Hatırlayacaksınız… Avrupa Parlamentosu’nda ellerinde çeşitli dillerde ‘Evet’ yazan pankartlarla Türkiye’nin AB ile müzakerelerine onay veren Avrupalı parlamenterlerin heyecan tablosunu…
Şimdi ise AB tarihinde ilk defa Türkiye’ye ‘yaptırım’ uyguluyor.
Avrupalı parlamenterler ise 2004’te ellerindeki ‘Evet’ pankartlarıyla Türkiye’nin üyelik müzakerelerine verdikleri onayı unutup, müzakerelerin dondurulması yönünde tavsiye kararı aldılar.
Avrupa Birliği, Türkiye’nin Akdeniz’de sürdürdüğü doğal gaz arama faaliyetlerine katılan kişilere yaptırım kararı aldı. Kıbrıs açıklarında doğal gaz yataklarının keşfedilmesinden bu yana, çeşitli ülkeler arasında, bunların işletme hakkı ile ilgili yaşanan tartışmadan dolayı…
Libya ile Deniz Yetki Alanları Mutabakatı imzalayan Türkiye, Akdeniz’deki egemenlik sahasını büyük oranda genişleten bir adım attı ama tüm dünya buna karşı…
AB bu tavrı ‘yasadışı’ ilan etti. Türkiye'nin Akdeniz’de sürdürdüğü doğal gaz arama çalışmalarına katılan kişilere yaptırım uygulamaya başladı. Bu bağlamda iki Türkiye Cumhuriyeti vatandaşına AB’ye giriş yasağı getirdi. Bu kişilerin AB'deki mal varlıkları donduruldu.
AB bununla da kalmayacak. Türkiye’nin sondaj çalışmalarına katılan kurum, firma ve şahıslar hakkında yaptırım kararıyla bu tavrını sürdürecek.
Türkiye'ye aktardığı kaynaklarda kesintiye gitme, bazı sözleşmeleri askıya alma ve hava trafiği ile ilgili bir anlaşmayı da iptal etme kararı aldı. Bununla tarihinde ilk kez AB Türkiye’ye ‘yaptırım’ uyguluyor.
İlişkiler neydi ne oldu?
AB'siz Türkiye hem içeride hem dışarıda büyük sorun yaşıyor.
Bu dönemde Türkiye hem uluslararası ilişkilerinde hem de iç siyasetinde bütünsel bir kriz içinde.
Bu krizi yaratan unsurların başında 'AB ile ilişkilerin olumsuz' seyretmesi geliyor. AB üyeliği hedefini koruyan, bu hedefe yönelik reformlarını gerçekleştiren, adımlarını müzakere kriterlerine göre atan ülke, hem iç hem de dışarıda bu sorunları yaşamazdı.
Türkiye-AB ilişkileri doğası gereği iç siyaseti etkiliyor. AB ile ilişkilerin kötüleşmesine paralel bir biçimde, müzakere sürecinde elde edilen tüm demokratik kazanımların kaybedildiği, darbe teşebbüsü ve başkanlık sistemine geçişin ardından da giderek yerleşen, endişe verici bir demokratik gerileyiş ve otoriterleşme süreci yaşanıyor.
Türkiye-AB ilişkilerinde yaşanan bu gerileme aynı zamanda dış politikayı da olumsuz etkiliyor.
AB üyesi ya da yakın bir ortağı olan Türkiye'nin mevcut sorunları yaşamayacağı kesin. ABD, Rusya ve Ortadoğu ülkeleriyle ilişkilerini, AB hedefini koruyan ve bu hedefe yönelik adımlar atan bir Türkiye'nin daha 'güçlü' kuracağı kesin. Bu hedeften vazgeçmiş bir Türkiye'nin ise iç siyasal düzeninde de, demokrasiden de hızla uzaklaşacağı çok net görüldü.
Önümüzdeki günler ne getirir bilinmez. Ama Türkiye'nin demokratikleşmesinde AB'ye ve onun 'caydırıcı' gücüne ihtiyacı var. Türkiye’nin AB ile ilişkileri, sadece göçmenler konusuna tıkandı kaldı. Bunca emeğe ve bu ülkenin vatandaşlarının ‘insanca’ yaşama arzularına yazık. Çok yazık.