Deniyor ki, "Sen karşı tarafa köpürtülecek malzemeyi verirsen, köpürtürler!" Tesadüf bu ya makam arabasıyla, üniformasıyla tarikat evine giden 'Sarıklı Amiral' işi
köpürtülmez!
15 Temmuz darbe girişiminden bu yana aradan neredeyse 5 yıl geçmiş olsa da 'hafta da bir yapılan ve bir türlü bitmeyen FETÖ’cü muvazzaf subaylar' operasyonları
'olağan haber' gibidir, köpürtülmez! Ama 'emekli bir Genelkurmay Başkanı' 27 Mayıs’la ilgili yorum yapınca "Vay darbe heveslisi" diye sorguya çağrılır ve köpürtülür!
Ayasofya Baş İmamı’nın "Yeni Anayasa’da laiklik kaldırılsın, hilafet olsun" anlamına gelecek açıklaması köpürtülmez! Kanal İstanbul gündeme geldiğinden bu yana iktidar tarafından 'fiili' olarak gündeme taşınan 'Montrö' köpürtülmez! Ama emekli generaller Montrö ile ilgili açıklama yapınca "Bunlar darbeci, sökün rütbelerini" diye köpürtülür de köpürtülür!
TBMM’de reddedilen yasa teklifi ertesi gün bütün teyamüller ortadan kaldırılarak yeniden oynanır ama köpürtülmez! Hatta köpürtmek bir yana "Böyle uygulamalar hep vardı" diye demeç üstüne demeç verilir!
Mülki erkan, valisiyle, belediye başkanıyla, milletvekiliyle, kendi açıklamalarında bile Kurtuluş Savaşı’na açıkça karşı çıktığı bilinen ve daha sonra 'vatana ihanetten' idam
edilen İskilipli Atıf Hoca’yı anar ama köpürtülmez! "AYM ihanete teşne" denir köpürtülmez! "AYM kapatılmalıdır" denir yine köpürtülmez!
"İlkokul zekâsına sahip çocukların bile" amirallerin bildirisinden "Darbe iması olduğunu kestirmesi mümkün" denirken, "AYM kapatılsın" denilmesi hukuk devleti için bir anormallik olarak görülmesi bir yana, önemsenip üzerinde bile durulmaz!
İstanbul Sözleşmesi’nin Meclis'e sormaya bile tenezzül edilmeden iptal edilmesi de bunun için kesilen kurbanlar da görmezden gelinerek köpürtülmez!
***
Memleket 'keyfiyetin kurumsallaştığı' Türkiye olunca 'köpürtülenlerin ve köpürtülmeyenlerin' listesi uzayıp gider… 19 yıl sonunda devleti 'parti devletine' dönüştüren sistem neyi isterse onu köpürtür ya da köpürtmez!
Gazeteler, sosyal medya hesapları, televizyonlar iktidarın 'köpürtülecekler' ve 'görmezden gelinecekler' tercihine göre sıraya girerler ve 'ona göre' harekete ederler…
'Davranış kalıpları' böyle olunca hukuk bir yana vicdanlar bile körleşir… Daha iddianame ortada yokken, savcı açıklama yapmamışken, hem savcı olunur, hem de hakim olunur ve kararlar verilir: " 'Rütbelerini sökelim, emeklilik haklarını ellerinden alalım, lojmanlardan atalım, korumalarını kaldıralım' sesleri yeri göğü inletmekle kalmaz, bazıları hemen uygulanmaya başlar… Gazete manşetlerine taşınır, televizyonlarda alt yazı olarak geçmeye başlar, jet hızıyla açılan 'soruşturma' bir anda hem hukuki hem de 'demokrasinin korunması' için 'yapılması zorunlu' hale getirilir…
Ve akla, bilime, pratiğe sığamayacak 'darbe' söylemi bıktırıcı bir iktidar söylemi olarak kafaları çakılır! Sonra yargıya güzelleme yapılarak "Hepimizin bu soruşturmanın sonucunu beklememiz lazım" denir…
Es kaza, itiraz etmeye kalktığınızda "Ya siz dün Gezi için de bugün Boğaziçi Üniversitesi öğrencileri için de darbeci diyordunuz" demeye kalktığınızda da sizi de ya "darbeci" ya da "terör destekleyicisi" yapıp çıkmaları an meselesine dönüşür!
***
Sonra… Sonra da "Amiraller bahane CHP’yi hedefe oturtmak şahane" sahnesine geçilir… Devreye İçişleri Bakanlığı girer 'uzun uğraşlardan' sonra fişlemeler ifşa edilir: CHP ismini darbe ile yan yana getirerek "Darbe çağrıştıran bildiriyi imzalayan emekli amirallerden 4'ü CHP üyesi çıktı" haberi servis edilir…
Açıklamanın birinci günü “Sökün apoletlerini bu alçakların” manşetini atan gazetelerden Türkiye ikinci gün “CHP işin merkezinde”, Takvim “CHP işin tam
merkezinde”, Akit de “Bu işin merkezinde CHP’nin ta kendisi var” diye manşetler atar.
Birinci gün “Amiral bildirisine demokrasi yanıtı” manşeti atan Hürriyet ise ikinci gün “Amiraller art niyetli” manşetini atar ama iş bununla sınırlı kalmaz, gazetecilik adına
büyük bir utanca daha imza atar, Sabah ve Akşam da onu takip eder…
Erdoğan'ın "Bu işin merkezinde CHP var, yakında medyada göreceksiniz" sözlerinin ardından Hürriyet Gazetesi, sonradan düzelttiği haberinde, tıpkı 1980 öncesi Aydınlık Gazetesi’nin yaptığı gibi CHP’li olmak sanki suçmuş gibi "darbe imalı bildiri" denilerek bildiriye imza atan emekli amirallerden CHP’li olanları ve onların kızlarını, oğullarını, akrabalarını isim isim hedef gösterir, sonrada Erdoğan topu alır ve devam eder…
Muhalefet "Aman iktidara malzeme vermeyelim" ürkekliğini üzerinden atmadığı sürece kuzuyu yemekte kararlı olan kurdun bahane üretmesi hiç bitmez. Muhalefet
ağzıyla kuş bile tutsa, "meydan okuyan meydan okumadığı" sürece iktidar "köpürtecek bir malzemeyi" mutlaka bulur…