Suriye’de, vekâleten şimdilik “egemen güç” durumuna gelen “Heyet Tahrir eş-Şam” denilen örgütün havuzunda benzer politik İslamcı DNA’dan gelen yapılar var. HTŞ, Suriye’de etkili olduğu bölgelerde kendisinden farklı olan yapıları esrarengiz bir dış destek ve güçle tasfiye etmeyi başarmıştır.

HTŞ, başta ABD olmak üzere, onun perspektifine uygun “stratejik konsept”te göre hareket edip, “dar-ül islam” coğrafyasında faaliyette bulunan devletlerin “rahle-i tedris”inden geçmiş, bir geçmişin izinden geliyor.

Bu örgütün, yazılımı ve sürümünün son Suriye hamlesiyle birlikte kimler tarafından güncellendiği ve bu yapının nasıl formatlandığı gayet açık ve bu politik İslamcı yazılımın mühendisleri kimlerse kuşkusuz ki onlar bu radikal pragmatist politik İslamcı networkü bir süre daha yönetecek gibi. Veriler gösteriyor ki bu yapının geleceği “hami”lerinin kuracakları politik oyunlara ve onların stratejilerine  bağlı olacak gibi…

Neden bir süre? Bu konu aynı zamanda Mary Shelley’nin yazdığı “Frankeştayn hikâyesi”ni hatırlatmakta. Bu durum ise bir  modern Frankeştayn hikayesi olma potansiyeli taşıyor ki bunu Afgansitan’da bütün dünya görmüş oldu. Ve bu diyarda üretilen yapılar ve yaratıklar kontrolden çıkarark kendilerini yaratanları hedef almıştır.  Ve bu olayda da  “terör cininin şişeden çıkarılması”nın sonuçlarını hep birlikte görmüş olacağız.

Asıl konuya gelirsek, HTŞ ve lideri iki ada sahip; ilki Ahmed Hüseyin eş-Şara bir diğeri adı  ise Ebu Muhammed el Colani bu ad “hami”ler tarafından politik kozmetik operasyonlardan, başkalaşım geçirerek bu noktaya kadar gelmiş oldu  … Bakalım yakın gelecekte içinden neler çıkacak…

Suriye meselesi hakkında özellikle yazılı ve görsel medyada akıl almaz ölçüde fikir yürütülen pandemik bir bilgi kirliliği (infodemi) yaratmış durumda.

Jean Baudrillard’ın, “Tarihsel ve entelektüel atıklar, sanayi atıklarından daha büyük ve ciddi bir sorun yaratır. Yüzyıllar sürmüş olan saçmalıkların çökeltisinden bizi kim kurtaracak?" sözü gayet açıklayıcı olsa gerek.

Orta Doğu konusunda “saha haberciliği” ve kapsamlı analizler ne yazık ki çok az. Bilgi boşluğu, toksik hurafeler ve komplo teorilerine inanılmaz alan açmaktadır.

Ve tekrar meseleye gelince bu içinde iki ayrı portre barındıran Ahmed Hüseyin eş-Şara ve Ebu Muhammed el Colani’nin dramatik hikâyesidir.

Siyasal hayat öyküsü (Curriculum Vitae,CV)si inişler, çıkışlar, politik travmalarla dolu olan Colani son haliyle kendisini şimdilik pragmatik (radikal), reelpolitikçi, kapsayıcı gösteriyor. Politik mentorlarının yakın gelecekte onu nasıl bir şekle sokacaklarını ise hep birlikte görmüş olacağız. 

Bu “bölünmüş kişilik” meselesi, akla Robert Louis Stevenson’ın “Dr. Jekyll ve Mr. Hyde'ın Tuhaf Vakası” adlı bir öyküyü getiriyor.

Kendi yaşamında radikal alt üst oluşlar yaşayan Stevenson’ın hikâyesinin kahramanlarından biri olan, normal hayatında son derece makul ve normal davranışları sahip Henry Jekyll bazen “kimlik geçişmesi” yaşayarak adeta şiddet düşkünü ve dizginlenemez sofistike bir canavar olan Mr. Edward Hyde'a dönüşmektedir. Burada asıl mesele Dr. Jekyll’ın bütün kötülüklerini Mr. Hyde üzerinden gerçekleştirmesdir.

Colani’ye gelince, politik DNA’sında kılıcı kalem gibi kullanan bir geçmişe sahip olmasına rağmen, bu aktörden politik ve vizyoner bir demokratik lider çıkarmaya çalışıldıkça insanın şüphesi derinleşmekte. Acaba Colani hangi yüzüyle ve kimliğiyle politik varlığını sürdürecek; gece ve gündüz farklı diyarlarda örneğin Lazkiye ve Halepte, iyi ve kötü hallerinde nasıl görünmüş olacak bu ülkenin halklarına… Bunuda bize zaman gösterecek…