Bilindiği gibi AKP’de her konuda olduğu gibi adayların belirlenmesinde de karar veren tek kişi Cumhurbaşkanı Erdoğan’dır. Durum böyle olunca ne partide ne de yandaş medyada adaylarla ilgili hiç bir tartışma yaşanmadı.
Aynı durum diğer sağ partilerin tümü için geçerli.
Sayıları on kadar olan sol partilerde durum çok önemli değil çünkü TİP dışında bir iki ilçe hariç hiç birinin şansı yok ama yine de kendi aralarında tartışıp kavga ediyorlar.
Tunceli Belediye Başkanı Fatih Mehmet Maçoğlu’nun anlaşılmaz bir şekilde İstanbul Kadıköy’de adaylığı konusunda olduğu gibi.
DEM yani HDP’lilerin ne yaptığını bilen yok.
İktidar ve medyasına kalırsa adaylar Kandil’de belirleniyor. Bu doğruysa YSK hiç birini onaylamamalı. Onayladıktan sonra belirlenen adayların kazanması durumda o zaman hiç birinin yerine 2019 seçimlerinden sonra olduğu gibi kayyum atanmamalı ama iktidar yine de bunu yapacaktır. Çünkü DEM adayları her zaman olduğu gibi Diyarbakır başta olmak üzere Güneydoğu’nun en az 50 büyük şehir, il, ilçe ve beldede seçimi kazanacaktır.
Peki CHP’de durum ne?
Adayları belirlenen ya da henüz üzerinde uzlaşma sağlanamayan yerlerle ilgili olarak tartışmalar devam ediyor. Bu tartışma, kavga ve küskünlüklerin kısa süre içinde son bulmaması durumunda CHP büyük şehirlerin büyük bölümünü kaybeder. CHP lideri Özgür Özal en kısa zamanda değil hemen bugün yarın bu tartışmaları sonlandırmak zorunda yoksa 31 Mart seçimlerinde genel olarak büyük bir yenilgi alır ve partide işler yeniden karışır.
Nitekim seçimlere yönelik gözle görülür ciddi bir hazırlık ve seçim kampanyasıyla ilgili bir hareketlenme yok gibi. Medya stratejilerinin söylem, eylem ve içerikleri ise şimdilik çok zayif hatta yok gibi.
Her zaman olduğu gibi insiyatif kullanamayan CHP yönetimi Erdoğan’ın belirlediği gündemin peşinden gidiyor ve söylemesi gerekenleri topluma ulaştıramıyor.
CHP’nin yeni yönetimi ; bir an önce bildik klasik söylemlerden vazgeçmeli ve toplumun tüm kesimlerine yönelik ikna edici, inandırıcı ve etkin söylemler geliştirmeli.
‘Değişim’ sloganıyla CHP’nin başına gelen yeni yönetim, eski yönetimin hatlarını tekrarlamadan seçmenlerin neden AKP’ye oy verdiğini sosyolojik ve psikolojik verilerle analiz etmeli ve onları etkilemenin yol ve yöntemlerini mutlaka bulmalı. Üstelik şimdiki durum 2019 seçimlerinin koşullarına benzemiyor çünkü İYİ Parti artık ‘düşman’ kampında ve DEP ile sol ‘cephede’ durum henüz net değil. Ne zaman netleşir bilinmez ama umarım her şey Mayıs 2023 seçimlerinde olduğu gibi son ana kadar bırakılmaz ve tartışmalar bir an önce son bularak herkes seçime kilitlenir. Yoksa benden söylemesi bu seçim sol ve cumhuriyetçi muhalefet açısından son seçim olur ve AKP ‘ömür billah’ iktidarda kalır.
Kalmasını istemeyenler kendi egolarından kurtularak demokrasinin ortak platformunda buluşur ve Erdoğan için ‘ölüm kalım savaşı’ anlamını taşıyan İstanbul ve Ankara’yı AKP ile bildik açık ve gizli müttefiklerine kaptırmamalıdırlar.
Bunu da başaramazlarsa ‘dükkanı kapatıp’ AKP’ye katılsınlar. Nasıl olsa şimdiki yanlışlıklarıyla zaten AKP’ye hizmet ediyorlar.
Bilerek ya da bilmeyerek.
Dolaylı ya da dolaysız.
Önemli olan sonuç!