Kemal Kılıçdaroğlu son grup konuşmasında ‘kurultaya kadar parti liderliğini bırakmayacağını’ söylediğine göre işlerin karışacağı kesinleşti.
Değişimin Kurultay’da olacağına göre o zamana kadar parti yönetimi, kadroları, örgütleri kendilerini çok ciddi tartışmaların içinde bulacaktır. Eğer olursa bu tartışmalar Kurultay’a kadar devam eder ve bunu fırsata çevirecek olan İktidar 2019’da kaybettiği büyük kentlerin tümünü geri alır.
Belki de o zamana kadar İktidar CHP’yi parçalamayı, bazı vekillerini satın almayı ve CHP ile muhalefetin diğer partileri arasında var olan tartışma ve ayrılıkları derinleştirmeyi deneyecektir.
CHP ile ilgili tartışmaların ekseninde şimdilik Özgür Özel ve Ekrem İmamoğlu var. Süreç nasıl gelişir, kim ne nasıl yapar ve bu işin sonu ne olur bilinmez ama gidişat hiç hoş değil.
Son seçimlerle gücüne güç katan İktidar yerel seçimlere kadar bazılarının beklentilerinin tersine çok daha sertleşecek ve muhalefetten ve muhaliflerden kurtulmak için kimsenin aklına bile gelmeyen yöntemlerle bildik politikalarını sürdürecektir.
CHP’yi dağıtarak iktidarını sonsuza dek pekiştirmeyi amaçlayan Erdoğan herhangi bir sağlık sorunu yaşamaması durumunda önümüzdeki beş yılda her alanda ve konuda ülkeyi kendi kriterlerine göre dizayn edecektir.
Bunun farkına varan muhalefetin bazı kesimleri ile muhalif geçinen gazeteci, akademisyen ve sözde aydınlar; yandaş medyadaki yalakaların ve bir zamanlar Erdoğan’a söylemediğini bırakmayan ancak her şeyi unutarak Erdoğan’ın yandaşı olan MHP, BBP, DSP, YRP, HÜDA-PAR liderleriyle üç örnek kişi olarak Süleyman Soylu, Numan Kurtulmuş ve Metin Feyzioğlu’nun izinden gideceklerdir.
Satışlar yakında başlar.
Döneklik müthiş bir karekter.
Boşuna dememişler ‘coğrafya kader değil kederdir’.
Siyasetçi ve aydınında sorun olan toplumların düzlüğe çıktığı tarihin hiç bir döneminde görülmemiştir.
CHP ile ilgili tartışmalar buna son örnektir.
Önceki iki yazımda bunları anlatmaya çalışıyorum.
CHP’de ‘değişimden’ söz edenler neyi nasıl değiştireceklerini anlatmıyor.
Onlara göre ‘değişim’ Kılıçdaroğlu ve ekibinden kurtulmaktır.
Oysa değişim demek CHP’nin var olan kimliği ve giderek ‘soldan’ uzaklaşan ideolojisini tartışmakla başlamalıdır.
‘Devrimci ruhu’ olmayan bir CHP’nin bu ülkeye ve topluma hiç bir getirisi olmaz ve olmayacaktır.
Beşi sağ, muhafazakar, dinci ve milliyetçi partilerden oluşan Millet İttifakı deneyimi bunu kanıtlamıştır.
CHP büyük ölçüde kendi kuruluş felsefesinden uzaklaştı ve ‘sağdan oy alırım’ hesaplarıyla sol ve sosyal demokrat çizgisini kaybetmektedir.
İstanbul dahil bazı kentlerin belediye yönetiminde sol ya da geleneksel tanımıyla sosyal demokrat olmayan kişiler bulunmaktadır.
HDP’de durum farklı değil.
Bir zamanların ‘sol , devrimci ve anti-emperyalist’ söylemli Kürt hareketi PYD/YPG’den dolayı şimdi artık ABD ve batının işaretini bekler durumda.
Biraz da Almanya’ya benziyor.
Avrupa’nın köklü Sosyal Demokratları ve bildik ‘asil’ söylemleriyle Yeşiller şimdi artık ve ortak hükümette Amerikan emperyalizminin hizmetindeler.
Garip ama gerçek.
İç ve dış politikada çelişkinin her türlüsünü içinde barındıran AKP kendi seçmenini istediği yere sürüklemeyi başarmaktadır.
Durum böyle olunca AKP ve Erdoğan hiç kimseden çekinmeden istediğini yapmaktadır. AKP ve Erdoğan’ın en büyük şansı ise CHP ve muhalefet partilerinin içinde bulunduğu anlaşılmadı zor durumlardır. Bu böyle devam ettiği sürece Erdoğan kafasına koyduğu her şeyi yapacaktır.
Şimdiye kadar olduğu gibi.
Ders alan var mı?
Olsaydı şimdi biz CHP’de değişimi tartışmıyor olacaktık.