Kurulduğu 1776’dan bu yana ABD’nin tüm tarihi karanlık ve kanlı. Adamlar 247 yıla onlarca işgal, darbe, iç savaş, kargaşa, terör örgütleri, faşist ve dikta iktidarlar, mafya, uyuşturucu ve her türlü pisliği sığdırdılar. Japonlara karşı ilk kez atom bombası kullandılar ama ne yazdık ki medya gücüyle Japon’ların bir bölümüne ‘Hakettik’ dedirttiler. Bir bölümüne de ‘bombaların Ruslar tarafından atıldığına’ inandırdılar.

Kabul edelim ki adamlar yalan, propaganda ve algı operasyonlarında çok başarılıdırlar. Cowboy filmlerinde bile dünyanın her tarafında insanlara ‘ vahşi kızılderilileri öldüren beyaz Amerikalıları’ alkışlattılar. Özgürlük, demokrasi ve insan hakları söylemleriyle dünyanın bir çok ülkesinde ve Türkiye’de yaptırdıkları faşist darbeleri halklara alkışlattırdılar. Durum böyle olunca Latin Amerika başta olmak üzere dünyanın bir çok ülkesinde diktatörler ABD’nin adamı oldu. Arap coğrafyasındaki sultanlar, krallar, emirlerler ve şeyhler gibi. BOP ve ‘Arap Baharı’ onların ve benzerlerinin çabası ile uygulandı ve devam ediyor. Format farklı olabilir ama Avrupa’da durum pek farklı değil. Demokratik seçimlerle iktidar olan sağ, sosyal demokrat, yeşil ve sözde sol partilerin büyük bölümü ABD’nin telkin ve talimatlarıyla ülkelerini yönetiyorlar. Ukrayna savaşı bunun en son örneği. ABD ‘Son Ukraynalı savaştan ve son Avrupalı sefaletten yok oluncaya kadar” Rusya ile geleneksel kavgasını sürdürmeye kararlı görünüyor.

Bizim coğrafyayı perişan eden BOP ve Kanlı Arap Baharı projesiyle her istediğini yapamayan ve Ukrayna savaşında amaçlarını gerçekeleştiremeyen ABD Güneydoğu Asya’dan sonra şimdi Orta Asya’da numara çevirmeye hazırlanıyor.

BM Genel Kurul toplantısını fırsata çevirmek isteyen ‘bunak’ Biden Orta Asya ülkelerinin (Kazakistan, Türkmenistan, Özbekistan, Kırgızistan ve Tacikistan) liderleriyle bir araya gelerek ‘işbirliği olanaklarını’ konuşacakmış.

Kime karşı?

Çin ve Rusya’ya karşı.

1978-1979 Sovyetler Birliği’nin Afganistan’ı işgal etmesini fırsata çeviren ABD; Kissinger ve Brzezinski‘nin bildik ‘Sovyetler Birliği’ni yeşil kuşakla dağıtma’ planını uygulamaya koymuştu. Sovyetler Birliği Aralık 1991’de dağıldı ve ABD’nin ‘yeşil kuşak’ Müslüman ülkeleri bağımsız oldu ama ABD bu işten vazgeçmeyerek bu kez Rusya’yı dağıtmanın planlarını yapmaya başladı. Rahmetli Özal’ın ‘Türk-İslam sentezi’ ile Ekim 1992’de Ankara’da bir araya getirdiği bu ülkelerin liderleri şimdi de Erdoğan’la benzer çizgi üzerinde diyalog ve işbirliğini sürdürüyor. Bu işbirliği doğal olarak ABD’nin Türkiye ve Erdoğan ilgisini artırması gerekiyor ama her nedense Washington’nun Ankara ile sorunları devam ediyor ya da öyle görünüyor. Sovyetler Birliği ve şimdi de Rusya’nın arka bahçesi konumundaki Orta Asya Müslüman ve ‘Türki’ devletler yeraltı ve yerüstü zenginlikleriyle ABD’nin iştahını kabartıyor olabilir ama ABD bu ülkeler üzerinden Rusya ve Çin’i sıkıştırmanın planlarını yapıyor. 20 yıl işgalden sonra Afganistan’ı terkederek Taliban’a teslim eden ABD şimdi de Orta Asya açılımı ile bildik karanlık tezgahlarına devam ediyor. Radikal İslamcı Sünni ideolojisiyle Taliban’ı er ya da geç Şii İran’a karşı kullanmayı gündeminde tutan ABD geçen yıl Nisan ayında komşu Pakistan’da sivil darbe yaptırarak Moskova dostu Başbakan Umran Han’ı görevden aldırdı ve son olarak Ermenistan’la geliştirmeye çalıştığı işbirliği ile Rusya’yı Kafkaslar’da da sıkıştırmaya çalışıyor.

Peki Erdoğan yönetiminde Ankara ne yapıyor ya da ne yapabilir ?

Yukarda belirttiğim gibi Orta Asya devletleri (Tacikistan hariç) ve Kafkaslardaki Azerbeycan’la yakın ve sıkı işbirliğini sürdüren Ankara elbette Moskova ve İran’ı tedirgin ediyor ama aynı tonda ABD’yi mutlu etmiyor. Çünkü ABD ve müttefiki Batılı ülkeler Erdoğan’ın ‘milliyetçi ve dinci’ tarihsel söylemlerinden tedirgin ve rahatsız. ‘Arap Baharı’ tiyatrosunda’ Türkiye’ye baş rolü veren ABD benzer kargaşanın şimdilik Orta Asya’da yaşanmasını istemiyor ama bu projeyi de göz ardı etmeyecektir. Yani uygun zaman ve koşulları kollayarak bu ülkeleri Rusya’yı rahatsız etmek için kullanacak ve gerektiğinde Türkiye’yi o bölgelerin bataklığına çekecek. BOP ve ‘Arap Baharı’ sürecinde olduğu gibi. Üstelik bu kez ‘din kardeşliğinin’ yanısıra soy kardeşliği söz konusu ve Erdoğan bu işlerden çok hoşlanır.

İki manşet, üç slogan ve bir de Mehter Takımı oldu mu bu iş tamam.

Al sana bir ‘Türki Bahar’!