AKP ve MHP seçim barajı konusunda ters düştü, Akşener cevabı gönderdi

Yayın tarihi: 21 Ocak 2021 Perşembe 8:14 am - Güncelleme: 21 Ocak 2021 Perşembe 8:14 am

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, % 10 seçim barajı tartışması için “Cumhur İttifakı’nın oyları düştü diye atılacak adım ahlaken tartışmalı hal alır. Siyasetin kuralları bir partinin ikbali üzerine bina edilemez. Edilirse adı demokrasi olmaz” dedi

Sözcü gazetesi yazarı Saygı Öztürk İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener ile röportaj gerçekleştirdi. İşte Saygı Öztürk’ün haberi:

Siyasetin gündemi yoğun. İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener de yoğun gündemi içinde esnaf ziyaretlerini sürdürüyor, dert dinliyor. Akşener, genel merkezdeki çalışmalarını, toplantılarına da “maskeli-mesafeli” olarak devam ediyor. Yüzde 10 seçim barajı yeniden konuşulmaya başlandı. AKP’liler, baraj oranının daha da yükseltilmesini dile getirirken, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, barajın düşürülmesinden yana. Akşener ise “Barajı konuşan iktidar yolcu demektir” diyor ve şunları söylüyor:

ETİK VE GERÇEKÇİ DEĞİL

Öncelikle ortakların önce kendi aralarında, sonra kamuoyu önünde konuşmalarını öneriyorum. Bir iletişim problemi olduğu ortada. Son dönemde iktidarın ortakları nedense fikir ayrılıkları olan her konuyu Twitter üzerinden veya basın aracılığıyla konuşmayı tercih eder oldu.

AKP çevrelerinde barajın yükseltilmesiyle ne amaçlandığını anlamak zor değil. Bazı partileri, önerilen yüzde 12’nin altında değerlendirdikleri açık. ‘Siyasi etik’ diye diye geziyorlar ama zora geldi mi kendilerince böyle cinliklerin peşine düşüyorlar. Bu hem etik olmayan hem de gerçekçi olmayan bir yaklaşım.

Küçük ortaksa, belli ki kendini riskte görüyor ve barajın düşürülmesini istiyor. Bu da anlaşılabilir bir talep. Çünkü baraj altı kalma ihtimali, siyasi manevra imkanını ortadan kaldırır, etkisiz eleman haline getirir. Belli ki bunu istemiyor. Yoksa yıllarca mevcut barajı savunmuş bir anlayışın, bu hamlesi başka türlü açıklanamaz.

MİLLET İRADESİ VURGUSU

Ama unutmayalım ki, siyasetin kuralları, bir partinin ikbali üzerine bina edilemez. Edilirse, orada sistemin adı demokrasi olmaz, ‘Yazıhanem açık kalsın” anlayışı olur. Elbette bunların hepsi konuşulabilir, tartışılabilir. Ama bu tartışmalar bütüncül bir şekilde yapılmalıdır.

Tartışmaların merkezindeyse milletimiz ve millet iradesinin egemenliği olmalıdır. Cumhur İttifakı’nın oyları düştü ve ikbali riske girdi diye bu alanda atılacak, merkezinde milletin olmadığı her adım, ahlaken tartışmalı hale gelir.

BAŞKA EVRENDE YAŞIYOR

Siyaset millete hizmet için yapılır. Vatandaşınıza dokunmak, sesini duymak zorundasınız. Derdini dinlemek, ne yiyor, ne içiyor bilmek zorundasınız. Bunları bilirseniz, memleketin meselelerini doğru teşhis edersiniz. Doğru tedavinin de ilk şartı doğru teşhistir.

Sayın Erdoğan, siyasetinin ilk yıllarında sokağı bilirdi. Vatandaşa dokunurdu. Ama saray onu milletten ve dolayısıyla gerçeklerden kopardı. Kendisi maalesef artık başka bir evrende yaşıyor. Türkiye’nin meseleleri ancak siyaset içinde çözülebilir. Bu da ancak siyaset, vatandaşı duyarsa, ona dokunursa, ayağına giderse olur. Milletine yabancılaşmış bir siyasetin memlekete vereceği bir şey olamaz.

VİCDANLARDA AÇILAN YARALAR ZOR KAPANIR

Selçuk Özdağ ve aynı gün Orhan Uğuroğlu’na yapılan saldırıdan sonra “Saldırı emrini kimin verdiği” konuşuluyor. Ben de aynı soruyu Akşener’e yönelttim. Akşener’i dinliyorum:

“Bu hukuki bir mesele. Cevabı emniyet, yargı bulacak. Kimin azmettirdiği ortada. Bir anlamda, herkesin bildiği bir sır bu. Ama ben siyasetin geldiği nokta açısından üzgünüm. Vücuttaki yaralar iyileşir. Ancak, siyasette, vicdanlarda açtığı yaralar zor kapanır. Hele de ülkeyi yönetenler bu işin önünü almazsa, bu yaralar kangren olur ki, onun da memleketimize bedeli ağır olur. Siyaset, hizmette rekabet alanıdır. Söylediğini beğenmediğiniz rakibinize saldırtırsanız o siyaset olmaz. Bunlar saldırı da değil. Saldırı yüzünüze karşı yapılandır. Bu yapılanlar namert birer pusu. Bunu da aslında bir aydın hareketi olan ‘Milliyetçilik’ adına yapıyorlar. Böyle Milliyetçilik olmaz.”

Akşener’e göre bunlar planlı ve örgütlü işler. Peki, benzer olayların meydana gelmemesi için neler yapılmalı? Akşener’in cevabı şöyle: “Bu olayların davalarına bir bakın. Ortada planlı, organize bir iş var, ama soruşturmalar, davalar hep ‘Müessir fiilden’ açılıyor. Örneğin danışmanım Murat İde’ye saldıranlar… Evinin önünde hepsi araçlarından aynı anda iniyor ve saldırıyor. Yani her şey planlı ve organize. Suç da organize. Ama soruşturma ya da davanın dayandığı kanun maddesi ‘Müessir fiil’, yani hafif yaralama. Bu kadar organize işlere böyle soruşturmalar ödül gibidir. Bu kafayla önleyemezsiniz.”

CUMHUR İTTİFAKI’YLA YAN YANA GELMEMİZ İMKANSIZ

İYİ Parti’nin, AKP ile “Kapı arkası diplomasi” yürüttüğü iddia edildi. Akşener’e, “AKP ile herhangi bir temasınız var mı?” diye sordum. Cevabı şöyle oldu: “AK Parti ve MHP genel başkanlarının geçmişte birbirlerine ettikleri hakaretlerden, taktıkları lakaplardan sonra bugün, ‘Etle tırnak olduk’ dediklerini görünce, sanıyorlar ki, siyasetçilerin hepsi böyle davranır. İlkeler değil, menfaatler üzerine kurulmuş bir ittifakın parçası oldukları için, doğal olarak her siyasetçinin aynı ilkesizliğe meyledebileceğini düşünüyorlar. Meral Akşener böyle bir şey yapmaz. Bizim en büyük gücümüz, açık ve şeffaf oluşumuz. Çünkü biz ilkelerimizle siyaset yapıyoruz. Bu ilkeler ışığında baktığınızda, bizim Cumhur İttifakı’yla yan yana gelmemize imkan yok. Ben bunu söyledikçe nedense iktidar medyası, bu iddiaları gündeme getirip küçük ortağın sinirlerini zıplatıyor. Altını çizmek isterim ki; endişeye mahal yok. İktidarın küçük ortağının içi rahat olsun.”