İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener partisinin TBMM’deki grup toplantısında açıklamalarda bulundu. Akşener “Demre Belediyesi’nin bu yemek yardımını ortadan kaldırdı, yasaklandı bu! Kimsesizlerin kimiydiniz öyle mi, hadi be! Yoksullukla mücadele için gelmiştiniz değil mi! Enesler, Furkanlar, Haticeler ağlarken, siz ‘pudra şekerleri’ çeken, acayip arabalara binen, tuhaf pantolonlar giyen, tuhaf tıraşlı gençler yarattınız! Yazıklar olsun size, haram olsun, zıkkım olsun, zehir olsun! ” dedi.

Akşener grup toplantısında yoksulluk ile ilgili konuya geldiğinde metnin dışına çıkarak  isyan etti. “3-4 yaşındaki çocukların kemikleri sayılıyor” diyen Akşener ” Yoksullukla mücadele için gelmiştiniz değil mi! Ayrımcılık yapmayacaktınız, yasaklarla mücadele edecektiniz! Siz bugün ayrıcalıklı bir sınıf yarattınız! Enesler, Furkanlar, Haticeler ağlarken, siz ‘pudra şekerleri’ çeken, acayip arabalara binen, tuhaf pantolonlar giyen, tuhaf ceketler giyen, kocaman zevksiz kolyeler takan, tuhaf tıraşlı gençler yarattınız! Yazıklar olsun size, haram olsun, zıkkım olsun, zehir olsun!” dedi.

AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan’a seslenen Akşener ” Sayın Erdoğan ne yapıyorsun! Sen aç yatmanın ne olduğunu bilirdin, unuttun! Sen gece sofraya tek çeşit yemek koyup kendi çatal-kaşık uzatamamış bir annenin hassasiyetini bilirdin Sayın Erdoğan! Sana ne oldu, sen ne oldun! Saray seni ne hale getirdi! Çocukların yemeğini nasıl iptal ettirirsin! ” diyerek isyan etti.

Akşener’in konuşmalarından satır başları şöyle:

Pazartesi günü altı siyasi parti olarak Anayasa değişikliği önerimizi paylaştık. Yargıyı bağımsız, Meclis’i güçlü, Yürütme’yi de istikrarlı hale getirmek için ortaya koyduğumu bu önemli çalışma ülkemizin kalkınması yolunda atacağımız adımları tariflerken istibdada karşı hürriyetin sesini savunuyor.

Meclisin etkin denetimi deyince iktidardakileri bir rahatsızlık alıverdi. Temel hak ve hürriyetlerin, hürriyeti sınırlamanın istisna olduğunu görünce tedirgin oldular. Hayvan haklarının ilk kez Anayasal güvence altına alındığını görünce mutsuz oldular.

Sayın Erdoğan’ın dediği gibi “Bunlar daha iyi günlerin” daha yeni başlıyoruz. Bu vesileyle Anayasa değişikliği çalışmamızda emeği geçenlere teşekkür ediyorum. İstibdadın bitişine az kaldı, hürriyete az kaldı.

BOĞAZİÇİ ÜNİVERSİTESİ TEPKİSİ

Artık, ülkemizin her yanını saran, adaletsizliğin, liyakatsizliğin ve keyfiliğin, bir başka örneği de, maalesef, Boğaziçi Üniversitesi’nde yaşanıyor. Ülkemizin, en değerli kurumlarından biri olan, Boğaziçi Üniversitesi’nin bütün köklü gelenekleri ve nitelikli eğitim kalitesi yerle bir edilmek isteniyor. Üniversitemiz, zincirleme biçimde; hoyratça bir siyasi kadrolaşmaya, liyakatsiz atamalara, Saray’ı aratmayan, ucube bir yönetim anlayışına, sahne oluyor. 18 Ocak 2022’de, üç fakültenin seçilmiş dekanları, mesnetsiz suçlamalarla görevden alındı. Ardından, 4 Mart 2022’de, üniversiteyle hiçbir ilgisi olmayan, üç akademisyen, tepeden indirme yöntemiyle, aralarında, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi’nin de bulunduğu, üç fakülteye, dekan olarak atandı.

Kayyum sonrası Boğaziçi geriledi

Bu kişiler, akademisyen bile olmadıkları üniversitede dekan sıfatıyla, yönetim kurullarına girdiler. Öğrenciler ve akademisyenler aleyhinde, yüzlerce soruşturmaya katıldılar. Üniversitedeki işleyişi, hiç bilmedikleri için usulsüz, hukuksuz, kararlar aldılar. Bu kararların tamamı da, öğrenciler ve akademisyenler tarafından, yargıya taşındı. Peki bu kararlar neydi biliyor musunuz? Mesela; geçtiğimiz ekim ayında; İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi’nde İşletme Bölümü‘nün, seçilmiş başkanı ceza verilerek görevinden alınıyor. Tepeden inme dekan da, onun yerine kendisini, bölüm başkanı olarak atıyor. Evet yanlış duymadınız, kendisini atıyor. Bu dekan, Türkiye’nin, en yüksek puanlı işletme bölümüne, kendi alanı olmamasına rağmen, hukuksuz bir şekilde, vekaleten bölüm başkanlığı yapıyor.

Rezalet, maalesef burada da bitmiyor. Bu kasım ayında, Ekonomi Bölüm başkanı da aynı şekilde görevden alınıyor. Ekonomi Bölümü‘nde idari açıdan oldukça tecrübeli akademisyenler olmasına rağmen aynı dekan yine, tamamen usulsüz ve hukuksuz bir şekilde kendisini buraya da atıyor. Böylece Türkiye’nin, en yüksek puanlı ekonomi bölümüne ekonomiyle alakası olmayan bir dekan adeta, “ben aslında ekonomistim” diyerek, Saray sakinlerinden alıştığımız, buram buram cehalet kokan bir özgüvenle, vekaleten bölüm başkanlığı yapıyor.

“ERDOĞANIMSI DEKAN…”

Bu sayede İçerisinde 3 bölüm olan, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi‘nin, 2 bölümüne bu her konunun uzmanı dekan arkadaş, vekaleten başkanlık yapıyor. Şimdi hepiniz, bu “Erdoğanımsı” dekanın, kendi alanı nedir diye, merak ediyorsunuz değil mi? İşte o da, 3’üncü bölümde saklı… Bu arkadaşın alanı, Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkilermiş… Ancak ne hikmetse, kendi alanına bir türlü başkan atamıyor. Peki neden biliyor musunuz? Çünkü, bu dekan arkadaş, kendisini Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler bölümüne, akademisyen olarak atatmak için uğraşıyor. Bu yüzden de, herhalde göze batmamak için, bu bölüme, vekaleten başkanlık yapmıyor. Çünkü esas amacı, asaleten başkan olmak…

Hatta, bunun için çalışmalara da, Ağustos ayında başlıyor. Bölümün ve fakültenin, hiçbir talebi olmamasına rağmen, kadro kullanma izin talebi için, YÖK’e gidiyor. YÖK de, her zamanki ciddiyetsizliğiyle, Fakülte Yönetim Kurulu ile, bölümün onayı olmamasına ve yapılan tüm itirazlara rağmen, dekanın talebini onaylayıp 27 Ekim 2022’de, kadro ilanı çıkıyor. Üstelik ilanda, doktora tezinin başlığına kadar, tüm koşullar da bu arkadaşın, akademik geçmişiyle yakından örtüşüyor… Yaa, bakın siz şu tesadüfe… İşte tüm bu rezillik, Boğaziçi Üniversitesi’nin, ne denli hedef alındığını, kişisel çıkarlar ve rant arayışları için, ne denli tahrip edildiğini çok net bir şekilde, ortaya koyuyor. Bu durum; Ülkemizdeki, her gelir grubundan, en parlak çocuklarımızın alınlarının teriyle girip, kamu kaynaklarıyla, dünya standardında eğitim aldıkları, saygın bir üniversitemizin liyakatsizlikle, kayırmacılıkla ve keyfilikle, düşürüldüğü durumun özetidir.

ÜNİVERSİTEDE AHBAP-ÇAVUŞ İLİŞKİSİ’

Boğaziçi Üniversitesi’ni esir alan, bu örnek; ülkemizdeki, en büyük sorunlarımızdan biri olan; tepeden inme ve liyakatsiz atamaların, ahbap çavuş ilişkisiyle, yürütülen işlerin ortak akıl ve demokrasiden uzak, yönetim anlayışının, ibretlik bir iz düşümüdür. Bu vesileyle; bu arkadaşa, işgal ettiği dekanlık ile başkanlıklara, çok alışmamasını tavsiye ediyor; içinde bulunduğumuz dönemde, keser ve sapın hızla döndüğünü ve hesap gününün, artık çok yakın olduğunu, hatırlatmak istiyorum.

Ayrıca; iki yılı aşkın süredir, maruz kaldıkları hukuksuzluk karşısında hakkını arayan, her gün, nöbetler tutarak, bu ahlaksızlığa itiraz eden, demokratik, özerk ve özgür bir üniversite hayalinden vazgeçmeyen, Boğaziçi Üniversite’mizin tüm akademisyenlerine ve öğrencilerine, her zaman yanlarında olduğumuzu, bir kez da söylemek istiyorum. Siz hiç merak etmeyin; yaşadığınız bu kabus bitecek! Türkiye, özgürleşecek! Türkiye, gelişecek! Türkiye, güzelleşecek! Türkiye, zenginleşecek! Ve Türkiye iyileşecek! Üstelik buna engel olmaya, hiç kimsenin gücü yetmeyecek!

Öğretim üyelerinden tepki! Boğaziçi’nde dekan ikinci defa kendisini bölüm başkanı atadı

MERKEZ BANKASI’NIN POLİTİKA FAİZİNİN, DÜŞÜK OLMASI, BİR TEK, SAYIN ERDOĞAN’I MUTLU ETMEYE YARIYOR”

Bay Kriz ve ekonomi yönetiminin, akıl ve bilime düşman davranışları artık tüm dünyada devlet yönetiminde, liyakatsizlik ve beceriksizlik dendiğinde neredeyse literatüre girecek, bir vaka haline geldi. Bu durumun, son örneği olarak, geçtiğimiz hafta, Merkez Bankası, politika faizini, yüzde 9’a indirdi. Böylece faiz, tek haneli rakama indi. Sayın Erdoğan da, nihayet muradına erdi. Peki ülkemizde ne değişti? Hiçbir şey… Ne kur oynadı, ne de faizlerde, bir değişiklik oldu. Yani bu vesileyle, bir kez daha görmüş olduk ki, Merkez Bankası’nın politika faizinin, düşük olması, bir tek, Sayın Erdoğan’ı mutlu etmeye yarıyor. Çünkü ekonomide, herhangi bir sinyal etkisi yok. Dolayısıyla artık, politika faizine de, “Erdoğan faizi” diyebiliriz…

Merkez Bankası’nın faiz kararına tepki yağdı

Nitekim; Sayın Erdoğan, her ne kadar faize karşı zafer kazanmış gibi, nutuklar atsa da; milletimizin yaşadığı gerçekler, maalesef değişmiyor. “Faiz sebep, enflasyon sonuç” yalanına, artık kimse inanmıyor. Çünkü, çarşıdaki, pazardaki pahalılık vatandaşlarımızın, canını yakmaya, aynen devam ediyor. Mutfaklardaki yangın büyüyerek devam ediyor. Memur, esnaf, emekli, asgari ücretli, enflasyon canavarının altında, ezilmeye devam ediyor. Ama Bay Kriz’e göre, artık sıra enflasyondaymış… Aklınca faizi halletti ya, şimdi sıra enflasyona gelmiş… Biliyorsunuz, en son, “Merak etmeyin, o da inecek.” dedi. Tabi, bu aslında, olumlu bir gelişme… Çünkü, hatırlasınız kendisi, uzun bir süre enflasyonun varlığını bile kabullenememişti. Sonrasında; “enflasyon demesek, hayat pahalığı desek…“ diyerek işi iyice lakaytlığa vurmuştu.

TÜİK‘E TEPKİ

Ve bu yılın başından beri de, enflasyon için, düşüş tarihi vermeye çalışıyor. Martta düşecek dedi, olmadı. Nisanda düşecek dedi, olmadı. Mayısta düşecek dedi, yine olmadı. Şimdi artık, tarih de veremiyor. “3 vakte kadar” edebiyatıyla, konuyu geçiştirmeye çalışıyor… Değerli dava arkadaşlarım; Yalnız, Sayın Erdoğan’ın, kahve fallarına endekslediği enflasyonu düşürme masalında Tayyip Bey’i Üzmeyen İstatistik Kurumu, TÜİK’in katkılarını da saymazsak olmaz. Bu süreçte, onlar da, çok çektiler. Tayyip Bey’i mutlu etme yolunda, çok başkan eskittiler. Sayın Erdoğan’ın istediği rakamı, söylemeyen başkanlar, sonbaharda düşen yapraklar gibi, birer birer döküldüler. Adaya, teker teker veda ettiler…

Ve en sonunda, TÜİK de çareyi, her şeyi gizlemekte buldu. Mayıs 2022’den beri, ayrıntılı veri açıklamayı durdurdu. Şimdi de, hummalı bir biçimde baz etkisiyle, hesap oyunlarıyla, milletimize, enflasyon düştü masalları anlatmaya hazırlanıyorlar. Ama yemezler! Milletimiz artık, son derece açık ve net bir şekilde görüyor ki bu iktidar artık, ülkemizi yönetemiyor. Memleketimizi içine sürükledikleri yangın, artık kürsü nutuklarıyla gizlenemiyor. Makyajlı rakamlarla kapanamıyor. Süslü yalanlarla örtülemeyecek kadar, açık bir şekilde sokaklarda, marketlerde, pazarlarda görülüyor.

TÜİK mucizesi sürüyor! Enflasyon yüzde 83

MİLLET KASADA MAHCUP OLMAKTAN ÇEKİNİYOR”

Milletimiz artık, markete gitmek bile istemiyor. Neden biliyor musunuz? Çünkü, parasının yetip yetmeyeceğini bilemiyor. Çünkü, kasada mahcup olmaktan çekiniyor. Çünkü, aldığı ürünleri, iade etmek zorunda kalmaktan korkuyor. Ama biz bu gerçekleri dile getirdikçe, iktidar bize; “Abartıyorsunuz” diyor. “Yaygaracılık yapıyorsunuz” diyor. “Yalan söylüyorsunuz” diyor. O yüzden gelin, şimdi hep beraber, enflasyon sepetindeki gıda ürünlerinin, son 1 yıldaki, fiyat artışlarını inceleyelim. Üstelik öyle, her marketin değil, süper indirimli, üç harfli marketlerin fiyatları üzerinden gidelim. Bakalım, yalan mı söylüyormuşuz? Bakalım, abartıyor muymuşuz? Bakalım, yaygara mı yapıyormuşuz?

GIDA ÜRÜNLERİNDE FAHİŞ FİYAT ARTIŞLARI

Mesela; her evin vazgeçilmezi sütün, 1 litresinin fiyatı; 2021 yılının kasım ayında, 7,13 lirayken, 2022 yılının, kasım ayında, 15 buçuk liraya çıkmış. Yani, 1 yıllık artış oranı, yüzde 117,4. Mesela; 1 kiloluk beyaz peynirin fiyatı; 2021 yılının, Kasım ayında, 32,89 lirayken, 2022 yılının, Kasım ayında, 85,80 liraya çıkmış. Yani, 1 yıllık artış oranı, yüzde 160,9. Mesela; 1 kilo yoğurdun fiyatı; 8,74 lirayken, 17,98 liraya çıkmış. Yani, 1 yıllık artış, yüzde 105,6. Mesela; 1 kilo patlıcan; 7,12 lirayken, 18,90 liraya çıkmış. Yani, 1 yıllık artış, yüzde 165,6.

Mesela; 1 kilo domates; 7,36 lirayken, 19,90 liraya çıkmış. Yani, 1 yılda, yüzde 170,3 artmış. Mesela; 1 kilo salatalık; 5,46 lirayken, 11,90 liraya çıkmış. Yani 1 yılda, yüzde 118,1 artmış. Mesela; 1 kilo limon; 4,39 lirayken, 13,90 liraya çıkmış. Yani 1 yılda yüzde 216,8 artmış. Mesela; 1 kilo elma; geçen sene 5,38 lirayken, bu sene 14,90 lira olmuş. Yani 1 yılda, yüzde 177 zamlanmış. Mesela; 1 kilo pirincin fiyatı; 13,04 lirayken, bir senede, 27,50 liraya çıkmış. Yani, yüzde 110,9 artmış.

“ARTIK YOLUN SONU YAKIN ERDOĞAN!”

Mesela; 1 kiloluk toz şekerin, fiyatı; 2021 yılının kasım ayında, 6,91 lirayken, 2022 yılının, kasım ayında, 24 liraya çıkmış. Yani, 1 yıllık artış oranı, yüzde 247,4. Evet, yanlış duymadınız, yüzde 247,4. Ancak, tüm bu rakamların karşısında, TÜİK’e göre şeker, yalnızca, yüzde 153 artmış. Yaa bakar mısınız şu işe?… Ne demişler? Yalancının mumu, yatsıya kadar… Hal böyleyken iktidarın mumu da, artık seçime kadar! Giderayak sönmekte olan, iktidar mumunun, cılız ışığında; Durmak yok, yalana devam Sayın Erdoğan! Durmak yok masala devam Sayın Erdoğan! Durmak yok, artık yolun sonu yakın, Sayın Erdoğan!

Karar yazarı: Derin yoksulluk konuşuluyor, önce bunu aşalım yürürüz ‘Türkiye Yüzyılı’na

“BÖYLESİNE CİDDİYETSİZ BİR İKTİDAR DAHA, GÖRÜLMEMİŞTİR”

Türkiye Cumhuriyeti Devleti tarihinde bu kadar beceriksiz, böylesine ciddiyetsiz bir iktidar daha, görülmemiştir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti tarihinde, milletimizin taleplerine, böylesine kulak tıkayan yaşadığı acılara, bu denli göz yuman bir iktidar daha, görülmemiştir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti tarihinde, vatandaşın cebine, böylesine göz diken bir iktidar daha, görülmemiştir. Ülkemiz bugün, tarihinde görülmemiş bir bunalımın içindedir. Ve bu bunalımın sebebi de, iktidarın ta kendisidir. Nitekim; 2023 yılı bütçesi de, bu gerçeği yansıtıyor. Biliyorsunuz bütçe, geçtiğimiz 17 Ekim’de, Meclis’e sunulmuştu. Ben de, 19 Ekim’deki grup konuşmamda kapsamlı bir bütçe değerlendirmesi yapmıştım. Konuşmamda, Bay Kriz ve arkadaşlarının ne kadar öngörüsüz olduğunu tahminlerinde, tarihi sapmalar yaşandığını rakamlarla ifade etmiştim.

79 YIL SONRA 2’İNCİ DÜNYA SAVAŞI ŞARTLARI

Biliyorsunuz; 2022 bütçe harcama büyüklüğünün, 1 trilyon 751 milyar lira olması planlanmıştı. Şimdi ise, iktidar, bunun, 3 trilyon 134 milyar lira olacağını söylüyor. Yani, yıl sonu itibariyle, bütçe başlangıç miktarının, neredeyse iki katına çıkıyor. İkinci Dünya Savaşı koşulları altındaki, 1943 yılından beri böyle bir şey, hiç yaşanmamış. Evet yanlış duymadınız. 79 yıl aradan sonra, Bay Kriz ülkemize, 2’inci Dünya Savaşı şartlarını yaşatmayı, başarmış bulunuyor. Bu olağanüstü başarısızlıktan ötürü, başta Sayın Erdoğan olmak üzere, liyakat abidesi, Ak Parti ekonomi kadrosunu kutluyorum. 2023 yılı bütçesinin, Plan ve Bütçe Komisyonundaki görüşmeleri, 25 Kasım itibariyle, sona erdi. İYİ Parti grubu olarak, milletimizin farklı ihtiyaçlarının, karşılanması amacıyla, tam 26 önerge verdik.

AK PARTİ’NİN DE ‘VEDA BÜTÇESİ’ OLACAK”

Tahmin edeceğiniz gibi istişareden, demokrasiden, nasibini almamış, Cumhur İttifakı milletvekilleri bu önergelerin tamamını, reddetti. Tabi, bizim milletimiz için verdiğimiz önergelerimizin, tamamı reddedilirken KÖİ projeleri için, yandaş müteahhitlere 102 milyar lira faiz giderleri için de, 566 milyar lira ödenek koyuldu. Miktarını kimsenin bilmediği, kur korumalı mevduat ödemeleri de aynen devam edecek. İşte size Ak Parti’nin, “millet odaklı” bütçe anlayışı… Gerçekten ibretlik. Öyle anlaşılıyor ki; Cumhuriyetimizin 100. bütçesi, Ak Parti’nin de, “veda bütçesi” olacak.

Çünkü bu bütçede, ekonominin sorunlarını, yapısal olarak çözecek hiçbir tedbir yok. Kamu yatırımları için ayrılan kaynak, çok yetersiz. Bay Kriz’in tek amacının, ekonomiyi seçime kadar yüzdürmek olduğu çok net bir şeklide anlaşılıyor. Israrla ve inatla sürdürülen yanlış politikaların bedeli vatandaşımıza, yoklukla, yoksullukla, fakirleşmeyle ödetiliyor. Bu bütçede, çiftçi yok, emekli yok, memur yok, asgari ücretli yok, öğrenci yok, EYT’li yok… Bu bütçede, millet yok, millet! Mesela; tarım destekleme bütçesi, enflasyona karşı korunmuyor, çiftçilerimiz mağdur ediliyor. TÜİK’in açıkladığı, Tarımsal Girdi Fiyat Endeksine göre tarımsal girdilerde enflasyon, yüzde 138,2’e ulaştı. Ama buna rağmen 2022 yılında, tarım destekleme bütçesi sadece yüzde 62,7 artırılıyor. Oysa tarımsal destekleme bütçesi, en azından, tarımdaki girdi maliyetleri kadar artırılmalıydı.

Eşi rüşvete aracılıktan ceza alan AKP’li vekil: Allah kimsenin başına vermesin

“İKTİDAR ÇİFTÇİLERİMİZE SADECE 54 MİLYAR LİRAYI LAYIK GÖRÜYOR”

Saçma sapan politikalar nedeniyle, üst gelir grubuna, Kur Korumalı Mevduat kapsamında bir çırpıda, 300 milyar lira ödemekten kaçınmayan iktidar, milyonlarca çiftçimize, “2023 yılında, sadece 54 milyar lira ödeyeceğim” diyor. Kamu Özel İş Birliği Projeleri çerçevesinde, “Beşli çeteye, 102 milyar lira ödeyeceğim” diyen iktidar, çiftçilerimize, sadece 54 milyar lirayı, layık görüyor. Mesela; Ak Parti’nin veda bütçesinden, öğrencilerimiz de nasibini alıyor. KYK burs ve kredi ödemeleri, düşük artırılarak ihtiyaç sahibi öğrencilerimiz de mağdur ediliyor. 2022 yılında, yüzde 85 buçukluk enflasyona karşı, öğrenci burs ve kredileri, sadece yüzde 30 oranında artırılıyor.

Mesela; bu kadar yüksek enflasyon ortamında, maaş ve ücretlerin, altı ayda bir enflasyon kadar artırılması, çalışanlar ve emeklilerde, büyük bir refah kaybına neden oluyor. Bu kayıp, yıllık bazda, çalışanların cebinden 830 milyar lira alınması demek. Ama maalesef; çiftçinin, çalışanların, öğrencilerin yaşadıkları bu kayıpların hiçbiri 2023 bütçesinde telafi edilmiyor. Öyle görülüyor ki; 2023 yılı, milletimiz için, daha zor bir yıl olacak. Ama, kimse endişelenmesin. Şunun şurasında, seçime çok az kaldı… Emin olun, sayılı gün, çok çabuk geçecek. Sandıktan, yetkiyi aldığımızda, Türkiye’yi hak ettiği ciddiyet ve millet odaklı bir anlayışla yöneteceğiz. Bay Kriz ve arkadaşlarının, her saçmalığını, yakından izliyoruz. Ekonomi ekibimizin, süratle enkazı kaldırıp, molozları temizlemek için, planları, programı, yol haritası ve kadroları hazır.

“3-4 YAŞINDAKİ ÇOCUKLARIN KEMİKLERİ SAYILIYOR”

Biz, uzunca bir zamandır derin yoksulluk çalışıyoruz. O evlere giriyorum arkadaşlarımla birlikte. Birçok arkadaşımın kendi imkanları çerçevesinde bir fon oluşturduk, derin yoksulluk fonu. Kitap, kırtasiye eksiği gideriyoruz. Burs vermeye gayret ediyoruz ve o kadar acı ki okul forması alamıyor aileler. Çocuğuna ayakkabı alamıyor aileler. Kırık buzdolaplarının içinde sadece hoşaf buluyorum. Bu ailelerin anneleri, çocukların sabah kahvaltısını, ‘uydur kaydır’ gıda maddeleriyle yapıyor. Öğle yemeğine bir poğaça, elma koyamıyor. Buradan çok şikâyet aldık. Uzun zamandır derin yoksulluk çalışıyoruz. Bizzat kendim gidiyorum. Bu bilginin bir çıktısı olarak, adına Rüzgar Gülü dediğimiz, öğrencilere ücretsiz sabah kahvaltısı ve öğle yemeği önerisinde bulunduk, ‘biz yapacağız ama siz de yapın’ dedik. Sayın Erdoğan’a ‘siz bunun hayır duasını alın’ dedik. Nesli kaybediyoruz. 3-4 yaşındaki çocukların kemikleri sayılıyor. 15 yaşındakilerin çoğu obez protein almadıkları için! Buna kulak tıkadılar! Demre Belediyesi, pilot olarak başladı bu uygulamaya. Kaymakamlık, Demre Belediyesi’nin bu yemek yardımını ortadan kaldırdı, yasaklandı bu! Kimsesizlerin kimiydiniz öyle mi, hadi be!

İlkokul çağındaki çocukların beslenme çantaları boş kaldı!

“YAZIKLAR OLSUN HARAM OLSUN ZEHİR ZIKKIM OLSUN!”

* Yoksullukla mücadele için gelmiştiniz değil mi! Ayrımcılık yapmayacaktınız, yasaklarla mücadele edecektiniz! Siz bugün ayrıcalıklı bir sınıf yarattınız! Enesler, Furkanlar, Haticeler ağlarken, siz ‘pudra şekerleri’ çeken, acayip arabalara binen, tuhaf pantolonlar giyen, tuhaf ceketler giyen, kocaman zevksiz kolyeler takan, tuhaf tıraşlı gençler yarattınız! Yazıklar olsun size, haram olsun, zıkkım olsun, zehir olsun!

“Okula içi boş ekmekle gelen, açlıktan bayılan çocuklar var”

SANA NE OLDU ERDOĞAN!?”

Adı Enes, Furkan, Ecrin… Bu dönemde doğmuş ama kemikleri sayılan çocuklar… Beslenme çantası olmayan ama iyi kötü bir şey çıkaran diğer arkadaşlarına imrenerek bakan, çeşmeden su içip açlığını gideren çocuklar! Sayın Erdoğan ne yapıyorsun! Sen aç yatmanın ne olduğunu bilirdin, unuttun! Sen gece sofraya tek çeşit yemek koyup kendi çatal-kaşık uzatamamış bir annenin hassasiyetini bilirdin Sayın Erdoğan! Sana ne oldu, sen ne oldun! Saray seni ne hale getirdi! Çocukların yemeğini nasıl iptal ettirirsin! Biz kaç tane ilde söyledik bunu! Oyları sen al, artısını sen al, o çocuklar açlıktan kurtulsun. Bodurluk başladı çocuklarda. Boyları uzamıyor. Anlatamam o girdiğim o evlerdeki durumları. Günahtır ya. Bir tarafta zenginliklen, şımarıklıktan gözümüzün içine sokar gibi davrananlar, diğer tarafta açlık çeken çocuklar…

Beylikdüzü’nde bin 75 çocuğa her gün beslenme çantası hazırlanıyor

KONYA’DA KÖPEKLERE YAPILAN VAHŞET

Uzun süredir, sahipsiz sokak hayvanlarıyla ilgili haberleri, endişeyle takip ediyoruz. Bu mesele, ülkemiz için, artık çok ciddi bir sorun hâline geldi. Bu sorun; gün geliyor, masum çocuklarımızı tehlikeye atıp, canlarına mal oluyor gün geliyor, sessiz canlarımızın, canice katledilmesine sebep oluyor. Buradan açıkça ilan etmek istiyorum. Bizim; 11 yaşındaki Mustafa’mızının, hayatını kaybetmesine de; geçtiğimiz hafta, Konya’daki barınakta yaşanan vahşete de; zerre tahammülümüz yoktur. Bizim için, buradaki esas mesele; “yaşam hakkının“ ihlalidir. Nasıl ki tüm insanların, onurlu bir yaşam hakkı varsa; o insanlarla aynı dünyayı, aynı toprağı, aynı havayı paylaşan tüm canlıların da, onurlu bir yaşam hakkı vardır.

Köpeklere işkence edilen barınağın müdürü açığa alındı! Daire başkanına inceleme başlatıldı

Dolayısıyla bizim anlayışımıza göre; mesele, “yaşam hakkı” olunca, devlet de, bu konuya duyarsız kalamaz. Sokaklarımızın, milletimiz için, güvensiz hâle gelmesine de, barınaklarımızın, işkence merkezlerine dönüşmesine de, razı olamaz. Ancak; devlet yönetmekten, bihaber olan bu iktidar, bu konuda da, tüm beceriksizliğini gözler önüne seriyor. Hatırlayın; 18 Kasım’da, Sayın Erdoğan, bir açıklama yapmıştı. Demişti ki; “Sahipsiz sokak hayvanlarının yeri, sokaklar değil, barınaklardır. Belediyeler, barınaklar inşa ederek, başıboş sokak hayvanlarını toplamalı. Konya Büyükşehir Belediyemizin, çok örnek bir çalışması var.”

“GÖRÜNTÜLERİ İZLEMEKTE ZORLANDIM”

Bu açıklamadan, tam 1 hafta sonra, Sayın Erdoğan‘ın, örnek gösterdiği, Konya Sahipsiz Hayvan Bakımevi ve Rehabilitasyon Merkez’inde, korkunç bir vahşetin görüntülerine şahit olduk. Eminim ki, birçoğunuz, benim gibi, o işkence görüntülerini, izlemekte bile zorlandı. İnsanlıktan nasibini almamış, vicdansız bir caninin yaptıkları karşısında, hepimizin yüreği sızladı. O sessiz hayvanlara, işkence eden vicdansızları, kendilerine emanet canlıları, açlıkla sınayan kalpsizleri, buradan, bir kez daha lanetliyorum. Allah her birini ıslah etsin! Bu vesileyle; hepimizin, yüreğini kanatan bu görüntülere, sessiz kalmayan, büyük bir duyarlılık göstererek, olay yerine giden, ellerinden geldiğince, sessiz dostlarımızın, ihtiyaçlarını karşılayıp, onlara sahip çıkan, tüm hayvansever kardeşlerime, canı gönülden teşekkür ediyorum.

Biliyoruz ki; bu caniler için, yürekleri soğutacak bir cezai yaptırım, maalesef kanunlarımızda yer almıyor. Üstelik iktidar da, her zaman olduğu gibi olay yaşandıktan sonra, “gereken tedbirleri aldık” demenin, ötesine geçemiyor. Hatta; devlet yönetmenin, gereğini yerine getirerek bu konuya son verecek netlikle, somut adımlar atacağına yine, insanlarımızı, birbirinin karşısına dikerek, işin içinden sıyrılmaya çalışıyor. Ciddiyetsiz açıklamalar, bilinçsiz yönlendirmelerle, milletimizi, düşman kamplara ayırıyor.

Konya’da sahneye fırlayan genç: Konya uyan AKP’ye oy verme