Beşiktaş kulüp yönetiminde enteresan şeyler oluyor. Aslında bu enteresanlık bugüne ait bir durum değil. 2000’li yıllarla başlayan ve bugünlerde de devam ettiği görülen etik ve ahlaki değerlere bağlı kalma konusundaki zihniyet sorunu.

Her giden başkanın ardından olumlu imaj, dürüstlük, liderlik, gelenek ve asalet dahil olmak üzere öz ve değerlerden uzaklaşan yönetme profilleri gündem oldu.  

Mesela bu yıllarda görev alan başkanlar ibra edilmedi.

Hatta ekonomik yönetsel politikaları nedeniyle mahkemesi süren eski başkan dahi oldu.

Elbette kongre üyelerinin bu süreçlerde başkanlık yapanlara etkin bir şekilde hesap sormuş olması ve denetleme mekanizması sorumluluklarını yerine getirmiş olması önemli.

Etik ve ahlaki değerlere ibra etmeyerek sahip çıkılması, Beşiktaş’ın cebinde eli olanlara gönderilen ciddi mesaj.

Kulüp geleneklerine ve kültürüne bağlı kongre üyelerinin öz denetimi yapıyor olması markanın değerini arttırıyor. Etik ve ahlaki çalışan bu mekanizmanın son derece güven verici olduğunu söylemek gerekiyor.  

Şimdilerde Beşiktaş JK. yeniden başkanlık seçimi sürecine girdi.

Cebinden yüklüce para veren, naif ve dürüst bir aday olarak görülen Hüseyin Yücel ile dördüncü kez seçime giren, 2000’li yıllardan bugüne yöneticilik yapmış başkanların devamı olarak algılanan Serdal Adalı karşı karşıya. 

Şu anda eski Başkan Hasan Arat döneminde kulüp yine çok fazla borçlandırıldı ve operasyonel düzeyde zarar etmeye devam ediyor.

 

Yeni başkan ve yönetimin ne yapması gerekiyor?

Sportif başarı elde etmek için gerekli kaynakları yaratmak amacıyla yalnızca maliyetleri kontrol etmesi değil, aynı zamanda kritik bir şekilde yeni gelirler elde etme yollarını da bulması gerekiyor.

Bu gereklilikler Beşiktaş’ın kültürel ve sosyal yaşamındaki merkezi rolüne saygı gösterilmesi ve hatta bu rolün güçlendirilmesi çerçevesinde atılacak adımlarla mümkün görünüyor.  

Ancak adayların söylemleri bağlamında vizyonlarına bakıldığında, Beşiktaş’ın sahip olduğu ticari potansiyelin, marka değerinin yeterince anlaşılmadığı da ortada.

İki başkan adayının da stratejisi gayrimenkul yatırımı üzerine bir takıntıdan ibaret.

Bundan uzaklaşmak gerek.

Evet, futbol kulüpleri karmaşık ve dinamik bir ortamda çok sayıda zorlukla karşı karşıya. Ancak medya şirketleri, hissedarlar veya imalat ve hizmet sektörlerindeki büyük şirketler gibi farklı paydaşlardan futbola çok büyük miktarlarda para yönlendirilebilir. Bu alanlara yönelik gelir arttırıcı politikalar geliştirilmeli.

Bu nedenle güçlü bir marka ortaklıkları çoğu zaman bir futbol kulübünün en değerli varlığı olabiliyor.

Pazarlama kabiliyetlerine sahip bir ekiple çalışmak ve Beşiktaş markasını küreselleştirme niyetleri açısından ticari düşünmeye yönelten eylem planlarını düşünmek gerekiyor.

Bu bağlamda yeni yönetim, Beşiktaş’ın 'bir kulüpten daha fazlası' olduğu ilkesine sıkı sıkıya bağlı kalmalı.

Kulübün gücünü oluşturmak için gereken araçlar konusunda duygusal söylemden uzak durmalı.  

Modern yönetim tekniklerinin tüm alanlarda uygulanmasını görünür kılmalı.

Ve marka gücü yalnızca özel limited hissedar sahibi şirket modeliyle bağlantılı görmemeli.  

İş ve girişimcilik deneyimlerinden yararlanmak için futbol endüstrisi içinden ve dışından başarılı profesyonel yöneticileri kulüpteki kilit yönetici pozisyonlarına getirilmeli.

Hepsi Beşiktaş'ın destekçisi ve hepsi kendi alanlarında yüksek başarı gösteren etik profesyonelleri seçmek mevcut spor ortamında şart.

Ve elbette kendini doğru zamanda, doğru yerde, doğru kanallarla etik bir dille anlatacak iletişim profesyonellerinin aklına güvenmek gerekiyor.

Keyfi ve olağanüstü harcamaların ise önüne geçilmeli.

Bunun için kulüp içi etik yasası düzenlenerek olası yüksek ödemelere kriter engeli getirilmeli.

Hasan Arat nasıl anılıyor? 

Yazımın başında belirttiğim gibi son yirmi yılda Beşiktaş Jimnastik Kulübü başkanlarının yönetme zihniyetlerinden çok şey çekti.

Elbette o yıllardan bugüne kulübün geldiği nokta, taraftarı ve ikinci takımları Beşiktaş olan futbolseverleri rahatsız ediyor.

Bu nedenle son seçimlerde Hasan Arat’ın başkanlığa seçilmesi umut verici bir algı yaratmıştı.

Daha güvenilir, etik ilkeleri önemseyen bir başkandır düşüncesiyle kongre üyeleri Arat’a teveccüh göstermişti. 

Kulüp yönetme zihniyetinin yeniden ahlaki eksene oturacağı beklenmişti.

 “Tehlikeli yönetici” enflasyonu son bulacak diye ümit edilmişti.

Ancak süreç ve sonuç hiç de beklenen gibi olmadı.

Transferlere ödenen büyük paralar kulüp içinden, kulübün değerleri olarak görülen kişiler tarafından ortaya atıldı ve Hasan Arat’ı zan altında bıraktı.   

Şimdilerde Beşiktaş Jimnastik Kulübü bir kez daha başkanının bıraktığı ekonomik ve etik enkazla anılıyor.

Hem de camiasına hesap vermeden, kendini sözle bile aklamaya ihtiyaç duymadan giden bir eski başkanla.

“Forsum var onu tanırım, bunu tanırım, istediğim futbolcuyu bedavaya bile alırım” diyen, forsu fos çıkan başkanla anılıyor. 

Bir de “23 yıllık saltanata son vereceğim” deyip, saltanatın 24. yılı olarak anılacak eski bir başkanın arkasında bıraktığı 10 milyonluk kasayla.   

Kime oy vereceğin önemli.

Hasan Arat kapatılması zor borçla bırakıp gittiği kulübe sahip çıkan ve 35 milyon euroyu lafını etmeden veren eski Asbaşkanı yeni başkan adayı Hüseyin Yücel’i desteklemiyor muş.

Serdal Adalı’yı destekliyormuş.

Soruyorum bu durumda kongre üyesi olsanız kime oy verirsiniz?