Salim Şen belgeleri ilk kez açıkladı! “Akkuyu’da kamu zararı ve güvenlik tehdidi”

Yayın tarihi: 14 Ekim 2022 Cuma 1:12 pm - Güncelleme: 14 Ekim 2022 Cuma 1:12 pm

TELE1’de yayınlanan Açıkça programında iş adamı Cüneyt Zapsu’nun Akkuyu Nükleer Santrali Şirketi’ne açtığı dava ve ihtarname belgesi ilk kez kamuoyuyla paylaşıldı. Zapsu’nun, şirkete gönderdiği ihtarnamede, 3 aylık gecikme nedeniyle 2 milyar ABD doları zarar edildiği bilgisi yer aldı.

TELE1’de Gazeteci Gökmen Karadağ ile Hukukçu Salim Şen’in sunduğu ‘Açıkça’ programında, İş Adamı Cüneyt Zapsu’nun Akkuyu Nükleer Santrali’ne 29 Eylül’de çektiği ihtarnamenin belgeleri ilk kez kamuoyuyla paylaşıldı. Salim Şen’in paylaştığı belgede, Zapsu’nun santraldeki sözleşme değişikliği nedeniyle yaşanan 3 aylık gecikmenin, 2 milyar ABD doları kamu zararına yol açtığı belirtildi.

Öte yandan Zapsu’nun, şirkete yönelik muhalefet şerhinde, Rus şirketine tanınan imtiyazların Türkiye’nin güvenlik politikalarıyla uyumlu olmayabileceği uyarısında bulunduğu olduğu ortaya çıktı. Zapsu’nun el yazısıyla kayda geçen muhalefet şerhinde, “Radar, mevzu Türkiye Cumhuriyeti’nin güvenlik politikalarıyla uyumlu olmayabileceği kanaatinden dolayı ileride şirketin büyük sorunlar yaşayabileceğini düşünüyorum. Mevzuyu mutlaka daha önce ilgili Türk makamlarıyla görüşülüp mutabık kalındıktan sonra yönetim kuruluna getirilmesini daha önce de belirtmiştim. Bundan dolayı da muhalifim” ifadeleri yer aldı.

Putin: Akkuyu Nükleer Güç Santrali’nde sorunlar çözüldü

ŞİRKETİN TEK TÜRK YÖNETİM KURULU ÜYESİ OLAN ZAPSU TOPLANTILARA ALINMAMIŞ

Yönetim kurulu üyeliği yaptığı dönemde Cüneyt Zapsu’nun şirket tarafından herhangi bir yönetim kurulu toplantısına alınmadığını ve müzakere edilmeyen kararları imzalamak durumunda bırakıldığını belirten Şen şu ifadeleri kullandı:

“Cüneyt Zapsu, 2013 ve 2014 yılında Akkuyu Nükleer Santral Anonim Şirketi’nin yönetim kurulu üyeliğinde bulunmuş ve daha sonra ayrılmış 2014’te. 2019’da yeniden yönetim kurulu üyeliğine getirilmiş. Öncelikle şunu da söyleyelim. Şirketin yönetim kurulu tamamen Ruslardan oluşan ve Akkuyu Nükleer Santrali’ni işletecek olan ana şirket. 2010 yılında Türkiye ile Rusya arasında yapılmış bir uluslararası sözleşme gereği kurulan bir şirket. Bu santral 60 yıl işletip, 60 yılın sonunda sökmesi kaydıyla bir sözleşme imzalıyoruz ve kendisine birtakım alım garantileri veriyoruz. Cüneyt Zapsu, tek Türk yönetim kurulu üyesi olarak 2013, 2014 ve 2019 yılında giriyor. Cünyeyt Zapsu diyor ki, ‘Ben ne kadar yönetim kurulu üyesi olsam da hiçbir yönetim kurulu toplantısına alınmıyorum. Hiçbir yönetim kurulu toplantısı yapılmıyor. Elden, daha önce alınmış ve kimin tarafından alındığını bilmediğim ve bir müzakereden de geçmemiş kararlar tarafıma gönderilerek imzalamam isteniyor. Bu beni rahatsız ediyor. Çünkü bu kararların pek çoğu ciddi mali yükler getiren hem Türkiye ekonomisine yük teşkil edebilecek hem de milli güvenliği tehdit teşkil edebilecek kadar ciddi kararlar. Ben bu kararları incelemeden imza atmak durumunda kaldığım için,bilgilendirme hakkımı kullanabilmek için bu şirkete bir ihtarname gönderdim.'”

Akkuyu Nükleer hakkında skandal iddia! Türk çalışanların şantiyeye girişi yasak

“GECİKME SONUCU 2 MİLYAR ABD DOLARI CİVARINDA ZARAR KALEMİ OLUŞTU”

Şen’in paylaştığı ihtarnamede ise şu ifadeler yer alıyor:

“Akkuyu Nükleer Güç Santrali projesinin yapımına ilişkin olarak İÇTAŞ A.Ş. arasında daha önce imzalanan sözleşme şu an yapılmaya çalışılana benzer bir biçimde herhangi bir fiziki bir toplantı yapılmadan ve istişarede bulunulmadan ortaklık felsefesine aykırı olarak yönetim kurulu aracılığıyla şirket tarafından feshedilmiştir. Bugün gelinen noktada yine bildiğiniz üzere taşeron sözleşmesi tekrar aynı firmayla imzalanarak yürürlüğe sokulmuştur. Buradan da anlaşılacağı üzere herhangi bir istişarede bulunulmadan fiziki olarak toplanmadan feshedilen Taşeron Sözleşmesi’nde yönetim kurulu üyeleri görevlerinin gerektirdiği özene uygun şekilde hareket etmemiş olmalıdır ki Taşeron Sözleşmesi 3 ay aradan sonra aynı şartlarda ve aynı firmayla tekrar imzalanmıştır. Yönetim kurulu üyelerinin söz konusu kusurları sonucunda aradan geçen 3 aylık sürenin Şirket’e bilançosu santralin üretime geçmesinde yaşanan gecikmeden dolayı 2 milyar ABD doları civarındadır ve bu husus aynı zamanda Türkiye Cumhuriyet devletinin de enerji ihtiyacı politikaları açısından hazin bir gecikme ve zarar kalemidir.”

“PUTİN İLE ERDOĞAN DEVREYE GİRDİ VE SÖZLEŞME TEKRAR İMZALANDI”

Şen, Cüneyt Zapsu’nun çektiği ihtarnama ile ilgili sözlerine şu şekilde devam etti:

“İhtarname çekiyor Cüneyt Zapsu. Diyor ki ‘birden bire siz bu İÇTAŞ ile ne olduğunu bilmediğim hiçbir müzakereden geçmeyen bir sözleşmeyi feshettiniz. Tamam edebilirsiniz. Aradan 2-3 ay geçti. Yine hiç müzakere edilmeden birden bire tekrar aynı firmayla, aynı koşullarda sözleşme imzaladınız’ Soçi’de Putin ile Erdoğan devreye girdi ve bu sözleşme tekrar imzalandı. Burada İÇTAŞ işletmeci değil. Sadece tesisin inşaatında, yapımında taşeron olarak görevlendirilen Türk firması. Cüneyt zapsu, ‘Bu iki aylık gecikme, fesih terkar sözleşme imzalama 2 milyar ABD doları bir maaliyete sebep olmuştur. Bu hazin bir gelişme’ diyor.”

“ZAPSU RADARA MUHALEFET EDİYOR”

Şen, Cüneyt Zapsu’nun kendi el yazısı ile düştüğü şerhi de paylaştı. Çok önemli bir konu olduğuna dikkat çeken Salim Şen, “Yönetim kurulunun aldığı karar şu: Akkuyu Nükleer Santrali’nin 1-4 no’lu güç üniteleri için nükleer ada tesisleri fiziksel koruma sistemi ekipmanının tedarikine ilişkin sözleşmenin bir firma ile imzalanmasının uygun görülmesi sözleşmesi. Aslında bu söyledikleri, fiziksel koruma sistemi ekipmanının tedariki ismi ile tanımlanan sözleşme, Akkuyu Santrali içerisine kurulacak radar. Oylama bölümüne hayır deyip, zaten altına imzası ile bu muhalefet şerhini el yazısı ile yazıyor.

ZAPSU: “TÜRKİYE’NİN GÜVENLİK POLİTİKALARIYLA UYUMLU OLMAYABİLECEĞİ KANAATİNDEYİM”

Cüneyt Zapsu, muhalefet şerhinde şu ifadeleri kullandı:

“Radar, mevzu Türkiye Cumhuriyeti’nin güvenlik politikalarıyla uyumlu olmayabileceği kanaatinden dolayı ileride şirketin büyük sorunlar yaşayabileceğini düşünüyorum. Mevzuyu mutlaka daha önce ilgili Türk makamlarıyla görüşülüp mutabık kalındıktan sonra yönetim kuruluna getirilmesini daha önce de belirtmiştim. Bundan dolayı da muhalifim”

“BURASI RUSYA FEDERASYONU TOPRAĞI GİBİ DEĞERLENDİRİLEN BİR YER”

Şerh yazısını değerlendiren Şen, “Nükleer santralin kendisinin korunmasıyla ilgili bir mevzu olmasının çok ötesindedir. Şimdi siz Mersin’in Gülnar ilçesinin ilgili mevkiinde bir nükleer santral kurabilirsiniz. Bunun için bir imtiyaz da verebilirsiniz ki öyle de yapıldı. Rusya’ya burada bir arazi tahsis edildi. Tamamen Rus firması getirildi ve tamamen kendisinin yüzde 100’üne sahip olduğu bir işletmeden bize elektrik satması imtiyazı tanındı. O Akkuyu Santrali’nin güvenliğinin sağlanması kimin sorumluluğudur? Benim topraklarım üzerinde kim kurarsa kursun… Benim ekonomime yönelik bir tesisisin korumasını sağlamak Türkiye Cumhuriyeti devletinin görevi ve yetkisidir. Egemenlik hakkım gereği onu ben sağlarım. Burada demiyor ki, bu sözleşmeyle bir radar üssü kurularak Rusya ve Rus şirketi Akkuyu Santrali’nin sanki güvenliğini kendi sağlayacakmış gibi ikinci bir alan açılarak bir egemenlik ihlalilinde bulunuluyor. Ama bununla mı kalıyor bu, yeterince tartışıldı mı, yeterince sakıncalar kamuoyu gündemine getirildi mi? Orada kurulmaya çalışılan Rusya açısından bir üs mü? Rusya’nın bölge kontrolünü yapacağı Ortadoğu’ya, Suriye’ye, Doğu Akdeniz’e, kendi emperyal arzularına, politikalarına, her neyse… Ona göre konuşlandırdığı, konuşlandıracağı ya da bu maksatla kullanacağı bir üs mü olacak burada bu radar üssü? Bir izleme takip, bir tehdit ve bir yok etme amaçlarıyla mı kullanılacak? Radar varsa, onun yanındaki savunma sistemi ne olacak? Kim kuracak bu sistemi? Bunun güdümü nerede olacak? Biz biliyoruz ki bu üsse ilişkin hiçbir teknik bilgi ve detay Türkiye Cumhuriyeti ile paylaşılmayacak. Şu an hiçbir yerine girilmiyor. Burası Rusya Federasyonu toprağı gibi değerlendirilen bir yer ve imtiyaz. Burada radar konulduğunda ve bunu gizli gizli yaptığınız an bunun Cüneyt Zapsu tarafından bile fark edilerek, bunun Türkiye Cumhuriyeti güvenlik politikaları ile uyumlu olmayacağı gibi bir hatırlatma yapmakla da yetinmeyip mahkemeye taşıyor.” diye konuştu.

Akkuyu tartışmalarının perde arkasında ne var?