Distopik bir öykü yazacak olsanız jandarmanın askılı elbise kontrolü yapacağı aklınıza gelmez. Ama burası Türkiye aklınıza gelmeyen başınıza gelir; ikna odaları da kurulur, mezuniyet törenine gidecek 16-17 yaşında genç kızların dekoltesi jandarma kontrolünden de geçirilir. Dün Gebze Alaattin Kurt Anadolu Lisesi’nin 2024 yılı mezunlarına yapılan zulmü ve hadsizliği izledik. Mezuniyet törenlerinin yasaklanmasından, tepkiler üzerine izne bağlanmasından yola çıktık, kafasına göre kılık kıyafet düzenlemesi yapan müdürlere ve sırf askılı elbise giydi diye okula alınmayan kız çocuklarına vardık. Çocuklarının yanında olan, destek olan, jandarmaya direnen veliler yılın anne-babaları seçilmeli. Çocukların kim bilir kaç zaman hevesle aradıkları, belki ailelerin bütçesini zorlayarak aldıkları elbiselerde hiçbir sorun da yok. Kimi askılı, kimi diz üstü. “Herkes her istediğini her yerde giyer” önermesine katılmıyorum. İnsanlığın kümülatif birikimi, yok sayılamayacak bir giyim-kuşak adabı yaratmıştır. Çocukların elbiseleri de bu adaba gayet uygundur. Uygun olmayan bir müdürün keyfi uygulamalarıdır. Uygun olmayan çocukları yaşamlarındaki en önemli günlerden biri olan mezuniyetlerinde üzmektir (Belki çoğu için bu katıldıkları tek mezuniyet töreni olacak, üniversiteye gidemeyecekler). Uygun olmayan kız çocuklarının yüzüne kapıyı kapatmaktır. Uygun olmayan jandarmayı oraya dikmektir. Uygun olmayan bu kepazeliğe neden olup daha sonra “Konu kıyafet değil okuldan olmayanları törene getirme ısrarları” diyerek alenen yalan söylemek ve iftira atmaktır. Uygun olmayan diyorum ama buradaki asıl kelime ‘kötülük’ olmalıdır. Bir kötülük yapıp daha sonra onu kapatmak için daha büyük ve seri kötülükler yapılmasını anlamayı ömrüm boyunca reddedeceğim. Oradaki mağduriyeti yüksek sesle dile getiren babaları, anneleri duyduk. Öyle iddia ettikleri gibi 3-5 dakikalık bir mevzu değil. Kapıda bırakılan, mezuniyet töreninde elbise askısına takılan genç kızlarımızın annelerinin çoğu başörtülüydü. Üniversitelerde başörtüsü yasaklarına, ikna odalarına nasıl karşı çıktıysam çocukların elbise askıları nedeniyle rencide edilmelerine de karşı çıkıyorum. “HADDİNİZİ BİLİN” diyorum. Başörtülü bacılarımızın askılı elbise giymiş kızlarına zulüm edenlerdensiniz. Bu toplum kendi sosyal uzlaşısı ile başörtüsü sorunun çözmüştür. Ne demeye askılı elbise krizi yaratıyorsunuz? NE DEMEYE?

***

Kepazeliğin ardından lise mezuniyetimi düşündüm. Kendimi, arkadaşlarımı… Dore ipek bir kumaş almış askılı, degaje yaka, diz boyu bir elbise diktirtmiştim. Terzim hata yapınca elbisesiz kalmıştım. Zar zor kalın askılı, diz üstü siyah penye bir elbise bulmuştum. Pek sevmesem de siyah giymiştim. Üniversite mezuniyetinde ise şu kapıda kalan kızın yeşil elbisesine çok benzeyen kırmızı degaje yaka diz boyu bir elbise seçmiştim. Ben kendi yaşamımda dekolte tercih etmeyen biriyim. Bana sorarsanız “Usturuplu giyiniyorum” derim ancak benim usturuplu dediğim tarzda biri açık kol, açık boğaz, açık baldır görebilir. Benim usturuplu giyim tarzımı “Dar, vücuda oturuyor” bulanlar olabilir. Böylesine sübjektif bir konuda kimin ‘usturup kriterlerini’ benimseyeceğiz? Okul müdürünün mü, milli eğitim bakanının mı? Şimdi biz bu Milli Eğitim Bakanlığı’nın adı bile eski olan yeni eğitim modelinden hayır bekleyeceğiz, öyle mi? Narsistler için denir ki özel günleri mahvetmekle meşhurdurlar. Canım ülkem, kafayı kumaşla bozmuş, eziyet eden narsist bir sevgili gibi…