Tarihi severim

Yayın tarihi: 2 Ocak 2023 Pazartesi 8:58 am - Güncelleme: 2 Ocak 2023 Pazartesi 8:58 am

Hüsnü Mahalli

Başka bir açıdan

2022’de ülke içinde inanılması güç çok karmaşık ve tehlikeli gelişmeler yaşandı. Farklı alanları ilgilendiren bu gelişmelerin tümü çok önemli ama ben dış boyutu olan gelişmeleri çok daha fazla ilginç buluyor ve önemsiyorum.

Örneğin Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın geçmiş yıllarda söylemediğini bırakmadığı BAE, İsrail, Suudi Arabistan ve Mısır liderleriyle barışması benim için çok önemli çünkü tüm bu gelişmeler 2021 sonunda yazdığım ‘ Ortadoğu’da Büyük Tiyatro’ kitabımın konusunu ilgilendiriyor. Barışmaları hatırlatarak bu coğrafyada her şeyin nasıl bir TİYATRO olduğunu anlatmaya çalışıyorum. ‘Barışmalar’ deyince yalnızca Erdoğan’ın yukarda saydığım ülke liderleriyle barışmasını değil aynı zamanda bölgedeki diğer liderlerin de kendi aralarında barışmasından söz ediyorum.

Örneğin BAE, Bahreyn, Fas, Sudan ve Umman Sultanlığının Filistin toprağını işgal eden İsrail ile barışması.

Örneğin Haziran 2017’de Mısır destekli Suudi Arabistan, BAE ve Bahreyn’in Katar’la savaşın eşikine gelmesi sonra da 2022’de herkesin herkesle barışması. Her konuda olduğu gibi bu coğrafyada her şeyi dolaylı-dolaysız Türkiye’yi ilgilendirdi gibi bu kavgada Erdoğan taraf olmuş ve ‘en hakiki’ dostu Temim’i korumak için Türk askerini Katar’a yollamıştı. İşin ilginç olan tarafı da herkes herkesle barıştı ama Türk askeri orada kaldı ve tam da ABD’nin en büyük iki üssüne yakın bir yerde.

TİYATRO değil de ne denir buna!

Ama TİYATRO’nun eksik kalan bir perdesi 2022’ye yetişmedi. Rusların arabuluculuğu ile Türkiye ve Suriye Savunma Bakanları Moskova’da bir araya geldi ama Erdoğan-Esad buluşması 2023’e kaldı. Buluşma ne zaman ve nasıl olur bilinmez ama Erdoğan’a kalırsa bu işin bir an önce olması gerekiyor. Bu da normal çünkü böyle bir buluşma için Putin ile birlikte Körfez’in kral, emir ve şeyhleri Ankara’ya milyarlarca dolar borç verdiği konuşuluyor.

Ayrıca Esad’la tokalaşan Erdoğan’ın bir fotoğrafı seçim kampanyasında iyi puan getirir çünkü bu tokalaşmadan sonra muhalefetin seçim kampanyasında kullanacağı Türkiye’deki Suriyeli mülteciler konusu çözülme yoluna girmiş olacak.

Peki kolay mı?

Taraflar samimi ise çok kolay ama konunun kendisi çok zor.

-Türkiye; Suriye’de bulundurduğu yaklaşık 15 bin askerini geri çekecek.

-Türkiye; 2019 yazında Ankara’da kurulan ve on binlerce militanı olan Suriye Milli Ordusu’a yaptığı her türlü yardım ve desteğe ( maaş dahil) son verecek.

-Türkiye; Suriye ordusunun Nusra işgali altındaki İdlib’i kurtarma operasyonlarına karşı çıkmayacak.

-Türkiye; sivil Suriyeli muhaliflere sağladığı mali finansmanı (ayda 400-500 bin dolar) kesecek.

Son olarak Türkiye; PYD/YPG’ye karşı tek başına bir eylemde bulunmayacak ve Fırat’ın doğusu ile ilgili çözümler için Şam’la ortak planlar yapacak.

Böyle bir olasılığa karşın PYD/YPG yaptığı sert açıklamayla Türkiye ve Suriye’yi ‘Kürt halkına karşı emperyalist emeller beslemekle’ suçladı ve ABD başta olmak üzere batılı ‘müttefiklerden’ destek istedi.

PYD/YPG’ye göre ‘ Türkiye ile Suriye’nin Kürtlere karşı ortak savaşı kendilerinin IŞİD’e karşı mücadelelerini baltalayacaktır’. Bu cümleden yola çıkarak Arap medyasında ilginç senaryolar yazılmaya başlandı.

Örneğin ‘TSK ve Suriye ordusu Fırat’ın doğusuna operasyon başlatırsa PYD/YPG ve ABD kamplarda tutulan on binlerce IŞİD’çi ( aileleri de var) serbest bırakılacak ve silahlandırılarak Türkiye ile Suriye askerleriyle savaştırılacak ya da terör eylemlerinde kullanılacak.

Başka kanlı bir senaryo ise İdlib’teki Nusra teröristleri için yazılıyor. Çoğunluğu Suriyeli olmayan bu teröristler ( Çeçen, Uygur Türkü, Suudi, Tunuslu ve bazı Avrupa vatandaşları) ABD’nin yardımıyla TSK ve Suriye ordusuna karşı savaştırılacak bunun devamı olarak da Türkiye ve Suriye içinde terör eylemlerinde kullanılacak.

İşte bunun için 11 yıl önce Türkiye’nin Suriye müdahalesine karşı çıktım ve bunun için de Silivri’ye kapatıldım.

11 yıl sonra Cumhurbaşkanı Erdoğan benim haklılığımı kabul etmiş olacak ki Esad’la barışmaya çalışıyor. Hem de Esad’ın koşullarını kabul ederek. Eder mi etmez mi bilinmez ama ‘Beni Esad’la buluştursun diye Putin’e söyledim’ demesi bile kendi başına çok önemli bir hikaye.

Umarım hikayede bir sorun çıkmaz ve Türkiye ile Suriye yeniden dost olur. Suriye ile dost olmayan bir Türkiye’nin nelerle karşı karşıya kaldığı ve içeride ve dışarıda ne tür bedeller ödediğini son 11 yılda hep birlikte gördük.

Suriye bu coğrafyanın hem kilit hem de anahtar ülkesidir.

Öyle olmasaydı 100 ülkenin üzerine çullandığı Suriye bugün haritada bile olmazdı ya da herkes Şam’da Emevi Camisinde namaz kılacak olan Halife Bağdadi’nin arkasında saf tutmuş olurdu.

İşte bu nedenle 11 yıl önce ‘Ortadoğu’da Kanlı Bahar’ kitabımı yazmış ve ‘Siyasal İslamın çökeceğini’ söylemiştim.

Ben müneccim değilim ama tarihi çok severim.