirilemez. Fikirlere karşı ancak başka fikirlerle mücadele edilebilir. Bir fikir başka bir fikirle çürütülebilir. Bir fikre başka bir fikir yerine zorbalıkla cevap vermeye kalkışmak tam ters tepki yaratır. Fikirler ve düşünceler bizim gönüllü olarak ve ikna olduğumuz, doğru olduğuna inandığımız için benimseyip kafamızda barındırdığımız şeylerdir. Zora muhatap kılınmamız onların zihnimizdeki konumunu değiştirmez. Zor, fikirlerimizden vazgeçmek yerine onlara daha kuvvetli sarılmamıza sebep olur. İfade ve düşünce özgürlüğünün kısıtlanması, genel özgürlük alanını daraltır ve bir süre sonra bu konuda mağdur olmayanların özgürlüğünü de sınırlar. Başkalarını mağdur eden ifade özgürlüğü ihlallerinden memnuniyet duymak veya ihlallere kayıtsız kalmak ‘Bugün bana, yarın sana’ durumu yaratır. Bu tür ihlallere şiddetle karşı çıkmak gerekir. Aksi durum, ülke makamlarının zamanla ifade özgürlüğü alanına keyfi müdahalede bulunma alışkanlığı geliştirmesine ve bunun için gerekli yasal kılıfı ve idari mekanizmayı hazırlamasına dolaylı destek sağlanması sonucunu getirir.

AİHM İÇTİHATLARI

İfade özgürlüğü bilhassa toplumun çoğunluğunun görüşlerine aykırı veya resmi tezleri reddeden görüşlerin ifade edilebilmesi ihtiyacına cevap vermek için var olması gereken bir haktır. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 10’uncu maddesiyle güvence altına alınan bu hak, sadece şiddete çağrı yapılması halinde sınırlanır. Ama nasıl ki bireylerin fikirlerini beğenmedikleri başka bireylere karşı şiddet kullanmaları doğru ve meşru değilse devlet aygıtının da, sadece görüşlerini dile getirdiği diye şiddet kullanması doğru ve meşru değildir. AİHM içtihatlarına göre şok edici, rahatsız edici, resmi doğruları reddeden ve yalanlayan görüşlerin açıklanması da ifade özgürlüğüne girer. Hatta ifade özgürlüğü bilhassa bu tür görüşlerin dile getirilebilmesi ve savunulabilmesiyle ilgilidir. Aleni ve açık bir hakarete varmadığı sürece başkalarınca saygısızlık kabul edilebilecek, incitici bulunabilecek bir üslubun kullanılması da ifade özgürlüğüne girer. Televizyonlarda kullanılan bir ifade, bir konuşma ya da bir haber veya makalelerde kullanılan dil, bu ölçüde değerlendirilmelidir. Beren Saat bu ülkede yaşayan bir vatandaş olarak yaşanılan sorunları dile getirdi. Bırakın herkes özgürce kendini ifade etsin. Descartes yıllar önce söylemiş: "Düşünüyorum, o halde varım."