CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, partisinin grup toplantısında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Erdoğan'ın “Ben tıp mensubu değilim, benim alanım ekonomi” sözüne değinen Kılıçdaroğlu, " Ekonominin geldiği yer malum. Allah yüzümüze bakmış, iyi ki doktor değil. Doktor olsa, memlekette yaşayacak kişi kalmazdı" dedi. İstanbul Sözleşmesi'nin feshedilmesine karşı çıkan Kılıçdaroğlu, "Koltuğu zorbalıkla korumaya çalışanların sonu kötü olur. Bu millet, kadınların oylarıyla o zorbayı oradan aşağıya demokratik yollarla indirecektir. Buna inanıyorum" ifadelerini kullandı.
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, partisinin grup toplantısında gündemi değerlendirdi.
CHP’nin kadın milletvekilleri, “İstanbul Sözleşmesi yaşatır” dövizleri ile sıralarına oturdu. Kemal Kılıçdaroğlu kürsüye çıkarken “Susmuyoruz, korkmuyoruz, itaat etmiyoruz” sloganları atıldı. Kılıçdaroğlu da sloganlara “Zaten kadınların bir şeyden korkması söz konusu değil, buna yürekten inanıyorum” karşılığını verdi.
Kılıçdaroğlu'nun açıklamalarından satır başları şöyle:
DEVLETİN İYİ YÖNETİLMEDİĞİNİ SAĞIR SULTAN DUYDU: Türkiye’nin çok sorunları var. Herkes Türkiye’nin buhran içinde olduğunu görüyor. Devletin iyi yönetilmediği artık Mısır’daki sağır sultan da duydu. Ciddi bir karamsarlık hakim. Buradan 83 milyon vatandaşımıza açık çağrıda bulunuyorum. Hiç birimizin umutsuzluğa kapılma hakkı yoktur, Türkiye’yi aydınlığa çıkarmak borcumuzdur.
HERKESİN YANINDA OLACAĞIZ: Türkiye’nin her coğrafyasına gidiyoruz, vatandaşla görüşüyoruz, bütün sorunları aşacağız. Önce Allah’a, sonra kendinize, sonra bize güveneceksiniz. Şanlıurfa’ya milletvekillerimiz gidince çiftçiye elektrik ve su verilmeye başladı. Bu güzel bir şey. Umarım bir daha kesmezler. Çiftçilerin tamamı şikayetçi. ‘Gübre, tohum, ilaç alıyoruz dolarla, sürekli fiyat yükseliyor, benim sattığım Türk lirası ile.’ Çiftçi kardeşlerim dinlesin. Ak Parti’ye oy verdiniz. O Şanlıurfa nasıl? Sahipsiz değil mi? Şanlıurfa sahipsiz ise Türkiye sahipsiz demektir. Esnaf ‘kira yardımı yaptılar, elektrik faturasını bile karşılamıyor’ diyor. 21. Yüzyılda hâlâ hastanede uzman doktor yok. Şehir hastanesinin hâlâ inşaatı devam ediyor. 530 bin öğrenciden 450 bini EBA’ya ulaşamıyor. Şanlıurfa Belediyesi, 8 aydır toplu sözleşme yapmıyor… CHP olarak herkesin yanında olacağız. Herkes bunu bilsin.
BU KADAR KİN ÖFKE NASIL OLUYOR: Öyle bir noktaya geldik ki akşam yatarken sabah neye uyanacağımızı bilmiyoruz. Çünkü devlet yönetilmiyor… İsrafla, savurganlıkla devlet yönetilmez. O nedenle atalarımız ‘taç giyen baş akıllanır’ demiş. Öyle bir noktaya taşıdı ki kibir ve öfkeyi. Bu kadar kin, bu kadar öfke nasıl oluyor. Nasıl oluyor da Saray’dan ta üniversitelere kadar yansıyor. Vefayı, ahlakı, adaleti unutturmaya çalışıyor, ama biz unutmayacağız.
BU HAKSIZLIĞI NASIL SİNEYE ÇEKİYORSUNUZ: Bir bakıyorsunuz, bir milletvekili attığı tweet dolayısıyla dokunulmazlığı kaldırılıyor, yıldırım hızıyla milletvekilliği düşürülüyor. Hangi adalet? Saraydakiler Müslümanlığı kimseye bırakmıyorlar. Onların dışında Müslüman yok? Peki haksızlık karşısında susan dilsiz şeytan ise bu haksızlığı nasıl sineye çekiyorsunuz? Hemen Cumhuriyet Başsavcılığı’na talimat… ‘Bu partiyi kapatın.’ Demokrasilerde parti kapatmak doğru değildir. Seçimle gelen seçimle gider. Hem milli irade diyeceksiniz sonra adalete aykırı pek çok uygulamaya imza atacaksınız.
KİMSİN SEN: Bir kişi sözleşmeyi feshediyorum dedi. Kimsin sen? Adaletin ağa babasıysan eyvallah. Biz biliyoruz. Kinle öfkeyle devleti yönetiyorsun biliyoruz. Siyaseti cep doldurma aracı olarak gördüğünü de biliyoruz. Biz bunları çok iyi biliyoruz. Ama 42 milyon kadına ihanet edeni de öğreniyoruz ve biliyoruz.
KOLTUĞA TAPILAN ÜLKEDE EŞİTLİK BULAMAZSINIZ: 1923 yılında Cumhuriyet kuruldu. ‘Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir’ sözünün özü cumhuriyettir. Adalet milletinse o zaman bir kişi egemenlik hakkını kullanamaz. Egemenlik hakkını; yasama, yürütme ve yargı kullanır. Bir sabah kalkıyor, 42 milyon kadının hakkını elinden alıyor. Cumhuriyet kurulurken bu ülkenin kadınlarına büyük önem verildi. Tevhidi Tedrisat Kanunu çıktı. 1926 yılında Medeni Kanun kabul edildi. 1934 yılında seçme seçilme hakkı verildi. Yeni bir devlet kurulmuş, adı Türkiye Cumhuriyeti Devleti. Anayasa’nın birinci maddesi ‘hakimiyet bilâ kaydu şart milletindir…’ Fransa’da 10, Japonya’da 11 yıl, Yunanistan’da 18, Belçika’da 26 yıl sonra seçme seçilme hakkı verildi. Neden Mustafa Kemal gibi bir insan yüz yılda bir çıkar diyoruz. O da bize nasip oldu. Geleceği görüyor, kadın erkek toplumsal cinsiyet eşitliğinin olması gerektiğini kabul ediyor ve bu düzenlemeleri pek çok gelişmiş ülkeden önce yapıyor. Kadınların lehine olan bütün uluslararası sözleşmeleri kabul ediyor. Devlet önyargı, kinle, nefretle yönetilmez. Koltuğa tapılan ülkede ne gelişmeyi ne demokrasiyi ne kadın erkek eşitliğini bulamazsınız.
SEN BUNUN NERESİNE KARŞISIN: Bir sabah kalktık, bu Meclis’ten oy birliği ile çıkan, kendisinin de imzaladığı, yürürlüğe koyduğu sözleşmeyi ‘ben feshettim’ diyor. Kime danıştın, kime sordun? Hangi kadınlara sordun? Bu ülkenin kadınlarına sordun mu? Bu kadınların nasıl şiddete uğradığını sen biliyor musun çoğu vatandaşımız bunun içeriğini bilmiyor. Özellikle Ak Parti’ye ve MHP’ye oy veren kadınlara sesleniyorum. Koltuk ittifakı var orada. 11 Mayıs 2011’de kabul ediliyor. Amacı ne? ‘Sözleşmenin maksatları… Bu sözleşmenin maksatları şunlardır: A- Kadınları her türlü şiddete karşı korumak ve kadına karşı şiddeti ve aile içi şiddeti önlemek, kovuşturmak ve ortadan kaldırmak.’ Erdoğan’a soruyorum: Sen bunun neresine karşısın? ‘B- Kadına karşı her türlü ayrımcılığın ortadan kaldırılmasına katkıda bulunmak ve kadınları güçlendirmek de dahil olmak üzere, kadınlarla erkekler arasında önemli ölçüde eşitliği yaygınlaştırmak. ’Yine bütün kadınların huzurunda Erdoğan’a soruyorum. Bu cümlenin neresine karşısın? ‘C- Kadına karşı şiddet ve aile içi şiddetin tüm mağdurlarının korunması ve bunlara yardım edilmesi için kapsamlı bir çerçeve, politika ve tedbirler tasarlamak.’ ’Yine bütün kadınların huzurunda Erdoğan’a soruyorum. Bunun neresine karşısın? ‘D- Kadına karşı şiddeti ve aile içi şiddeti ortadan kaldırma amacıyla uluslararası iş birliğini yaygınlaştırmak.’ Yine bütün kadınların huzurunda Erdoğan’a soruyorum. Bu cümlenin neresine karşısın? ‘E- Kadına karşı şiddet ve aile içi şiddetin ortadan kaldırılması için bütüncül bir yaklaşımın benimsenmesi maksadıyla kuruluşların ve kolluk kuvvetleri birimlerinin birbiriyle etkili bir biçimde iş birliği yapmalarına destek ve yardım sağlamak.’ Yine bütün kadınların huzurunda Erdoğan’a soruyorum. Bunun neresine karşısın?
KİMSE KADININ ÖNÜNDE TAKOZ OLMAYACAK: Bir hakkı kadınların elinden almak zorbalıktır. Bu devlette zorbalığa asla izin vermeyeceğiz Bütün kadın kardeşlerime sesleniyorum. Mağdur olan sizsiniz. Sizin haklarınız sizin elinizden alınmak isteniyor. Kadın mı tacize uğraşabilir, öldürülebilir, tecavüze uğrayabilir. Böyle bir anlayış olabilir mi? Bu sözleşme parlamentodan geçti. AK Partililerin, MHP’lilerin ağzında güller vardı. Yere göğe sığdıramıyorlardı… En çok itiraz etmesi gereken kişi TBMM Başkanı’dır. Milletin iradesi gasp edilmiştir. Onun için diyorum sen kimsin? Buradan oy birliği ile geçti. Keyfe keder koltuğumu nasıl korurum diye. Seçim olursa nasıl kalırım arayışına giriyor. Koltuğu zorbalıklarla koruyanların sonu kötü olur. Bu millet seni oraya özellikle kadınların oylarıyla o zorbayı oradan aşağı indirecektir… Bizim görevimiz sizin haklı mücadelenize destek vermektir. Adım gibi biliyorum. Zorbayı oradan indireceksiniz. Kimse kadınların önünde takoz olmayacak.
EKONOMİ POLİTİKASI ALAY KONUSU OLDU: İzlenen politika alay konusu oldu. Biz de ergonomi var. Ergonomi, ekonomiden bihaber olmak demek. Herkes değil sabahı, 30 yıl sonrasını bilecek. Ergonomi ne demek? Cuma günü 450 milyon dolar kime satıldı? Açıklanır mı açıklanmaz. Eskiden devlet vatandaşına bakardı. Şimdi 83 milyon Saray’a ve Londra’daki bir avuç tefeciye çalışıyor. Bütün bunlara rağmen kimse umutsuzluğa kapılmasın. Biz bu ülkeye huzuru getireceğiz.
ALLAH YÜZÜMÜZE BAKMIŞ: Erdoğan, ‘COVİD-19’tan sorumlu ben değilim’ demek için ‘ben ekonomisttim’ diyor. Ekonominin geldiği durum malum. İyi ki, Allah yüzümüze bakmış, doktor değil. Doktor olsa, memlekette yaşayacak kişi kalmaz.