Rusya’nın Vladivostok kentinde bugünlerde devam etmekte olan “Doğu Ekonomik Forumu” (DEF), isminin de işaret gibi; ticaret, üretim ve finans genel temalarına odaklanmış durumda. Bu kavramlar ise malum “lojistik” terimine sıkı sıkıya bağlı. Malların, hizmetlerin ve de sermayenin serbestçe dolaşımı, kapitalist ekonominin mantığı içinde “başarının anahtarı” sayılıyor.
Ne var ki Batı bu alanda Rusya’ya dönük sert darbeleri vurmaya başladığı zaman, pek çok alışılageldik lojistik zinciri de yaptırımlar tarafından parçalanmış oldu. Çar Büyük Petro’nun büyük zorluklarla Avrupa’ya açtığı pencere hemen hemen kapanmış durumda. Bu da demek oluyor ki, yerkürenin başka taraflarına pencere açma sırası çoktan gelmiş Rusya açısından. Bunun üzerine DEF - 2022 platformlarında ve oturumlarında canlı tartışmalar yürütülüyor. DEF’teki etkinliklerden birisi olan ve “Finansal piyasalar: Güven kaybında maliyeti ne kurtarır?” başlığını taşıyan iş buluşmasında, kısıtlamalarla (yaptırımlar) birlikte pek çok devlette, “Kolektif Batı” tarafından yaratılmış bulunan iktisadi yapıya olan güvenin gerçekten de sarsılmış olduğu vurgusu yapıldı. Yalnız bu iktisadi “yapılar” kendi doğası gereği koloniciliğe dayanıyordu. DEF sırasında uzmanlar; Hindistan’ın Britanyalılarca, Güney Doğu Asya’nın Fransızlarca ve de Afrika’nın Almanlarca sömürülmesine dayanan ve bugünlere dek gelen ilişki ağlarının artık çoktan değiştirilmesi gerektiğinin altını çizdiler.
YENİ TİCARET ROTALARININ MERKEZİNE YENİ İPEK YOLU VE ARKTİK SU YOLU PROJELERİ OTURUYOR
Eskiden kalma ekonomik bağlantıların kopmasından sonra, başka ülkelerle bütünlüklü bir işbirliği kurmak önemli hale geldi. Güncel küresel değişim dalgası, Rusya’nın yörüngesini Doğu’ya doğru çevirmesi için itici güç oldu, ki bunun üstüne politologlar uzunca süredir konuşuyorlardı zaten. Bu vektörsel dönüş, ABD ve müttefikleri tarafından gelecek en ufak bir ambargonun üstesinden gelmeye fazlasıyla yardımcı olacak gibi gözüküyor. Tam da bundan dolayı; Hindistan, Vietnam, Çin ve ASEAN ülkelerinden delegasyonlar DEF’te birbiri ardına Rus girişimciler ve yetkililer ile bir araya geliyorlar. Alternatif ulaştırma ve lojistik yollarının başında “Kuzey Deniz Yolu” geliyor. Bu, Avrupa Rusya’sı ile Uzak Doğu arasındaki en kısa su “yolu”. Rusya Federasyonu’nun ilgili bakanlığınca, Arktik Kıtası’nın Geliştirilmesi Stratejisi Projesi’ne göre, SMP Bankası’nın desteğiyle 2024 yılına dek kargo taşımacılığının 80 milyon tona kadar çıkacağı hesaplanıyor (2018 yılında 20.2 milyon tondu). 2030 senesine kadar 120, 2035’e değin ise 160 milyon tonu bulabileceği öngörülüyor. Aynı zamanda kara taşımacılığı da gelişiyor. Bu sahadaki en mühim küresel proje kuşkusuz; Kazakistan, Rusya ve diğer ülkelerle işbirliği halinde Çin tarafından geliştirilen “Yeni İpek Yolu” taşıma sistemi.
RUBLE-YUAN-RUPİA ÜÇLÜSÜ GÜÇLENDİKÇE DÜNYA REZERV - TİCARET SİSTEMİ DOLARDAN ÇEKİLİYOR
Rusya ile ticaretini Ruble ile yapan ülkeler listesine her geçen gün yenileri ekleniyor. En son ağustos ayında buna, Rusya’nın en kayda değer ticaret partnerlerinden Türkiye de katıldı. Ankara, Rusya ile ödeme dengesini adım adım Rubleye kaydırıyor. Bunun ilk etabı Rus doğal gazı ödemesinde olacak. Rusya başbakan yardımcılarından Aleksandr Novak, “Gazprom”un partnerleri arasındaki neredeyse otuz en önde gelen yabancı şirketin şimdiden Rubleye geçiş yaptıklarını belirtmişti geçenlerde. Milyarları bulan teslimat ve tedarikler düşünüldüğünde, söz konusu adımın Amerikan Dolarına darbe vurmaması düşünülemez bile. Dünyanın öncü bankerlerinin sözlüğüne artık “Yuan”, “Ruble” ve “Rupia”nın girmekte olduğundan artık kimsenin şüphesi yok. Dolar dünya rezerv para birimi olarak pozisyonunu kaybediyor. Ülkelerin hem ödeme hem de özel rezervlerinin hacminde doların payı giderek küçülüyor – ki yakın zamanda Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin de buna vurgu yapmıştı. Dünya ticaretinin merkezi ise herkesin gözleri önünde, Çin ve Hindistan yönünde güney doğu vektörüne doğru taşınıyor. Güncellenen tedarik zincirlerinin hatırı sayılı bir parçası haline gelerek ve yeni mali yapıya dengeli şekilde uyum sağlayarak Rusya hem kendi hem de dünya ekonomisine devasa bir yön verme şansı yakalamış durumda şu tarihsel süreçte.