Kitaplar raflara giremiyor! ‘Yayıncılığın sonunu böyle getirdiler…’

Yayın tarihi: 18 Mayıs 2019 Cumartesi 3:23 pm - Güncelleme: 18 Mayıs 2019 Cumartesi 3:27 pm

Tekin yayınevi sahibi Elif Akkaya, D&R’ın ‘şirket itibarını düşürdüğü’ gerekçesiyle açtığı dava ile ilgili konuştu, “yayıncılığın sonunu getirir” dedi.

 Birgün’de Burak Abatay’a konuşan Akkaya, D&R’ın kendilerine dava açmasının, yayıncılıktaki tekelleşme problemini de büyüteceğini düşündüğünü belirterek, “Bu çok acı bir şey. Bütün sektörlerde sorunlar olur ve bunlar bir şekilde çözülür. Bu şekilde ancak aramızdaki bağ kopar dedi.

57 YILLIK BİR MAZİ

1962 yılında kitap dağıtım şirketi olarak kuruluyor Tekin Yayınevi. Kısa bir süre sonra kitaplarını yayımlayamayan yazarların adresi oluyor. Kemal Karatekin tarafından kuruluyor. Yugoslav göçmeni ve Tito hayranı, cesur bir adam Karatekin. Sol Yayınları’nın kitaplarını üniversitelerde satarak başlıyor yayıncılık hikâyesi. Rıfat Ilgaz, Yaşar Kemal, Aziz Nesin, Kemal Tahir ve Orhan Kemal’ler geliyor yayınevine. Sonrasında yayıncı olarak birtakım ilkelerle hareket ediyor. Yayımladıklarıyla birlikte hızla büyüyor yayınevi. Uğur Mumcu, Doğan Avcıoğlu, Yalçın Küçük, Emin Çölaşan gibi yazarlar giriyor kataloğa. Böyle bir yayınevi kültürü yaratılıyor. 1960’dan itibaren yayımladıkları kitaplara baktığımızda böyle bir misyonla hareket ediyorlar. Laiklik ve Cumhuriyet değerlerine sahip aydınlanmayı savunan bir yapı bu.

Tekin Yayınevi Genel Yayın Koordinatörü Elif Akkaya ile bir araya geldik. O anlattı, yayınevinin geçmişteki ve bugünkü misyonunu. Elbette ki D&R tarafından açılan davayı ve süreci de anlattı.

Önce bugün yürüttükleri yayıncılık politikasından bahsetti: “Biz bu misyondan uzaklaşmadık. Bugüne izdüşümünü yaparak devam ediyoruz. Risk alan yazarların gerçeği aramak üzere yaptığı araştırmaları hala yayımlıyoruz. Biz de onlarla beraber aynı riski alıyoruz. Kurucu misyondan uzaklaşmak değil, bugünün ekonomik, politik ve teknolojik gelişmelerini de reddetmeden yayıncılığa devam ediyoruz. Bugün de gerçeği arama, aktarma ve yayma fikri çok önemli.”

Ancak yayıncılığın dengelerinin bugün çokça değiştiğini vurguladı Akkaya ve ekledi: “Yayıncılık bugün eski saiklerle yapılmıyor. Artık çok büyük bir ekonomik sektör ve çeşitliliği her geçen artarak devam ediyor. Yazarı, çevirmeni, editörü, yayıncısı ve diğer yandan da dağıtımcısı, zincir mağazası, kitapçısı ve okuru ile içiçe büyüyen önemli bir sektör. Bu ilişki önemli. Ve bu ilişkide tüm tarafların eşit, adil ve emeğinin karşılığını alacak şekilde konumlanması gerekir. Dağıtımda ve zincir mağazalarda yaşanan büyük sıkıntılar var elbette. Yeni çıkan kitaplarımızı okura ulaştırmakta güçlük çekiyoruz. Bu sorunu aşmak için yazar ve okur buluşmasını amaçlayan etkinlikleri çoğalttık. Birçok şehirde demokratik kitle örgütleri, kamu kurumları ve sivil toplum kuruluşlarıyla etkinlikler yaptık. Kitap çıktıktan sonra yazarı okura götürmek için çabalıyoruz. Örneğin geçen yıl Anadolu’nun 20’ye yakın şehrinde fuarlara gitmişiz ve gittiğimiz şehirlerde fuarın dışında da yazarlarımızı okurla buluşturan etkinlikler yapmışsız. Yalnızca Türkiye’deki yazarlar için değil yurt dışındaki yazarları da bunun içine kattık. Uruguay eski devlet başkanı Jose Mujica’yı ‘Saraysız Başkanı’ Türkiye’ye getirdik.

Dağıtım ağlarının tekelleşmesi, zincir mağazaların sektörü elinde tutmak isteyişini sordum. En büyük problem olarak işaretledi bu durumu. Elbette ki ekonomik zorluklar ve politik baskılar. Üstüne de sansür. Yaşanan zorlukları şöyle anlatıyor Akkaya:

Bazı zorluklar var, evet. Çıkardığımız kitaplar teşhir alanlarında yeterince yer almıyor. Hatta çoğu zaman rafa dahi konmuyor. Dağıtım ağları son ekonomik krizle büyük darbe aldı. Üç büyük dağıtımcı konkordato ilan etti. Yayıncının binbir güçlükle elde ettiği ve biriktirdiği ekonomik değerleri buharlaşıp, yok olma tehlikesi içinde. Yaşanan kriz ve ekonomik zorluklar üstüne politik baskı ve sansür de cabası… Yayınladığımız kitaplardan dolayı yüksek mevkideki dokunulmazlığı olan ve iktidara yakınlığı bilinen şahısların açtığı davalar ve soruşturmalarla uğraşırken, bir bakıyorsun benzeri bir davayı, yayıncılık zincirinin içinde yer alan bir firma da aynı yöntemlerle size açabiliyor. Bir yandan yazarlarımız, kitaplarımız ve yayın ilkelerinden ötürü politik baskıya uğrarken bir yandan da ekonomik baskı ve zor süreçlerde ayakta kalıp bunu bertaraf etmeye çalışıyoruz. Düşüncenin ifade edilmesi ve bunun yayılması önünde o kadar büyük politik baskılar var ki… Bu o kadar çok yayılmış durumda ki… Dağıtım işinin tek bir firmanın tekelinde toplanması mesela. Bütün gazetelerin tek bir dağıtım şirketi tarafından dağıtılmasından bahsediyorum. Bu şirketin CEO’sunun da iktidara yakın bir aileden geliyor olması. Bunların hepsi birbirine bağlı. Yayınladığın kitaplardan dolayı yayınevi ‘mimlenmişse’, bir şekilde hep zorluklarla karşılaşıyorsunuz. Doğru mu, değil. Sözleşmelerimizin olduğu ticari bir alan bu. Sözleşmelere riayet etmemiz gerekiyor. Ama bu bazen böyle gerçekleşmiyor.

D&R’ın devriyle beraber ise kitaplarının mağazalar için satın alımının ve teşhirinin durma noktasına geldiğini aktaran Akkaya, “D&R, yayıncılıkta en büyük zincirdir. El değiştirmesiyle beraber büyük bir sıkıntı yaşandı. Kitaplar alınmadı, mağazalarda teşhir edilmedi uzun bir süre. Kitap çıkar, tanıtımı gider, tanıtıma bakılır, kaç mağazaya kaç kitap alınacağı belirlenir, sipariş oluşur ve sipariş aktarılır. Hemen hemen her yeni kitap bu zincir mağazaları içinde yer alırdı. Ama şirketin satılmasıyla beraber bir sıkıntı oluştu. ‘Yeni bir devir yapılıyor, ondan işlemlerde sıkıntı var’ deniliyordu. Yeni bir devir var ve o yüzden olabilir dedik. Çıkardığımız aylık ortalama 7-8 kitabın mağazalara ulaşmaması anlamına geldi bu” diyor.

HAKARET YOK, ELEŞTİRİ BİLE DEĞİL

Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu’nun “Çocuklar ve Anayasa”, Zeynep Altıok’un “İçi Boşaltılan Cumhuriyet ve Laiklik” ve Orhan Gökdemir’in “AKP’li Yıllarda Türkiye’nin Düzeni” kitabına ilişkin Yayıncılar Birliği Başkanı Kenan Kocatürk’e verdikleri cevap üzerine dava açıldığını söylüyor Akkaya ve dava sürecine ilişkin şöyle devam ediyor:

Geçen sene mayıs ayında henüz resmi bir devir olmamıştı. Herkesin haberi vardı ama konuşuluyordu. 31 Mayıs tarihiydi. Ramazan’dı. Ramazan nedeniyle Turan Dursun’un kitaplarının raftan indirildiğiyle ilgili bir haber çıktı. Onun üzerine de Yayıncılar Birliği Başkanı Kenan Kocatürk bir tweet attı. “Kültürel çeşitliliği koruyacaklarına söz vermişlerdi” diye bir paylaşımdı. Bizim de aylarca uğraştığımız ve raflara sokamadığımız İbrahim Kaboğlu’nun önemli bir çalışması “Çocuklar ve Anayasa” ve Zeynep Altıok’un “İçi Boşaltılan Cumhuriyet ve Laiklik” ve Orhan Gökdemir’in “AKP’li Yıllarda Türkiye’nin Düzeni” kitapları uzun zaman geçmesine rağmen mağazalara alınmamıştı. Okur da yazar da sonuçta takip ediyor. Okur bulamıyor, yazara, yayınevine soruyor. Biz de Tekin’in sosyal medya hesabından Kenan Bey’e cevaben, “Başkan, bu kitaplar da aylardır alınmadı. Uğraşıyoruz.” şeklinde bir serzenişte bulunduk. Turan Dursun’un kitapları, bu kitaplar derken olay biraz büyüdü. Ertesi gün D&R’ın yetkilileri dağıtım firmasını arayarak, ‘Ne gerek vardı buna? Biz zaten alacaktık bunları’ demiş. Dağıtım firması da “Yayınevinin derdi sizi teşhir etmek ya da suçlamak değil. Doğal bir serzeniş bu” cevabını vermiş. Bir hakaret yok. Eleştiri bile yok. Yalan değil hem. Gerçek. Almadılar yani. Ertesi gün de alması gereken kitaplardan iyi bir alım gerçekleştirdiler. Bu da elimizde kanıt olarak duruyor. Süreç rutininde devam etti. 2018 Eylül’ünde ise bir dilekçe geldi mahkemeden. Şirketin ticari olarak itibarını sarstığına dair suçlayıcı ifadelerle yazılmış bir dilekçeye şahit olduk mahkeme kanalıyla. Bir tazminat davasıydı. Normalde hukuki süreç bir kere işliyor. Bir dilekçe geliyor ve sen de ona cevap veriyorsun. Bir dava tarihi belirleniyor. Bizde tam tersi oldu. Şirket mahkeme kanalıyla 3 ayrı dilekçe gönderdi. İlk duruşması yakın zamanda yapıldı. İlk duruşmada mahkeme görevsizlik verdi. Ticaret Mahkemesi’ne gidecek şimdi dosya.

SEKTÖRDE İLK KEZ YAŞANIYOR

Politik kimliği olan ve iktidara yakınlığıyla bilinen kişilerin kitaplara yönelik ‘itibar’ davaları açtığını aktaran Akkaya, benzer bir davanın bir dağıtımcı şirket tarafından yayınevine açılmış olmasını bir ilk olarak değerlendiriyor.

Bu çok acı bir şey. 25 yıllık bir firma D&R. Birçok sorun var. Bütün sektörlerde sorunlar olur ve bunlar bir şekilde çözülür. Doğan Medya’nın elindeyken şirket, birçok protestolar yapıldı. Düşünce ve özgürlük sınırları kapsamında değerlendirilebilirdi bunlar. Hamide Yiğit’in kitabında da böyle davalar oldu. İHH, Bilal Erdoğan ve Berat Albayrak müdahil oldu. Armatör şirketlerinin itibarını zedelediği gerekçesiyle davalar açıldı. O davanın benzerini şimdi dağıtımcı firmamızla yaşıyoruz. Kaybedilmesi halinde 50 bin TL tazminat, en çok satan gazetelere ilan verilmesi, avukat masrafları vs. ile karşı karşıyayız. Herhalde bir 100 bin TL’yi bulacak” diyen Akkaya şunları da ekliyor: “Asıl önemli olan, biz ticaret yapıyoruz ve yıllardır büyük emeklerle kurulmuş yayıncı-dağıtımcı-kitapçı şeklinde oluşmuş bir sektörün parçasıyız. Biz üretmezsek o olmaz. O olmazsa biz okura ulaştıramayız. Yayıncı bu kadar riski alıp kitabı üretip, zincir mağazaya çok büyük indirimlerle verdiği ve onu da ayakta tutmaya çalıştığı halde böyle bir şeyle karşı karşıya kalabiliyor. 25 yıldır hiçbir problem yaşamamışız biz. Bu tweet de bir bilgilendirmeydi. Elimizde 50 tane yazışma var. Bu, kitap tedarik eden büyük bir ağa sahip bir dağıtımcının açtığı ilk dava. Bir bağ var aramızda. Bu bağın kopmaması gerekiyor. Bugün yürüttükleri davayla şunu anlıyoruz ki bu bağı umursamıyorlar. Bir kitapçı olsa bunu dert edinirdi. Eski D&R olsa kitabımı vermesem bunu dert edinirdi. Kısacası bu bir dava konusu değil, haklı ve doğru bir eleştiri olarak algılanmalı.