Siyasi partilerin aday listeleri sızdığında homurtular başlamıştı ancak listeler açıklandığında ciddi itirazlar yükseldi. Sesini en çok çıkaran ve en çok itiraz eden de her zamanki gibi CHP seçmeni. CHP seçmeninden yükselen itirazların çok büyük bölümüne katılıyorum. Özellikle de Yüksel Taşkın’la ilgili olanlara. ‘İtiraz etmek’ demokrasilerde doğru bir tutumdur. Hatta gereklidir. Millet vekilliği adaylık listelerinin, siyasi partilerin liderlerinin iki dudağının arasından dökülmesi demokrasinin kanseridir. Parti genel başkanlarının, partinin patronu haline gelmesi, temsili demokrasilerde ciddi ‘temsil’ sorunu yaratıyor. Halkı değil lideri temsil eden vekillerle dolmuş bir parlamento… Hâl böyleyken parti tabanının kesin olarak itiraz edeceği adayları listelerde seçilebilir yerlere koymak en hafif ifadeyle seçmene hakarettir. CHP seçmeni de beğenmediği adaylara yüksek sesle itiraz etmiştir ve iyi yapmıştır. Daha sola kaydıkça itiraz kültürünün daha da koyulaştığını görüyoruz. Peki bu kötü mü? Hem evet hem de hayır. Bu sorunun yanıtını açmadan önce AKP ve MHP seçmen davranışlarına da göz atmalı.

***

AKP’nin sadece seçmenlerinin değil parti içinde aktif rol alan figürlerinin de itiraz etmesine nadiren rastlanıyor. Yaygın olan biat kültürü… AKP baştan aşağı bir şahıs partisi ve kurulduğu 2001 yılından bu yana tek bir liderle ve o liderin -kimi zaman birbiriyle tamamen çelişen- tüm kararlarını onaylayan parti üyeleri ve seçmen kitlesiyle yolculuğuna devam ediyor. Her ne kadar partinin kurucularının çoğuyla yollar ayrılmış olsa da… Recep Tayyip Erdoğan hariç AKP’nin diğer kurucuları şu anda ne yapıyor diye merak ediyorsanız hatırlayalım. Emekli Cumhurbaşkanı Abdullah Gül şimdilerde DEVA’nın kurucusu Ali Babacan’a destek veriyor. Erdoğan’a ilk itirazı yapanlardan Abdüllatif Şener şu anda CHP’den milletvekili. Bülent Gedikli aktif siyasetten çekildiğini 2017 yılında Twitter’dan duyurdu. İdris Naim Şahin, 2019 yerel seçimlerinde İYİ Parti ve Saadet partisi arasında gidip geldi. AKP’nin kurucularından Binali Yıldırım, Erdoğan’ın en sadık dostu olarak yerinden hiç kıpırdamadı. Özgül ağırlığını ilk hissettiren Bülent Arınç ise AKP’de başına buyruk ve doğru bildiğini söylemekten çekinmeyen tek isim olabilir. Erdoğan ve Gül’e rağmen 1 Mart tezkeresine karşı çıkmış ve CHP’nin yanında yerini almıştı. Şimdi Cumhur İttifakı içinde yer alan Kürt Hizbullah’ın uzantısı şeriatçı HÜDA-PAR’a karşı en sert açıklamayı yapan da yine Bülent Arınç. Elbette partiden kopuşlar yaşandı ancak genel eğilim “Ben bilmem reisim bilir”den öteye gidemiyor. Çünkü herhangi bir ‘şey’ Erdoğan söylediğinde ve yaptığında doğru, rakipleri yaptığında ve söylediğinde yanlış. Aynı ‘şey’ Erdoğan’ı yüceltirken rakiplerini yerin dibine sokabiliyor. AKP seçmeninin bu tutumuyla ilgili birkaç uzman görüşü talep ettim. Yanıt vermeye cesaret ederlerse bir yazıda paylaşacağım. Biat kültürüyle AKP’nin etrafında toplanmışlar için slogan şu olabilir: Erdoğan forever! Daima reis! Bir anket şirketim olsa AKP seçmenine şu iki soruyu yöneltirdim: Hangi AKP? Hangi Erdoğan? Örneğin: KKTC’yi verip kurtulmak isteyen Erdoğan mı, şimdi sıkıca saran Erdoğan mı? Kürt sorununu çözmek için PKK ile Oslo’da görüşen, HDP ile Dolmabahçe Mutabakatı açıklayan AKP mi, bugün HDP’nin adını ananı terörist ilan eden AKP mi? Üç dönem kuralını getiren Erdoğan mı, bu kuralı kendisi için esneten Erdoğan mı? Erdoğanistler’in hangi Erdoğan’ı benimsediklerini anlamak pek kolay değil.

***

Anketlere bakıldığında ülkedeki gidişattan en çok memnun olanlar ise MHP’nin elinde kalan son seçmenler… Ekonomi dahil hemen her konuda AKP seçmeninden de daha yüksek oranda memnuniyet belirtiyorlar. MHP’nin son seçmenlerinde biat kültürünün yoğun olarak benimsendiği görülüyor. MHP lideri Devlet Bahçeli’ye itiraz ederek ayrılan bir grup milliyetçi siyasetçi ise İYİ Parti’yi ve devamında Zafer Partisi’ni kurdu.

***

CHP Konya Milletvekili Abdüllatif Şener, Babala TV’de AKP ve CHP seçmenini karşılaştırarak bu itiraz ve biat kültürüne değinmişti. Toplumun genel beklentisinin lider ile aynı sesi çıkaran siyasi ekip ve seçmenler olduğunu izah etmişti. Anlamı, toplum keskin liderleri ve bir lider etrafında kümelenmiş dava(!) insanlarını talep ediyor, her kafadan bir itiraz çıkınca ürküyor. CHP seçmeni kendi liderini yerden yere vurmaktan çekinmez. En büyük umutlarını bağladığı Ekrem İmamoğlu’nu en ağır biçimde eleştirmekte tereddüt etmez. Kaderimiz tek bir kişinin iki dudağının arasından çıkan sözlere bağlı olsun istemiyorsak doğrusu da bu değil mi? Normal bir demokraside olması gereken buyken, normal bir demokrasiden uzak olduğumuz için ‘normal’ bizde sıkıntı yaratıyor. Tıpkı trafikte kurallara uymak isteyenlerin sorun yaşayıp, sorun yaratması gibi. Fakat kötü örnek alınmaz. İyi, kötüyü eğitmelidir, dönüştürmelidir. İtiraz kültürü, biat kültürünü yenmelidir ama paradoksal olarak itiraz kültürünü yerleştirmek için bir süre itiraz etmemek gerekiyor.