Bakar körlük, dilbilimcilerin buluşu değil, halkın buluşu. Nesnelere ad bulma, halkımızın bir özelliği. Gecekondu... buzdolabı... çamaşır makinası, hep halkın buluşu.
Bakar körlüğe geldikte, bakar körlük, öngörüsüz insan için söylenir. Bakar kör, gerçekçi değildir. Önyargılar, düşsel inançlar, bakar kör yapar insanı. O insan geleceği kestiremez. Derin bir aldatmaca, derin bir yabancılaşma içinde yaşarlar. Kadercidirler.
Bakar körlük, bilinci dumura uğratır. Bakar kör yanılgısını göremez. Ne yapar, ne eder, kendine haklılık payı çıkarır.
Bakar körlük, birçok biçimlerde gösterir kendini..
Genel olarak ikiye ayrılır bakar körlük,
-Kişisel bakar körlük
-Toplumsal bakar körlük
Kişisel bakar körlüğe ilk örnek, Refik Halit Karay. Refik Halit, yazınımızın ilk gerçekçi yazarıdır. Yazında gerçekçi olan Refik Halit, Kurtuluş Savaşı’na gerçekçi bakamamıştır. Refik Halit’i Kurtuluş Savaşı’na bakar kör yapan, Refik Halit’in İttihatçı karşıtlığıdır. Bu karşıtlık, bir önyargıya, bakar körlüğe dönüşmüştür. Yakup Kadri, bunu şöyle gösterir. “... onun kanaatine göre bu savaş gerçek bir kurtuluş savaşı değil, İttihatçılar tarafından tekrar iktidara gelmek için yapılan bir kardeş kavgası, bir kardeş boğazlaşması idi.” (Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Gençlik ve Edebiyat Hatıraları, İletişim Yayınları, İstanbul, 2010, y-70)
İkinci kişisel örnek, yine gerçekçi bir yazardan. Gerçekçi yazarımız Memduh Şevket Esendal. Üstelik Esendal, Gazi’nin başlattığı aydınlanma devriminin partisi, Cumhuriyet Halk Partisi’nin Genel Sekreteri. Yıl 1941-1945.
Köy Enstitüleri, Türkiye’de aydınlanmanın önemli bir kapısı. Yazında gerçekçi Memduh Şevket, toplumsala geldikte bakar kör oldu. Köy Enstitülerinin kapanmasını istedi. Çünkü köylüyü okutmak gereksizdi.
Aslında kişisel körlük bile bir yandan toplumsallık taşır. Refik Halit’in bakar körlüğü toplumsala etki etmedi ama Memduh Şevket’in kişisel bakar körlüğü toplumu etkiledi. Köy Enstitülerinin kapatılması köy ağalarının utkusu, Türkiye’nin yıkımıdır. Enver Paşa’nın bakar körlüğü de toplumsallık içerir. Yüzbaşı Selahattin şöyle bir olay anlatır,” İstanbul’un İtilaf devletlerince işgal edildiğini, Enver, Talat ve Cemal paşaların İstanbul’dan kaçtığını ve bütün Anadolu’da bir hercümerç başladığı yolunda her gün acı haberler alıyorduk.” (İlhan Selçuk, Yüzbaşı Selahattin’in romanı, Cumhuriyet Kitapları, İstanbul, 2010,y-386)
Enver Paşa, Osmanlı devletini savaşa soktu, bu savaşla Enver Paşa Osmanlı devletinin dağılmasına yol açtı. Yenilgiden sonra Anadolu'ya gideceğine, İstanbul’dan ayrılıp amcası Halil Paşa’ya gönderdiği şifreli telle Türkleri kurtarmak için Asya topraklarına gideceğini söyledi. Gitti. Öldürüldü. Enver Paşa’nın bakar körlüğü, hem kendini, hem Osmanlı devletini tarihten sildi.
Şimdi geliyorum Toplumsal önyargıya. Örnek, Osmanlıya Osmanlı topraklarında yaşayan Türk halkı. Osmanlı devletinde gerileme, Karlofça Antlaşmasıyla başlar. Tarih 1699. Bu tarih hem devlet yönetiminde hem müslüman Türk halkında bakar körlüğün başladığı tarihtir. Gerileme bilimden yoksunluğa değil, dinden uzaklaşmayla açıklanır. Bunda Gazali’nin de etkisi vardır. Savaş kazanmak, yeniden fetih dönemi başlatmak istiyorsak daha dindar olmalıyız... Dindarlık uğruna hem devlet, hem Müslüman Türk halkı bakar kör duruma getirildi. Bakar körlük, Gazi’nin aydınlanma devrimine kadar sürer. Mustafa Kemal’in ölümüyle aydınlanma durdurulur.
Bakar körlük 1946’dan sonra halkı kuşatır. 70 yılın sonunda şimdi şuradayız, bu ülkenin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e ‘ayyaş’ denir, halk pısar
Sibel Özbudun bu halkın karakterini gösterir, şöyle, “...şovenizm yakıtı, çok uluslu şirketlerin avlağı, bu devasa kitle sağlamaktadır. Bu kitle yönünü şaşırmış bir görüntü sergilemektedir, kah orduya alkış tutmakta, kah dergahları doldurmakta, üfürükçülerin önünde kuyruğa girmekte, kah sokaklarda domatesleri çiğnemekte, Fransız konsolosluklarının önünde mehterli gösteriler yapmakta, kah Susurluk canilerine ‘Türkiye sizinle gurur duyuyor’ alkışları tutmakta, ANAP’tan umudu kesince DYP’ye, CHP’den umudu kesince DSP’ye, FP’den umudu kesince MHP’ye yönelmekte, zoru görünce bir saniye tereddüt etmeksizin çark edivermekte, sırtından yapılan soygunların farkına bile varmaz ya da umursamaz, hatta soygunculara ‘helal olsun abi, adamlar işini biliyor’ yaveleriyle öykünürken futbol takımlarının oyuncularını gözü kapalı sayabilmekte, Galatasaray’ın galibiyetiyle kendinden geçmekte, düşünsel dağarcıklarını reklam sloganlarına indirgemekte....vb dir. Şu halde, bu topraklarda ‘eşitlikçi özgürlük’ ütopyasını hayata geçirmeye yönelen bir sol muhalefet, bu ‘ana gövde’de köklü bir bilinç dönüşümünü hedefleyen bir ‘kültür’ tasavvuruna sahip olmak durumundadır.” (Sibel Özbudun, Kültür Halleri, Ütopya Yayınları, Ankara, 2003, y-424)
Bakar körlük sosyalist amaçlı bir kültür devinimiyle dönüştürülebilir.