Anayasa Mahkemesi’nde 28 Şubat çatlağı! Başkan Zühtü Arslan karşı oy kullandı

Yayın tarihi: 3 Mayıs 2023 Çarşamba 5:49 pm - Güncelleme: 3 Mayıs 2023 Çarşamba 5:49 pm

AYM, 28 Şubat hükümlüleri eski generaller Ahmet Çörekçi, Çetin Doğan ve Cevat Temel Özkaynak’ın “kanuni hakimlik ilkesinin ihlal edildiği” yönündeki başvurusunu oyçokluğuyla reddetti. Başkan Zühtü Arslan ise bu karara karşı oy kullandı.

Anayasa Mahkemesi(AYM) Başkanı Zühtü Arslan’ın AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın da katıldığı AYM’nin 61’inci kuruluş yıldönümünde yaptığı konuşmada Recep Tayyip Erdoğan’ın ve MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin beğenmediği kararlar nedeniyle hedef haline getirilmesine cevap niteliği taşıyan, “Aksine AYM’ye yapılan ağır saldırılar, toplumun yargıya güvenini sarsarak en fazla demokratik hukuk devletine ve onu korumakla görevli olan başta yargı olmak üzere tüm kurumlarımıza zarar vermektedir” sözleri gündemdeki yerini korurken Zühtü Arslan’dan dikkat çeken bir karar geldi.

AYM Başkanı Zühtü Arslan, Erdoğan’ın yüzüne bakarak konuştu: Kararlara imza atanları hedef almanın hiçbir faydası yok

ANKA’nın haberine göre AYM, 28 Şubat davası hükümlüleri eski Orgeneraller Ahmet Çörekçi ve Çetin Doğan ile eski Tümgeneral Cevat Temel Özkaynak’ın Yüce Divan sıfatıyla AYM’de yargılanmaları gerektiği için kanunu hakimlik ilkesinin ihlal edildiği yönündeki başvurularını karara bağladı. Yüksek Mahkeme, talepleri oyçokluğuyla reddetti. Zühtü Arslan ise karara karşı oy kullandı.

“GÖREV SUÇU OLMADIĞINA KARAR VERMİŞTİR”

Arslan karşı oy gerekçesinde şu ifadelere yer verdi:

“Eski Hava Kuvvetleri Komutanı olan başvurucunun hakkındaki yargılamanın Yüce Divan sıfatıyla Anayasa Mahkemesi’nde yapılması gerekirken ağır ceza mahkemesince görülüp sonuçlandırılması nedeniyle kanuni hakim güvencesinin ihlal edildiği iddiası, mahkememiz çoğunluğu tarafından yerinde görülmemiş ve söz konusu güvencenin ihlal edilmediğine hükmetmiştir.

2010 yılında Anayasa’nın 148. maddesine yapılan eklemeyle Genelkurmay Başkanı ve kuvvet komutanlarının da görevleriyle ilgili suçlardan dolayı Yüce Divan’da yargılanmaları öngörülmüştür.

Somut olayda, ‘28 Şubat süreci’ olarak bilinen dönemde kuvvet komutanı olan başvurucu, 54. Türkiye Cumhuriyeti icra vekilleri heyetini cebren ıskat veya vazife görmekten cebren men etmek suçuna iştirak etmekten dolayı 765 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 147. maddesi gereğince cezalandırılmıştır. Derece mahkemesi, atılı suçun görevin sağladığı kolaylık, avantajla ve imkan kullanılarak işlendiği sabit ise de görev kapsamında işlendiğinin kabulünün mümkün olmadığını, zira hiçbir görevin hiç kimseye suç işleme hak ve ayrıcalığı vermeyeceğini belirterek, başvurucunun cezalandırıldığı suçun ‘görev suçu’ olmadığına karar vermiştir.

Görev suçunun tayininde tek başına bu yaklaşımın benimsenmesinin isabetli olmadığı açıktır. Kuşkusuz hiçbir görev, hiç kimseye suç işleme hakkı vermez. Bu durumda ‘görev suçundan’ bahsetmek de imkansız hale gelir. Hiçbir görev, hiçbir kamu görevlisine rüşvet almak, zimmetine para geçirmek, ihaleye fesat karıştırmak gibi fiillere cevaz vermez. Dahası, hiçbir görev, onu yerine getirenlere görevi kötüye kullanma hakkı ve ayrıcalığı tanımayacağından, görevi kötüye kullanma suçunun dahi görev suçu olarak kabul edilmesi mümkün olmayabilir. Tüm bu suçlar, görevin gereklerine aykırı olarak kamu görevlisinin kendisine tanınan yetki ve imkanlardan yararlanılarak işleyebildiği suçlardır. Bu durumda, görev suçunun, kamu görevlisinin o görevde bulunmasa işleyemeyeceği suç olduğu söylenebilir. Başka bir ifadeyle görev suçunun en belirgin özelliği, suç işleyen kişinin görevin kendisine sağladığı güç, imkan ve nüfuz, avantajdan yararlanmış olmasıdır.

“KANUNİ HAKİM GÜVENCESİNİ İHLAL EDECEKTİR”

Başvuruya konu somut olayda da başvurucuya atfedilen suç, onun kuvvet komutanı olarak görevinin sağladığı imkanlardan yararlanarak yapabileceği fiillere dayanmaktadır. Bu nedenle başvurucunun yargılandığı ve mahkum edildiği suçun göreviyle ilgili olmadığını söylemek mümkün değildir.

Anayasa’nın 36 ve 37. maddelerinde güvence altına alınan kanuni hakim güvencesi, hiç kimsenin kanunen tabi olduğu mahkemeden başka bir merci önüne çıkarılmamasını gerektirmektedir. Bu nedenle Yüce Divan’da yargılanması gereken bir kişinin Anayasa Mahkemesi’nin kararları dikkate alınmadan yapılan yorumlarla başka bir yargı merciinde yargılanması, kanunini hakim güvencesini ihlal edecektir.”

Bahçeli’den AYM Başkanı Arslan’a: Zilletin hastalıklı kolu!