ABD’nin ve Polonya’nın baskılarına rağmen Avrupa Birliği, genel olarak Moskova’ya yönelik, özel ve somut olarak ise ünlü Rus devlet atom enerjisi şirketi “RosAtom”u hedefleyen 10. yaptırım paketini devreye sokmadı. Bu tavizin arka planındaki temel sebep, Rusya Federasyonu atom sanayisinin Avrupa ve dünya nükleer enerji piyasasındaki nihai üstünlüğünden başka bir şey değildi. Adı geçen Rus atom enerjisi holdingine karşı uygulanan yaptırımların son yıllardaki en keskin muhaliflerinden birisi Macaristan’dı. Ülkenin başbakanı Viktor Orban, ekonomilerinin enerjide bağımsızlığını haklı olarak savunurken, daha 2014 yılında Moskova ile “Pakş” adlı enerji santralinin iki yeni nükleer enerji bloğunun inşa edilmesi hususunda sözleşme imzalamıştı. Budapeşte’nin resmi görüşüne bakılırsa; söz konusu nükleer enerji santralinin yeni kapasitesi Macaristan’a nükleer enerjisini 2 kat arttırma olanağı sağlayacak ki, bu da ülkenin enerji ihtiyacının tam olarak yüzde 54’ine tekabül ediyor. Böylesine önemli ve büyük bir projede yüklenici olarak Rusya’nın devlet korporasyonunun seçilmiş olması, yalnızca Macar hükümetinin pragmatik hareket tarzıyla izah edilebilir. Bugün “RosAtom” dünyada belki de sadece nükleer santrallerin inşa edilmesi ve işletilmesiyle ilgili tüm prosedürler zincirini gerçekleştirebilmesi bakımından değil, ama aynı zamanda nükleer yakıtın üretimi ve imhası konusundaki bütün teknolojilere sahip olması açısından da yegâne şirket olarak öne çıkıyor.
Avrupa Rus nükleer sektörü ile işbirliğine devam ediyor
20. yüzyılda dünyada, nükleer enerji santrallerinin inşasını ve bakımlarını tamamıyla gerçekleştirme yeterliliğine sahip salt birkaç adet büyükçe endüstriyel holding mevcuttu. Ne var ki günümüzde ABD ve Avrupa’da bu yetkinlik mühim oranda tükenmiş durumda. Söz gelimi bir taraftan meşhur Amerikan korporasyonu “Westinghouse”, iflastan sonra yeniden yapılanma durumundayken ve de yeni teknolojiler ve projeler geliştirme imkânına sahip değilken, bir diğer taraftan ise uzun süredir atom enerjisi sektöründe liderliğe oynamış Fransız müteahhitler şimdilerde kontratlarındaki taahhütleri düzenli olarak yerine getirmemekle meşguller. Tüm bunlar olup biterken ise, Rusya’nın atom enerjisi tekeli dünyanın çok farklı bölgelerinde nükleer enerji santrali inşa etme konusunda yeni anlaşmalara imza atıyor ve de gözüktüğü kadarıyla işlerini de çok net ve vakti zamanında sonuçlandırıyor. Bunların yanı sıra; “RosAtom”un bütün üretim ve teknolojisi pratikte taşeronların güvenlerine bağlı olmak bir tarafa, ilgili Rus devlet korporasyonu nükleer enerji santralleri için lazım olan yakıt unsurlarını kendisi üretirken, aynı zamanda onların değişimi ve yok edilmesi için gereken bütün hizmet kalemlerini de tek başına temin ediyor. Geçen seneki iktisadi ihtilaflara rağmen, Rusya’nın nükleer yakıtın yeniden işlenmesi noktasında temin ettiği hizmetlerden Avrupa ve hatta Amerika’nın nükleer enerji santral operatörlerinin çoğunluğu aktif olarak istifade etmeyi sürdürüyor çünkü sadece “RosAtom” bu sahada gerçek manada ve her açıdan güvenli teknolojilere sahip.
ABD Avrupa pazarında Amerikan Westinghouse firması için yer açmaya çalışıyor
Geride bıraktığımız 15 Şubat’ta Britanya Savunma Araştırmaları Kraliyet Enstitüsü’nün (RISU) yayınladığı bir raporda, 2022’de yılında nükleer donanım ve teknolojilerin tedarikinin yüzde 20 oranında arttığı belirtiliyordu. Bu işbirliğindeki artışın aslan payı, nükleer enerji santralleri “RosAtom”dan aktif olarak yakıt bileşenleri almaya devam eden Avrupa Birliği’ne ait. Tam da bundan dolayı 2022 yılının şubat ayında, devreye sokulacak yeni yaptırımların tartışılması esnasında “nükleer ambargo”nun tek aktif taraftarının Polonya olması tesadüf olmadı çünkü topraklarında tek bir nükleer enerji santrali dahi bulunmadığı için ülke doğal olarak Rus atom sanayi ile en ufak bir ilişkiye bile sahip değil. Kuvvetle muhtemeldir ki, firmaları Westinghouse’u yeniden ayağa kaldırmaya ve ona Avrupa’daki olası müşterileri ile kazançlı sözleşmeler imzalamasını sağlamaya gayret eden ABD’nin; AB içinde Polonya gibi müttefikleri aracılığıyla yakın vadede “RosAtom”a karşı tatbik edilecek yaptırımları bir kez daha gündeme getirmesi şaşırtıcı olmayacaktır. Yine de bugün için Avrupa nükleer enerji santrallerine; yeni yakıt tedarikini ve kullanılmış radyoaktif elementlerin bertaraf edilmesini zamanında garanti edebilen tek ülke Rusya. Dolayısıyla bu alanda Moskova ile işbirliğinin muhafaza edilmesi yaptırımların konusu olması bir tarafa, çevrenin korunması ve nükleer güvenlik temaları sahalarında ortak çalışmanın ilerletilmesine ihtiyaç var…