Çağlar Ezikoğlu: Atatürk düşmanı Fethullahçı sevenleri ifşa etmeye devam ediyorum

Yayın tarihi: 8 Ocak 2020 Çarşamba 11:04 pm - Güncelleme: 8 Ocak 2020 Çarşamba 11:04 pm

Bu platformda beni yıllardır takip eden okuyucularım özellikle, yıllardır bu ülkenin kurucusu olan Atatürk’e dil uzatan geçmişinde Fethullahçı yapılanmayla haşır neşir olup onlar için hizmet edenleri ifşa etmek için büyük bir çaba gösterdiğimi bileceklerdir. Bu çabanın karşılığında siz değerli okuyucuların ilgisine mazhar olmak dışında bir beklentim hiçbir zaman olmadı. Tabi beklentilerin karşısında uğradığımız haksızlıklar da oldu. İfşa ettiklerimizin tarafıma yönlendirdikleri hakaretler, tehditler ve dahası hukuksal yollardan üzerimize kurdukları baskılar bunların başında geliyor.

Geçtiğimiz gün ifşa ettiğim şimdinin AKP’lisi zamanın Fethullahçı severlerinden birisinin tarafıma açmış olduğu hakaret davası sonuçlandı ve mahkeme tarafından üzerime atılı suçun yasal unsurlarının sabit olmadığı tespit edilerek BERAATİME karar verildi. Aynı zamanda mahkeme başkanı tarafından kaleme aldığım ifadelerin ‘basın özgürlüğü’ ilkesi çerçevesinde eleştiri kapsamında değerlendirilmesi gerektiği tekrar ifade edildi. Hukuk devletinin sıkça tartışıldığı bir dönemde alınan bu kararın özellikle bu FETÖ severleri ifşa edip de bunlar tarafından mahkeme tehdidi ile karşılaşan insanlar için emsal olacağını düşünmekteyim. Bu karar sürecinde hukuki desteğini hiçbir zaman esirgemeyen değerli dostum Av.Onur Şahin kardeşime de tekrar teşekkür etmek isterim.

Gelelim bugünkü meselemize; geçtiğimiz günlerde bu ülkenin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’e dil uzatacak kadar ileri giden Selman Öğüt’e. Kimdir bu Selman Öğüt sorusuna cevap vermeden evvel, Selman Öğüt’ün bu denli meşhur olmasını sağlayan aile ilişkilerini biraz kurcalamak gerekiyor. Ve tabi bu ilişkilerin başında namlı FETÖ severlerden Öğüt’ün yengesi Hilal Kaplan var.

Hilal Kaplan kimdir dersek şöyle bir geçmişe dönmek gerekiyor. Bilgi Üniversitesi mezunu ve Boğaziçi’nde yüksek lisansını yapmış, AKP ile FETÖ arasındaki ittifakın en yoğun olduğu dönemlerde tepeden inme bir şekilde FETÖ’nün yayın organı Taraf Gazetesi’ne köşe yazarı olarak oturtulmuş birisi. Aynı zamanda FETÖ’nün en önemli sivil toplum kuruluşlarından birisi olan Genç Siviller’in kurucuları arasında da Hilal Kaplan isimli şahıs bulunuyor. Peki şu anda bu kurucular nerde yani Hilal Kaplan isimli şahsın yakın arkadaşları? Mücteba Kılıç FETÖ üyeliğinden içeride, Turgay Oğur FETÖ üyeliği suçlamasından ötürü hakkında yakalama kararı çıkartıldı ve firari, Turgay’ın kardeşi Yıldıray Oğur ve Ceren Kenar ise AKP iktidarındaki konumlarını kaybettiler ve kendi kendilerine muhalifçilik oynuyorlar.

Ama Hilal Kaplan isimli şahsa hiçbir şey olmadı. Ergenekon ve Balyoz kumpaslarına destek veren, kamuoyunu bu yönde etkileyen, terör örgütü PKK ve terörist başı Abdullah Öcalan’a yönelik övgü dolu sözlerle terör eylemlerini öven, yine bir başka örgüt olan FETÖ’nün ele başısı Fethullah Gülen’e olan sevgisini her fırsatta dile getiren yani Türk Ceza Kanunu kapsamına giren suçları işleme fiilini defalarca tekrarlayan Hilal Kaplan’a yönelik hiçbir soruşturma açılmadı. Lakin AKP-FETÖ ortaklığı bozulunca FETÖ severliği ayyuka çıkma korkusundan ötürü Hilal Kaplan isimli şahıs AKP’ye ve daha doğru bir ifadeyle Cumhurbaşkanı Erdoğan’a yanaştı. Tabi bu kaynaklardan sadece FETÖ sever Hilal Kaplan yararlanmadı. Ailece bir faydalanma söz konusuydu. Geçtiğimiz günlerde yapılan şu haber aile ilişkilerini de gözler önüne seriyor. Habere göre;

“…Selman Öğüt’ün annesi Seher Öğüt FETÖ’nün kapatılan Armoni Derneği’nin yöneticisiydi. Selman Öğüt’ün babası Prof. Dr. Salim Öğüt ise, FETÖ’nün yayın organı Mehtap TV’de yayınlanan “Günışığı” programına konuk olmuş ve canlı yayında kalp krizi geçirmişti. Baba Öğüt uzun süre yoğun bakımda kalmış ve 2012 yılında ölmüştü. FETÖ lideri Fethullah Gülen’e yakınlığı ile bilinen Salim Öğüt’ün hayatını kaybetmesinin ardından, Fethullah Gülen de taziye mesajı yayınlamıştı.”

Bunlar aile ilişkileri, bir de işin akademik boyutuna bakalım. Selman Bey’in son yıllardaki en büyük derdi olan ‘doçent olamama’ sorunsalına nasıl çözüm bulunmuş bir de bunu inceleyim. Eski sistem süregiderken,ikinci kez doçentlik sözlüsünden geçemeyen Selman Bey 2017 yılının sonunda ‘Doçentlik Eziyeti’ adında bir köşe yazısı yazmıştı . Köşe yazısını incelediğinizde aslında Selman Bey’in YÖK’e verdiği tavsiyelerin yeni doçentlik taslağında bire bir uygulandığını da görebilirsiniz. Selman Bey bu yazısında aslında çok başarılı bir akademik kariyere ve geçmişe sahip olduğunu lakin jürinin kendisine olan hasmane tutumundan ötürü sürekli elendiğini vurguluyor. Jüride ne yaşandı bilemem lakin Selman Bey’in akademik geçmişine ve başarısına dair birkaç kelam edebiliriz zannımca.

Selman Bey’in akademik geçmişi ve yayınları burada mevcut; https://mebistest.medipol.edu.tr/EgitimKadrosu?pBirimOID=23 (Bu linke her nedense son tartışmalardan sonra ulaşılamıyor ama aynı bilgiler YÖK veya Google Scholar üzerinden de teyit edilebilmektedir). 2 tane kitap ve sadece 5 tane Türkçe akademik makalesi var Öğüt’ün. Kitapları incelediğimizde beyefendinin doktora tezinden üretildiğini az çok tahmin edebiliyoruz her iki kitabın da konusu aslında birbiriyle paralel, yani 2 kitap çıkararak, yayın sayısını arttırdığını düşünmüş belli ki. 5 Türkçe makale ise, Marmara Üniversitesi ve Bahçeşehir Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergileri’nden. Camiada olanlar bilir ki, Türkçe yayınlar için en kolayı, ULAKBİM tarafından taranan üniversitelerin çıkardığı dergilerde makale basabilmektir. Bu arada makalelerin konularının Mavi Marmara vakası veya Kanal İstanbul projesi gibi bir hukukçu açısından ilginç! sayılabilecek örnekler olduğunu da belirtmek gerekiyor.

Selman Öğüt’ün benim araştırmalarım neticesinde tespit edebildiğim katılmış olduğu herhangi bir uluslararası konferans yok. Yani bir konferans bildirisi yayınlamamış. Yine Selman Bey’in yabancı dilde yayınlamış olduğu herhangi bir makale veya kitap da mevcut değil. Son doçentlik yasası tartışmalarında Selman Bey’in ‘yabancı dil şartı kaldırılsın’ isteğinin sebebini de buradan anlayabilirsiniz. Yani Selman Bey açık kaynaklardan ve veritabanlarından tespit edebildiğim 5 Türkçe akademik makale ve 2 kitap yayını ve yabancı dilde 0 yayını ile doçentlik aşamasına geldiği gözüküyor. Peki ne oldu da beyefendi doçent olabilmişti? Burada da işaretlerini Selman Bey’in 2017 yılından verdiği değişikliklere bakmak lazım. Selman Öğüt’ün geçememiş olduğu doçentlik sözlü sınavının kaldırılması, dil puanının 55 puana düşürülmesi, sosyal bilimler alanında başvuru şartı olarak koşulan yabancı dilde makale yayını yerine yayınlanan 2 Türkçe makale ile doçentlik başvurusu yapılabilme şartının getirilmesi söz konusu. Selman Öğüt’ün talepleri ile bu değişikliklerin örtüşmesine dair yorumu da okuyuculara bırakmak gerekiyor zannımca.

Bahse konu şahıs ile aynı sıfatı taşımaktan başlı başına hicap duyuyorum ama aynı zamanda akşam TV programlarına uzman sıfatıyla çağırıp bir de üstüne bu ülkenin kurucusu olan Mustafa Kemal Atatürk’e dil uzatan bu şahısların, bir de akademik açıdan kendilerini büyük bir değer olarak pazarlamasına tahammül edemiyorum. FETÖ’cü yakınlarınız olabilir, yıllarca FETÖ’nün nimetlerinden faydalanmış olabilirsiniz, FETÖ ile iktidar kavga ettikten sonra da aynı nimetlerden faydalanmak için bu sefer de iktidara yanaşmış olabilirsiniz. Yalnız tek istirhamım var, insanların gözlerinin içine baka baka yalan söyleyip bir de üstelik bu ülkenin kurucusuna dil uzatmayın! Alın bütün kadrolar, bütün doçentlikler, bütün profesörlükler siz ve sizler gibilerin olsun. Ama dilediğiniz kadar yırtınsanız da, akademik açıdan yetersiz olduğunuz gerçeğini hiçbir kuvvet yok edemedi, edemeyecek de!..