Efendim bileni vardır bilmeyeni vardır, dinleyeni vardır dinlemeyeni vardır… Nihayetinde Açık Radyo bir radyo kanalıdır. Lakin sadece müzik yayını yapmaz. Meraklısı için 40 sene düşünseniz aklınıza gelmeyecek konular üzerine programlar yapar.
Mesela deniz canlılarının yaşamı, ormanların, madenlerin, dağların akıbeti, mimarlık tarihi, eski-modern edebiyat, antik-modern felsefe, tarım, hayvancılık, bilinçaltı, bilinçüstü yani ne ararsanız ve en güzeli de ne aramazsanız var. En heyecanlısı da bu zaten. Bir şeyi arayabilmemiz için varlığından haberdar olmamız lazım, değil mi? Bu nasıl mümkün olabilir; mesela koşullarınız uygunsa seyahat edersiniz ve hiç bilmediğiniz bir sokakta hiç bilmediğiniz bir enstrümanın sesini duyup büyülenirsiniz. Aaa bu nedir böyle deyip, izini sürersiniz. İşte dünyanın müziği bu demek benim için.
30 yıldır Açık Radyo, bizim kuşağın dünyaya açılan penceresidir. Ha sanmayın ki 40 yaş üstü entellerin eğlencesidir bu istasyon. Hiç de öyle değil. Dünyayı kasıp kavuran eko-politik üzerine en çok emek veren, okuyup yazan düşünen ve bıkıp usanmadan milyonlarca cümle kuran Açık Radyo kurucuları ve ekibidir. Ve bu sebeptendir ki, Açık Radyo’nun böylesine yalnız bırakılması beni ve eminim kadim dinleyicilerini çok üzüyor.
Çünkü öyle ya da böyle siyasetle başın belaya girdiğinde yani bir nevi Toros Canavarı’na dönüştüğünde katıksız haksızlığa uğramış olmak ‘haklı’ olmak için hiç yetmeyeceği gibi ‘ortak lisandan’ konuşabilmenin mümkün olmadığı ortamlarda ‘angaje’ olmamak (nasıl ‘yandaş’ olmamak gibi bir tercihse) da bir yalnız bırakılma sebebi oluyor. Oysa ki kendini muhalif olarak tanımlayan bizlerin yegane ortak noktası ‘adalet’ ve mağdur olanın yanında olmak değil midir… Sözüm ona ‘Yetmez ama evet’ esprileri komik de değil anlamlı da değil. Hem zaten aynı fikirde de olmak zorunda değiliz. Ez cümle keşke hala bu kıyılarda gezen arkadaşlarımız azıcık Açık Radyo dinlese… Tabii hala istasyon baki kalırsa…
Açık Radyo hiç iddiası olmamakla beraber açık bir okuldur. Yeni müzikler, yeni kitaplar, yeni akımlar, dünyanın geçmişi ve geleceği Açık Radyo’nun gündemidir. Bilimsel perspektiften çoğu zaman duyduklarımız acı olsa da ‘aynı’ fikirde olmak zorunda olmadığımız dünyanın onlarca ülkesinden farklı programcılar mikrofonun sahibidir.
Yaşları 8 ile 88 arasında değişen 1406 programcı, 29 yıllık yayın hayatında 1261 programa imza atmış. Ve hepsi de gönüllü. Yani bir ‘mümkün’ü göstermiş bize. Bilgiyi paylaşalım, müziği paylaşalım ve en önemlisi geleceği paylaşalım. Bunun için illa hayatta kalmamız gerekmiyor. Gençlerin iklim değişikliğine karşı mücadelesinde Açık Radyo’nun katkıları çok değerli. Çok anlamlı. Zira şu anda Amerika’da üniversite gençliğini ayağa kaldıran esas mesele bu. Gençler artık biliyor. İklim adaleti olmazsa dünyada barış da olmaz. Olamaz. Çünkü katil aynı katil. Ağacı, denizleri, ormanları katledenle insanı katleden vahşi zihniyet aynı.
İşte tam da bu sebepten Açık Radyo açık kalmalı. Yeni kuşağın da kainatın tüm seslerine, tüm renklerine ve titreşimlerine ulaşabilmesi için, onları tanıyabilmesi için…